Doç.Dr. Ayhan Olcay
Hasta Tazminat Sistemi
W- Sevgili Hocam merhaba sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
A.O.- Merhaba, 2004’te İstanbul Üniversitesi’nden kardiyoloji ihtisasını ve 2013 yılında doçentlik ünvanı aldım. İstanbul’da özel sağlık işletmesinde kardiyoloji uzmanı olarak hizmet vermekteyim.
Günlük pratiğimde ağırlıklı olarak girişimsel kardiyoloji ile ilgilendiğim için yüksek riskli hastalar ve bu nedenle oldukça gergin hasta yakınları ile çalışıyorum.
W- Malpraktisin ülkemize ve özelde kardiyolojiye etkileri neler olmaktadır?
A.O.- 1998 hasta hakları yönetmeliği ve sağlıkta performans sistemi ile birlikte tetkik, girişim ve ameliyatlarda belirgin bir artış gerçekleşti. Gündelik pratikte kardiyologlarda görmeye başladığımız durum ise daha çok tetkik isteme, daha çok girişimsel işlem yapma ve ciddi-riskli hastaları tedavi etmekten kaçınma şeklinde. Aslında bu bahsettiğimiz durum sadece kardiyologlara veya Türkiye’deki hekimlere özel bir durum değildir. Hekimleri yüksek tazminat davaları, hapis cezası, mahkeme ve avukatlarla sıkıştırdığınızda bütün dünyada benzer tepkileri veriyorlar. Hukukçular konuya kişi hakkı temelinde yaklaşıp önemli bir hata yapıyorlar ve konunun toplumun geneli üzerindeki etkilerini gözden kaçırıyorlar. Köşeye sıkışan hekim de “defansif tıp” uyguluyor bunun sonucunda da hastalar zarar görüyor ve sağlık sisteminin maliyetleri artıyor. İnsanın tıbbi hata nedeniyle zarar görmemesi çok önemli fakat bu yüksek maddi cezalar ve hapis cezası tehdidi ile değil, doğrusu eğitim ve hatalarından öğrenen bir sistem kurmakla mümkün.
W- Size göre ülkemizdeki hekimlik kültürü ile malpraktis özelinde tıp hukuku arasında anlayış olarak bir fark var mıdır?
A.O.- Sağlık hukuku alanında uzmanlaşmış hukukçu sayısı çok az o nedenle hukukçular kendileri veya yakınlarının başına ciddi bir sağlık problemi gelmedi ise malpraktisin kişi hakları ötesindeki toplumsal sonuçlarını kavrayamıyorlar. Hukukçuların malpraktis ile komplikasyonu ayırma konusunda da problem yaşadıkları görülüyor.
W- Defansif tıp denilince neyi anlamalıyız? Sanırım bir karışıklık yanlış anlama var.
A.O.- Defansif tıp, hekimlerin kararlarını verirken hukuki, tazminat ve hapis cezası baskısı altında oldukları için tıbbi faydası tartışmalı olan test, girişim ve konsültasyonları, kendini pahalı ve anlamsız malpraktis davalarından korumak için istemesidir. Dünya tabipler birliğinin 44. Genel Kurulu’nda kabul edilen bildirgesine göre; malpraktis “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar” şeklinde tanımlanmış; tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen ve hekimin hatası olmayan durumlardan (komplikasyon) ayırt edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bütün hekimlik uygulamaları hastalar yönünden belirli bir risk oluşturmaktadır. Bu riskler, hekimlik uygulamalarının doğasından kaynaklanmakta, büyük kısmı hekim tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile kaçınılmaz nitelik taşımaktadır. Buradaki riskler izin verilen risk çerçevesinde kaldığı müddetçe bunun adı komplikasyon (istenmeyen durum) olmaktadır. Komplikasyon olduğu hallerde tıbbi uygulama hatasından ve hekimin kusurundan ve dolayısıyla hekimin ve idarenin sorumluluğundan söz edilemez. Bu nedenle tıbbi müdahalelerde izin verilen risk ile tıbbi malpraktis ayrımı hassasiyetle yapılmalıdır. Yapılan tıbbi müdahale, klasik tıp bilgilerinde, uluslar arası literatürde komplikasyon olarak adlandırılıyorsa ve bu müdahale tıbbın kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde yapılmışsa, istenmeyen sonuçlar meydana gelse bile, hekime sorumluluk yüklenemeyecektir . Bu noktada önemli hale gelen diğer konu ve defansif tıbbın artışındaki önemli nedenlerden biri, hekimlerin günlük uygulama pratiklerinde malpraktis ve komplikasyon arasındaki farkı-ayrımı iyi bilmiyor olmalarıdır. Bu amaçla, tıp fakültesi öğrencilerinin bu konuda eğitilmesi için uzmanlık dernekleri ve meslek odaları aracılığı ile meslek-içi eğitimlerin verilmesi uygun olacaktır.
W- Bu konuda tıp eğitiminde veya hukuk tarafında eksiğimiz var mı?
A.O.- Tıp eğitimi programlarına malpraktis konusu gittikçe daha fazla girmektedir. Konu tıp eğitiminde işlenmese de tıp fakültesi ve uzmanlık öğrencileri hocaları ve çevrelerindeki doktorlarda malpraktis korkusu ve sonucunda oluşan davranışları gözlemlemekte ve defansif tıbbi farkında olmadan öğrenmektedir. Hukuk alanında ise sağlık hukukunda uzmanlaşmış hukukçulara ihtiyacımız var. Konu ile ilgili hukukçularla görüştüğümde genelde kişi hakkı seviyesinde takılıp kalıyorlar manzaranın tümünü kavrayamayıp bu anayasanın temel maddelerine aykırıdır diyerek konuyu kilitliyorlar. Hekimlerdeki randomize kontrollü çalışma veya metaanaliz bakışları olmadığı için mevcut malpraktis mevzuatının tüm topluma olan negatif etkilerini ve uzun dönemde getireceklerini tam olarak değerlendiremiyorlar. Hukukçular kendilerinde veya bir yakınlarında karşılaştıkları hastalıklarda malpraktis nedeniyle korkak davranan defansif tıp uygulayan hekimlerle karşılaşıp sonuç alamadıklarında konunun bütününü kavramaya başlıyorlar.
W- Yaşanan olumsuz durumların çözüm yeri idare mi, ombudsmanlık ya da mahkeme mi olmalı? Alternatif öneriniz var mı?
A.O.-Hasta veya yakınının zarar görmesi durumuna yaklaşırken konuyu cezalandırma değil eğitimle çözme yoluna gitmeliyiz. Hiçbir hekim veya sağlık çalışanı hastasına bilinçli zarar vermez ve yüksek maddi tazminatlar, mahkemelere gitme ve hapis cezası tehdidi altında mesleğini icra etmeyi haketmez. Bu nedenle tıbbi bir hata olduğu durumda meselenin çözümü için yeni bir “Hasta Tazminat Sistemi “(HTS) öneriyoruz. Bu sistemde karar verici mekanizma hasta tazminat kuruludur ve bir çeşit tahkim kurulu gibi işlemesi öngörülmektedir. Konu tahkim kurulu çerçevesinde alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri kapsamında sağlam bir hukuki yapıyla benzer yapılanmalar örnek alınarak çözülebilir görünüyor fakat önceki gibi hukukçuların mikro dünyalarına kurban gitmemesi gerekiyor.
W- Önerdiğiniz sistem nasıl işleyecek ?
A.O.- Hasta Tazminat Sistemi Sağlık Bakanlığı ve Tabip Odası tarafından oluşturulan idari bir resmi kurumdur. Hasta kendisi veya avukatı aracılığı ile hasta tazminat sistemine başvurup kendisinin zararının araştırılmasını ister. Hasta tazminat kurulu şu üyelerden oluşacaktır : doktorlar, hemşireler, hastane yöneticileri, sağlık hukukunda uzman hukukçular ve diğer sağlık profesyonelleri. Hastanın tüm kayıtları rotasyon sistemi ile işleyen hasta tazminat kurulu tarafından incelenir ve hasta kaçınılabilecek bir zarara uğradı ise zararının tazmin edilmesi için hasta tazminat sistemine yönlendirilir. Tazminat kazanıldığında 6-9 ay içerisinde ödenir. Tazminata hak kazanmak için uzman ekip aşağıdaki kriterleri kullanır:
“Tıbbi hata” tıbbi tedaviye veya atlanan tanıya bağlı bağlı kişisel zarar veya haksız ölüm demektir ve aşağıdaki tüm kriterleri sağlamalıdır:
• Sağlık hizmet sağlayıcısı başvuran üzerinde tıbbi tedavi uygulamıştır
• Başvuran kişi tıbbi hasar ve sakatlığa maruz kalmıştır
• Uygulanan tedavi tıbbi zararın en olası sebebidir.
• Tıbbi tedavi sırasındaki uygulamalarda:
a. Kabul edilmiş bir tıbbi tedavi hizmeti uygulanmamıştır
b. Kabul edilmiş bir tedavi yöntemi kullanılmış fakat standartların altında uygulanmıştır.
W- Sisteminizin yarar ve sıkıntıları nelerdir?
A.O.- Mağdur olan hasta başvuru için avukata ihtiyaç duymayacak fakat isterse süreçte avukatından yardım alabilecektir. Bu amaç için ayrılan maddi fon sigorta şirketlerine ödenenden daha az olacak ve doktorlar tarafından fona ödenen miktar sabit kalacaktır. Dava sayısı ne olur ise olsun hekimlerin fona ödeyecekleri miktar sabit kalacaktır. Hasta tazminat fonu kamusal idari bir kurum olacaktır. Ülkemizde artmaya başlayan tazminat sayı ve miktarları ile birlikte ödenen sigorta primleri de artmaya başlayacak ve durum içinden çıkılmaz hale gelerek sistemi kilitleyebilecektir. Önerilen yeni sistemde hekimler fonun işlemesi için standart bir meblağ ödeyerek idameyi sağlayacaktır.
Yeni hasta tazminat sisteminde savunulacak bir dava yoktur. Doktor mahkemeye gitmemekte sadece hastanın tıbbi kayıtlarını kurula sağlamaktadır. Hekim istere prosedür ile ilgili detayları atlayabilir veya uygulanan bakım ve tedavi ile ilgili açıklamalarda bulunabilir. Doktor hastaya destek olmak isterse hasta ile birlikte sürece hastanın yanında katılabilir. Hekim bu süreçte mahkemede ifade vermeyecek, çapraz incelemeye maruz kalmayacak, davalar, mahkemeler ve avukatlarla uğraşmak için işini bırakıp zaman kaybetmeyecektir. Önerilen sistemde hekim malpraktis nedeniyle kişisel tazminata maruz bırakılamayacaktır. Yeni sistemde hekim hasta tazmin sistemi dışında tazminata maruz bırakılamaz.
W- Bir hekim olarak siz veya yakın bir meslektaşınız malpraktis davasına dahil oldunuz mu? Yaşadığınız duygular nelerdi?
A.O.- Bir hekim olarak bugüne kadar hiç malpraktis davasına dahil olmadığım için şanslıyım. Malpraktis davalarına maruz kalan uzman veya öğretim üyesi meslektaşlarımda şunları gördüm. Yüzde yüz haklı bile olsanız iyi bir avukat tutun (maddi olarak kendinizin karşılıyacağı), belli aralıklarla mahkemede görünmeye hazır olun, sonrasında ise doktorluk yaparken sorunlu hasta ve hasta yakınından kaçının. Malpraktis davasına maruz kalan arkadaşlarım mesleklerinden soğuyor, defansif tıp yapmaya başlayıp sorun çıkarabilecek hasta ve hasta yakınlarından kaçınmaya başlıyor ve ellerinde yapabilecekleri başka bir meslek olmadığı için doktorluk yapmaya devam ediyorlar. Türkiye’de uluslararası standartlarda mesleğini yapan gruplardan birisi de hekimler o nedenle bu kadar eğitimli insan malzemesini hoyratça tüketmenin ne hastalara nede hukukçulara faydası var.
W- Kardiyoloji alanında yaptığınız çalışmaları kısaca sizden alabilir miyiz?
A.O.- Kardiyoloji alanında gündelik pratiğimde daha çok koroner ve periferik girişimler ile ilgileniyorum bilimsel yayınlarım da bu alanlardadır. Malpraktis konusu primer ilgi alanım değil fakat mevcut malpraktis sistemine alternatif bir sistem önerisi oluşturduk ve bunu Anadolu Kardiyoloji dergisinde yayınladık. Malpraktisin kardiyologlar üzerine etkisi ile ilgili ankete dayalı 253 kardiyolog ile yaptığımız bir çalışmayı bitirdik ve şu anda sonuçlarının basılmasını bekliyoruz. Çalışmadaki 29 kardiyolog malpraktis nedeni ile mahkemeye gitmiş, 2 tanesi maddi para cezası almış 1 kardiyolog ise hapis cezası almış idi. Çalışmaya katılan kardiyologların 132 tanesi (%52.8) malpraktis korkusuyla günlük pratiklerinde değişiklik yaptıklarını ifade ediyor. Çalışmadaki 232 kardiyolog (%92.8) ise mevcut malpraktis yasası yerine önerdiğimiz HTS’nin getirilmesini destekliyor. Yaptığımız çalışmada ulaştığımız bu sonuçların toplum, kardiyoloji ve sağlık camiası tarafından ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
W- Görüş paylaşımınız için size çok teşekkür eder başarılarınızın devamını dileriz.
A.O- Hekimler ve toplumun düzgün bir sağlık hizmeti alabilmesi için önemli olan malpraktis konusuna ilginiz nedeni ile teşekkür ediyorum.