Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği iş birliğinde düzenlenen Sağlık Alanında Koruyucu, Önleyici ve Destekleyici Çocuk Gelişimi Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması Sempozyumu’nda, alanında uzman isimler çocuk gelişiminin önemin vurgulayarak bu alandaki eksikliklere dikkat çekti.
Çocuğun yetiştiği dönemleri ihmal eden sağlık politikalarının çok şey kaçırdığını belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Geleneksel olarak aile bağlarımız kuvvetli. Çocuğa değer veren bir toplumuz ama son yıllarda hane kırılganlığımız çok arttı. Son 20 yılda 5 kişilik haneler azaldı, 1 kişilik haneler arttı. 20-30 yıl sonra çocuk ruh sağlığı sorunları ile daha çok uğraşan bir toplum olacağız.” uyarısında bulundu. ABD’de pandemi ve sosyal medyanın etkisiyle ergenlik depresyonunun pik yaptığını, bu çocukların gelecek için kayıp vakalar olduğunu kaydeden Tarhan, “Bu nedenle muhakkak çocukluk ve ergenlik dönemine önem vermek lazım. Bunun için de uzman kişiler yetiştirmek gerekiyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen Sağlık Alanında Koruyucu, Önleyici ve Destekleyici Çocuk Gelişimi Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması Sempozyumu’nda çocuk gelişiminin önemi vurgulandı ve bu alanda koruyucu, önleyici ve destekleyici hizmetlerin yaygınlaştırılması gerektiğinin altı çizildi.
“Günübirlik kararlar zaman ve enerji kaybına yol açıyor”
Tarhan, bazı konuların orta ve uzun vadede ihmal edildiğini belirterek “Günübirlik ve ani kararlarla ilerlemeye çalışıldığı zaman geriye dönüp bakıldığında aslında bir enerji ve zaman kaybı olduğu görülebilir. Hâlbuki karar verme esnasında stratejik düşünme becerisi vardır. Bu beceride stratejik hedef belirlenir, bu hedefe göre plan yapılır. Öncesinde kişi kendi zayıf ve güçlü yönlerini bilir. Belirlenen stratejik hedefe göre de kısa, orta ve uzun vadeli plan yapılır, bir yol haritası çizilir ve bu şekilde ilerlenir. Süreci bu şekilde yönetmek, stratejik hedef belirlemedeki en önemli zihinsel becerimizdir. Bu bir insanın hayatının sonuna geldiğinde nasıl bilinmek ve anılmak istiyorsa en baştan da o hedefe uygun düşünerek hareket etmesine benziyor. Bir gemi yola çıktığında nereye gideceğini bilmiyorsa onu meydana gelen olaylar sürükler. Eğer nereye gideceğini biliyorsa olayları o kontrol eder. Hedefi olmayan bir kişi de olayların nesnesi olur, güçlü kişilerin ve her şeyin etkisinde kalır.” diye konuştu.
“İnsan psikolojik ve sinir sistemi açısından prematüre doğuyor”
İnsan çocuğunun psikolojik ve sinir sistemi olarak prematüre doğduğunu belirten Tarhan, “Bir ördeğe baktığımızda, yumurtadan çıkar çıkmaz yürüdüğünü görebiliriz. Ancak insan doğduktan 1 yıl sonra yürümeye başlıyor, 12 yaşından itibaren bağımsız yaşayabiliyor, 15 yaşından sonra ergenliğe adım atıyor. Sosyal öğrenme ile zihni gelişiyor. Bu zihin gelişme sürecinde iki dönem var. İlki 0-3 yaş arası beynin her tarafında blooming yaptığı dönem. Bu dönem baharda her tarafın çiçek açmasına benziyor. İkinci blooming de beynin kaptan köşkü olarak tanımladığımız ön bölgede gerçekleşiyor. O dönemde beynin ön bölgesinde ciddi şekilde sinapsler yayılıyor ve hücre göçleri başlıyor. Bu da 2-3 yıl sürer. Eğer ergenlik döneminde genç, iyi bir anne ve baba kılavuzluğundan faydalanabilirse blooming sürecini de iyi yönetebilir. Aynı şekilde 0-3 yaş arasındaki çocuk da kendini güvende hissediyorsa ve sosyal ilişkileri iyiyse beynindeki sinapsleri doğru budayabilir. Bir çocuğun sevilip sevilmemesinin beyindeki karşılıkları bile yönetilebiliyor.” dedi.
“Duygusal istismar çocuğu fiziksel istismardan daha çok etkiliyor”
Kişilik temellerinin çocukluk çağında atıldığını ifade eden Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Psikiyatride çocukluk çağı travma ölçeği kullanılıyor. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında bu ölçeği uyguluyoruz. Ölçekte fiziksel istismar, fiziksel ihmal, duygusal istismar, duygusal ihmal ve cinsel istismar gibi son derece önemli konular var. Bir çocuğu duygusal olarak ihmal ve istismar etmek onu fiziksel istismar etmekten daha çok etkiliyor. Çocuk fiziksel istismara uğradığında en azından ebeveynlerinin kendi varlığının farkında olduğunu düşünüyor. Tüm bu ihmaller ve istismarlar erken çocukluk çağında oluyor ama çoğu anne ve baba bunun farkına varamıyor. Neyse ki Allah tarafından yaratılışta annelere çocukla bağlılığı kuran oksitosin hormonu verilmiş. Bu en çok da çocuğunu emziren annelerde salgılanıyor. Oksitosin anne ve çocuk arasında ciddi bir bağ oluşturuyor. Emziren anneler doğal olarak çocuklarına karşı şefkatli oluyor. Örneğin eğer bir anne ilk 6 ayda bebeğini emzirdikten sonra hastalanırsa ve sağlıklı sütü olan bir anne tarafından o bebek emzirilmeye devam edilirse ilk 6 aydaki mRNA’lar ve RNA onarıcı genetik unsurlar sağlıklı annenin sütüyle düzelebiliyor. Yeni bilimsel gelişmeler bu yönde.”
“Uzaktan öğrenim ile çocuk gelişim uzmanı olunmamalı”
Çocuğun yetiştiği dönemleri ihmal eden sağlık politikalarının çok şey kaçırdığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Geleneksel olarak aile bağlarımız kuvvetli. Çocuğa değer veren bir toplumuz ama son yıllarda hane kırılganlığımız çok arttı. Son 20 yılda 5 kişilik haneler azaldı, 1 kişilik haneler arttı. 20-30 yıl sonra çocuk ruh sağlığı sorunları ile daha çok uğraşan bir toplum olacağız. ABD’de 2012 yılından sonra özellikle de pandemi ve sosyal medyanın etkisiyle çocukluk ve ergenlik depresyonu pik yapmış. Bu çocuklar gelecek için kayıp vakalardır, ileride suç unsuru da olabilirler. Bu nedenle muhakkak çocukluk ve ergenlik dönemine önem vermek lazım. Bunun için de uzman kişiler yetiştirmek gerekiyor. Özellikle çocuğu kucağına almayı bile bilmeyen, açık öğretimde sadece kitaptan öğrendikleri ile çocuk gelişimciler yetişiyor. Bunlar çocuk gelişimci olamaz ancak adayı olurlar.” ifadelerini kullandı.
“Üçlü koruma Türkiye’de ihmal ediliyor”
Tarhan; tıpta birincil, ikincil ve üçüncül korumalar olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı: “Birincil korumada toplumun genelinin hasta olmaması için eğitim vermek vardır. Asıl önemli olan insanların hasta olmaması için uğraşmaktır. En önemlisi de budur. Polikliniklerdeki insanların çoğunda yüzde 60-80 oranında beslenme ve yaşam stili hatası görülüyor. Bunlar düzeltildiği an birçok hastalık ortadan kalkacaktır. Koruyucu sağlık, psikiyatride de genel tıpta da önemli. İkincisi önleyici korumadır. Risk grupları belirlenerek o gruplardaki kişilerin hasta olmaması için çalışmaya dayalı bir koruma sistemidir ve biraz daha uzmanlık gerektirir. Burada erken tanı ön plana çıkıyor. Üçüncül koruma ise travma yaşayan, hastalık yaşayan bir kimsede rahatsızlığın nüksetmemesi için çalışılır. Bu üçlü koruma Türkiye’de çok ihmal ediliyor. Psikiyatrik hastalıklar alanında yıllardır çok çabaladık, başvurular yaptık ama henüz bir noktaya varamadık. İran da bile bağımlılıktan üçüncül koruma rehabilitasyon merkezi var ama bizim yok. Bir bağımlılık hastasını tedavi edip taburcu etmek fayda sağlamıyor. Bu noktada üçüncül koruma şart. Gelişmiş ülkelerde bağımlı kişiler 3-6 ay rehabilitasyon merkezinde kalıyor ve orada bazı şeyler yeniden inşa ediliyor. Bizim ülkemizde de olmalı, zararın neresinden dönersek kardır.”
“Olumsuz sonuçlara yol açan sebepleri ortadan kaldırmalıyız”
Çocuğu konuşmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Halide İncekara, “Eğer güçlü bireyi, toplumu ve devleti konuşmak istiyorsak çocuğu değerlendirmek zorundayız. Topluma baktığım zaman şikayet ettiğim her sonucun sebebinin zamanında ulaşamadığımız çocuklar olduğunu görüyorum. Kayıp çocukları, yeteneği keşfedilmemiş çocukları, şiddete muhatap olan ya da şiddet uygulayan çocuklarımızı konuştuk. O çocukları ve ailelerini yalnız bıraktık. 7’sinde ulaşamadığımız çocuk, 30’unda veya 40’ında artık sonuçlarını tartışacağınız, mahkeme masraflarınızın, sağlık maliyetlerinizin artacağı bir sürece neden olacaktır. Sonuçları ortaya çıkaran sebepleri ortadan kaldırdığımızda ülkemizin mali yükü azalacak, genç, dinamik, duyarlı, özgüvenli, sağlık maliyetleri azalmış ve başarı seviyeleri yükselmiş bir topluma ve aynı zamanda güçlü bir ülkeye sahip olacağız.” dedi.
“Bebek ve çocuklarımızın sağlık durumları yakından takip edilmektedir”
Cumhurbaşkanlığı Gıda ve Sağlık Politikaları Kurul Üyesi Dr. Zülfiye Füsun Kümet ise sempozyuma gönderdiği video mesajda “Ülkemizde bebek ölümleri sıklığının ve nedenlerini izlemek amacıyla oluşturulan Bebek ve Çocuk Ölümlerini İzleme Sistemi Programı yeni doğanlar için görme, işitme, gelişimsel kalça dispilazisi, metabolik hastalık gibi tarama programları ayrıca okul öncesi ve okul çağı çocukları için tarama programları gibi uygulamalarla çocuklarımızın sağlık durumları yakından takip edilmekte ve gerekli önlemler alınmaktadır. Aynı şekilde birçok gelişim izleme ve değerlendirme programları aracılığı ile bebek çocuk ve ergenlerimizin sağlıklı gelişimleri çok sıkı bir şekilde takip edilmektedir.” dedi.
“Bizim örnek olacağımız bir programımız var”
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer, ülkemizde çocuk gelişimi hizmetlerinin hem koruyucu, önleyici ve destekleyici hem de iyileştirici sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olarak gördüklerini, bundan da büyük gurur duyduklarını söyledi. Ülküer, “Uluslararası platformlara bakıldığında hiçbir ülkede bizim ülkemizdeki kadar çocuk gelişimi alanında bütünsel bir yaklaşımı vurgulayan sağlığından beslenmesine kadar donanımlı çocuk gelişimi uzmanı yetiştiren bir başka program bulamıyorum. Bizim örnek olacağımız bir programımız var. Biz bu programı yaygınlaştırmak ve tanıtmakla da yükümlüyüz. Biz örnek olacağız” dedi.
“Fırsat penceresinin açık olduğu dönem 3-4 yaş”
Açılış konuşmalarının ardından iki oturumdan oluşan sempozyuma geçildi. “Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinde Çocuk Gelişimi” başlıklı ilk oturumda Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Geliştiren Bakım Uygulamaları Çerçevesinde Çocuk Gelişimi” başlıklı sunumunda 0-3 yaş arasındaki dönemin çocuğun gelişimi ve geleceği açısından çok önemli bir dönem olduğunu vurguladı.
Bilimsel çalışmaların çocuğun sağlıklı bir geleceğe sahip olmasında çocukluk dönemine işaret ettiğini belirten Ülküer, “Eğer biz çocuğun gelişimini ve toplumsal kalkınmayı sağlayacak şekilde destekleyeceksek mümkün olduğu kadar erken yaşlardan başlayarak geliştiren bakım ortamını sağlamamız gerekiyor.” dedi. 7 yaşına kadar beyin gelişiminin önemli kısmının gerçekleştiğini kaydeden Ülküer, “Fırsat penceresi denilen pencerenin en açık olduğu dönemden bahsediyoruz. İşitme ve görme doğumdan önce başlıyor. Fırsat penceresinin açık olduğu dönem 3-4 yaş. Bu dönemde çocuğun gelişimine yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor.” dedi.
“Çocuk Gelişimi Uzmanı sayısı artırılmalı”
Üsküdar İlçe Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Taşçı ise “ASM’lerde Çocuk Gelişimi İzleme ve Destek Çalışmaları” başlıklı konuşmasında Aile Sağlığı merkezlerinde yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi verdi. İstanbul’da bulunan 38 ilçede 28 Hayat Sağlık Merkezi bulunduğunu belirten Taşçı, İstanbul’da 10 Çocuk Gelişimi uzmanının görev yaptığını, bu sayının çok artması gerektiğini söyledi. Aile hekimleri kadar Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan hemşirelerin gebeliğin başından itibaren anneyle bir ilişki kurduğunu lohusalık döneminde emzirme danışmanlığı verdiklerini ve aşıya davet ettiklerini kaydetti.
Çocuk gelişimi alanında yaşanan sorunlar konuşuldu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Ayten Doğan Keskin’in “Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinde Gelişimsel İzleme, Değerlendirme ve Destek Çalışmaları” başlıklı sunumuyla katıldığı oturumda Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Süleyman Görpelioğlu da “Aile Hekimliğinde Çocuk Gelişimi ve İzleme Çalışmaları” başlıklı sunumunda aile hekimlerinin karşılaştığı zorluklara değindi. Çocuk Gelişimi Uzmanı Tuğçe Yorulmaz ise “Sağlıklı hayat Merkezlerinde Çocuk Gelişimi Uygulamaları” sunumunda alanda karşılaşılan sorunlara dikkat çekti.
İkinci oturumda çocuk gelişimi farklı yönlerden ele alındı
“İkinci ve Üçüncü Basamak Sağlık Hizmetlerinde Çocuk Gelişimi Mevzuatı ve Güncel Uygulamalar” başlıklı ikinci oturumun başkanlığını Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aktuğ Ertekin yaptı.
Arel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hale Dere Çiftçi, “Hastanelerde Çocuk Gelişimi Çalışmaları”, Ankara Şehir Hastanesi’nden Dr. Çocuk Gelişim Uzmanı Yasemin Yılmazer “Maraş Depremi ve Benzeri Afet Durumlarında Çocuk Gelişimciye Düşen Görevler” ve Bilim ve Sanat Merkezleri Kurucusu Prof. Dr. Necate Baykoç, “Hastane Okullarının Çocuk Gelişimine Katkısı” başlıklı konuşmaları yaptı.