Prof Dr Yavuz DİZDAR:
Limon sıra dışı bir meyvedir, tüketiriz, ama olası faydalarının bütünü henüz bilinmemektedir. Bizdeki genel algı C vitamini deposu olduğu şeklindedir, bu da abartılmış bir ün sayılmaz. Meselenin arka planı 1700’lere kadar gider. O zamanlar iskorbüt uzak yol denizcilerinin hayatına mal olan anlaşılamamış bir hastalıktır. Alınan erzak C vitamini içermediğinden yola çıktıktan bir süre sonra diş etlerinde ve ciltte kanamalarla kendini gösteren hastalık ortaya çıkar. Çoğu gemi yola çıkarken belli bir miktar “mürettebat firesi” vereceklerini hesaplayarak tayfa almaya başlar. Derken Lind adında bir doktor, olasılıkla tarihin ilk klinik araştırmasını gerçekleştirir, limon verdiği tayfaların tamamen iyileştiğini gösterir, ama bunu tıp camiasına kabullendirmesi elli yıl alır. C vitamini dokuyu oluşturan kollajenin birleştirilip sağlamlaştırılması için gereklidir, limon da bunun ana kaynaklarından biridir.
Limon sadece C vitamini kaynağı değildir
Meyve pektin adı verilen erir liften zengindir, kabuğun altındaki beyaz lifli kısım sindirime katkıda bulunur. Pektin bir yandan sindirim sisteminin beslenmesini sağlarken, kabızlık gibi sorunlara da birebir olumlu etki eder. Suyu ise bildiğiniz üzere asidiktir, ne var ki görünen o ki bu asidik özellik diğerlerinden farklıdır. Çıkarımın temeli de şudur, limon insanın ağzını sulandırır, yani tükürük salgısını ileri derecede uyarır. Bir gıda bir sindirim salgısını bu derece uyarıyorsa, biliniz ki diğer sindirim salgılarını da uyaracaktır. Dolayısıyla hazmetmek konusunda bir avantaj sağlar. Ama beri yandan sirke de asidik olmasına karşılık tükürük salgısını uyarmaz. Anlaşılmaya muhtaç ve araştırmaya değer bir özelliğidir, yani mesele sadece asitle açıklanamaz.
Limona özel tadı ve kokusunu ise ince sarı kabuk katmanı verir. Nitekim limonun suyu pek kokulu değildir, kokuyu veren özel uçucu yağlar bu ince sarı tabakada bulunur. Biz limonu sıktığımızda bunu kısmen alırız, çoğu çöpe gider. Oysa burada bulunan limonen denen maddeler biyolojik etkiler gösterir. İnternet sitelerinde yer alan “bağışıklığı kuvvetlendirir, yaşlanmayı engeller vb.” ne varsa aslında limon sarısıyla ilişkilidir. Biz bu bölgeyi daha çok kek, kurabiye yaparken rendeleyerek kullanırız. Bunlar aslında suda çözünme özelliği olan bileşiklerdir, ama bununla birlikte yağları da uzaklaştırdıkları, arındırdıkları şeklinde daha çok kimya alanından gelen bilgiler mevcuttur. O nedenle en iyi yöntemlerden biri limonu dilimleyip suya koymaktır, yeterince ince dilimlerseniz bu maddeler suya geçer, böyle faydalanabilirsiniz.
Oksitlenmeyi durdurur, kendini de korur
Nitekim soda dahil pek çok içeceğe limon dilimi eklenmesinin nedeni de olasılıkla budur, sadece hoş görünsün diye konmaz. Burada bir sorun vardır, bu maddeler oksitlendiklerinde özelliklerini kısmen yitirirler, su oksitlenmeyi yavaşlatır. Aslında limon suyu da asidik olduğundan bu maddeleri korur. Limon C vitamini açısından bakıldığında antioksidandır. Ama ortamı asitleştirerek de oksitlenmeyi durdurabilir. Biz bunu soyulmuş enginar ya da kerevizin limonlu suya kondukları takdirde kararmamalarından anlarız. Ama limon suyunun vücut için aslında alkali ortama neden olduğu, dokuları bu şekilde koruduğu biçiminde bir yaklaşım da vardır, mekanizması açık olmamakla birlikte olasılıkla doğrudur.