Birleşmiş Milletler’in yönlendirmesiyle dünyada 26 Haziran, “Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” olarak anılıyor. Uyuşturucuyla mücadelede politikaların gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Beykoz Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, “Uyuşturucuyla mücadele, tek başına Yeşilay’ın üstleneceği bir görev değil. Bunun için Cumhurbaşkanlığı ya da en üst devlet otoritesine bağlı bir enstitü kurulmalı” dedi.
Beykoz Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, uyuşturucu kullanımıyla mücadele etmek için Türkiye’nin politikalarında revizyona ihtiyaç olduğunu söyledi. 26 Haziran “Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” nedeniyle bir açıklama yapan Beyazyürek, “Uyuşturucuyla mücadele, tek başına Yeşilay’ın üstleneceği bir görev değil. Bunun için Cumhurbaşkanlığı ya da en üst devlet otoritesine bağlı bir enstitü kurulmalı. Bu enstitüde; sağlıkçılar, eğitimciler olmalı. Sosyolog, psikolog ve hatta din adamı olmalı. Burada oluşturulan bilimsel kurulun madde bağımlılığıyla ilgili aldığı kararlar kanunlaşmalı. Türkiye’de esaslı olarak verileri toplayacak bir merkez bile yok. Türkiye’de kaç kişinin uyuşturucu kullandığını tam olarak bilmiyoruz. Oluşturulacak enstitü, yurtdışındaki benzer kuruluşlarla koordine çalışmalı” diye konuştu.
40 yıldır bağımlılarla çalışıyor
Türkiye’de AMATEM’in (Alkol ve Madde Tedavi Merkezi) kurucularından olan ve 40 yıldır bağımlılarla çalışan Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, “Merkezi sinir sistemine etki ederek, istenen ve istenmeyen değişikliğe neden olan her türlü madde”nin uyuşturucu kapsamında olduğunu belirtti. “Piyasada dönen 400’e yakın madde var. Gözümüzden kaçan, günlük hayatta kullanılan bir dolu madde var. Kahve, çay gibi… Sabah kahve içmeden kendine gelemediğini söyleyen kişi de bağımlıdır” açıklamasında bulundu.
“Esrar masum değil, olamaz”
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek’e göre, sosyal medyanın gelişmesi, devletlere ve STK’lara düşen mücadeleyi sekteye uğrattı. Son yıllarda sosyal medyada “esrarın” masum, bitkisel bir madde olarak gösterildiğine dikkat çeken Beyazyürek, esrarın neden olduğu zararları şöyle anlattı: “Esrar kullananlarda çok ciddi bir ‘sosyal geri çekilme’ ve aldırmazlık yapıyor. Tembel, çalışmayan, üretmeyen genç bir kitle oluşuyor. Politika ile ilgilenmeyen, dünya sorunlarına aldırış etmeyen bir kitle oluşuyor. Eğer esrar ile mücadele edeceksek bunları da bilmemiz gerekiyor.”
“Mücadeleye sanatçılar destek olmalı”
Madde bağımlılığıyla mücadelede sanatçılar ve ünlü kişiler üzerinden topluma daha etkili mesajlar verilebileceğini söyleyen Beyazyürek, “Sigarayı Bırakın mesajını Tarkan ya da Türkan Şoray çıkıp söylese daha etkili olur. Ben doktorum. Benim söylememden bir sanatçının söylemesi daha etkili. Sanatçılar, ünlü kişiler, bu konuda destek olabilirler” şeklinde konuştu.
“Ergenlere dikkat edin”
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek’in verdiği bilgiye göre, madde kullanımına yüzde 99 oranında ergenlik bunalımlarının yaşandığı 12 ila 20 yaş arasında başlanıyor. Bu nedenle 12-20 yaş arasındaki gençlere “sağlıklı, tehdit etmeyen, sopa göstermeyen” eğitim verilmesi gerekiyor. Beyazyürek sözlerini şöyle sürdürdü: “12-13 yaşındaki bir çocuk, kıza aşık olmuş, ölmeyi düşünüyor. Sen ona “uyuşturucu öldürür” diyorsun. Aslında propaganda yapıyorsun, zaten çocuk ölmek istiyor. 40-50 sene önce kullanılan klişeleşmiş sözlerin artık geçerliliği yok. Hakikaten uyuşturucu ile mücadele etmek istiyorsak, mevcut politikaların gözden geçirilmesi gerekiyor.”
“Aileler önce kabul etmeli”
Madde bağımlılığıyla mücadele sürecinde ailelere düşen görevleri ise Beyazyürek şu şekilde açıkladı: “Aile çocuğunun madde kullandığından şüpheleniyorsa önce kabullenmeli. Annesinin, babasının onu yargıladığını düşünen çocuklar konuşmaz. “Çocuk neden uyuşturucu kullanıyor?” önce bu bilinmeli. Çocuğunla otur konuş, onu anlamaya çalış. Ebeveynlerin çocuklarına hakikaten anne-baba olmaları gerekiyor; otorite, sopa gösteren değil… Anne ve babalar nasihat etmekten vazgeçsinler. Önce çocuklarını tanısınlar.”
“Kelimeleri seçerek kullanalım”
Bağımlılıkla mücadelede kelimelerin de önemli olduğunu vurgulayan Beyazyürek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bağımlılık kelimesi çok kullandığım, popüler kültürde kullandığım bir kavram değil. Bağımlılık kelimesi, madde kullananlar için bir savunma mekanizması oluşturuyor. “Bırakamıyorum çünkü bağımlıyım” diyorlar. Etraflarındakilerin tepkisini azaltmak için “Bağımlıyım; iradem güçlü değil” diyorlar. “Uyuşturucu” kelimesini de kullanmayı doğru bulmuyorum. Onun yerine “madde” demenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Madde ile mücadelede kelimeleri de doğru kullanmalıyız.”