Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, BirGün gazetesinden Sibel Bahçetepe’nin sorularını yanıtladı. Yurtdışına hekim göçüne dikkati çeken Azap, “Büyük emek ve maddi manevi yatırımla yetişen hekimler, sağlık çalışanları gelecek güvencesi ve insanca çalışma, yaşama koşulları için yurt dışına göç etmeye çalışıyorlar. Şimdilik ülkemizde iyi hekim ve sağlık çalışanı yetiştirebiliyoruz. Ancak bu durum da yakın gelecekte bozulacak. Onlara kızmaya hakkımız yok, onları buna mecbur bırakanlara kızıyoruz” dedi.
TTB’nin yeni dönem yol haritasında öncelikli konuları neler olacak?
Hekimlerin yaşadıkları sorunlar ve halkın sağlık hizmetine erişiminin önündeki engeller önceliğimiz olacak. Hekimlerin yaşadıkları sorunların başında sağlıkta şiddet geliyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlıkta yarattığı sorunlar yumağından hem hekimler hem de vatandaşlar ciddi şekilde etkileniyorlar. Ne yazık ki hastalarımız sorunların muhatabı olarak hekimleri görüyor, öfkesini hekimlere yöneltiyor. Oysa hekimler zor ve kendilerinin de tercih etmeyeceği koşullarda sağlık hizmeti vermeye çalışıyor. Dolayısıyla biz hekimler tıpkı hastalarımız gibi sağlık sisteminden olumsuz etkilenen grup olarak onlarla aynı taraftayız. Sağlıkta şiddet ortamının oluşmasında önemli bir neden de hekimlerin itibarsızlaştırılması, yaptıkları işe değer ve önem verilmemesi. Elbette cezalandırma tek çözüm değil ancak caydırıcılık önemli. Mevcut yasalar sağlıkta şiddetin cezalandırılmasını sağlıyor ancak hem uygulamada eksiklikler var hem de cezalar yetersiz. Kapsamlı bir sağlıkta şiddet yasası hazırlanması gerekiyor.
Kamu sağlık sitemi son yıllarda adeta sorun yumağı halinde. Sağlık sistemi nereye evriliyor?
Bütün bu sorunlar Sağlıkta Dönüşüm Programı adı verilen programın sonuçları. TTB olarak en baştan beri bu programın sağlıkta büyük sorunlara, tahribata neden olacağını anlatmaya çalıştık, bilimsel raporlar hazırlayıp yöneticilere, kamuoyuna sunduk. Geldiğimiz noktada ekonomik krizin de etkisiyle sağlıkta dönüşüm programının aslında toplum sağlığı için de hekimler ve sağlık çalışanları için de iyilik değil sorunlar getirdiği daha görünür hale geldi. Koruyucu hekimlikten uzaklaşarak tedavi hizmetlerine yoğunlaşan, hizmetin kalitesine değil sayısına önem veren, sağlığı piyasa kurallarıyla yönetmeye kalkan bir programdan zaten başka bir şey beklenemezdi. Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli. Bu sistem ekonomik açıdan devletin, vatandaşın üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Hekimlere de deyim yerindeyse gece gündüz tükenircesine çalışma getiriyor. Karşılığında ise sağlık göstergelerinde istenen düzeyde bir iyileşme olmuyor ne yazık ki. Sağlık hizmetlerinin koruyucu hekimliği ve birinci basamak hizmetleri esas alan, yapılan işin sayısına değil kalitesine önem veren, kamucu bir yaklaşımla herkes için eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli bir şekilde verilmesini sağlamak gerekiyor.
Bunlara ilişkin önlem alınıyor mu? Kamu otoritesi TTB’yi muhatap alıyor mu?
Maalesef kamu otoritesi Sağlıkta Dönüşüm Programını uygulamaktan vazgeçmediği gibi bu programın olumsuz etkilerini de görmezden geliyor. Sağlık otoritesi TTB’ye kulaklarını kapattı. Oysa TTB çok uzun yılların tecrübe ve birikimine dayanarak bilimsel yöntemle sorunları rakamlarla, kanıtlarıyla ortaya koyan bir meslek örgütü oldu her zaman. Sadece sorunlar konusunda uyarmakla da kalmadık, çözümleri için bilimsel çalışmalarla önerilerde bulunduk.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın istifası ile birlikte sağlık sisteminde nasıl bir enkaz kaldı?
Halkın ve hekimlerin mutsuz olduğu bir sağlık sistemimiz var. Nitelikli ve ücretsiz bir hizmete erişimle ilgili büyük sorunlar var. Hastanelerden muayene randevuları alınamıyor, 10 dakikanın hatta 5 dakikanın altına düşmüş muayene süresinde hekimler hastalarına yeterli hizmeti veremiyor, gereksiz tetkikler yapmak zorunda kalınıyor, tetkik randevuları ve sonuçları gecikiyor. Birinci basamakta çözülebilecek sorunlar 2., 3. basamak hastanelere kayıyor, aslolan hastalanmamayı sağlamak olduğu halde koruyucu hekimliğe önem verilmiyor, kaynak ayrılmıyor, hastalanan insanlara da sağlık hizmeti yetişemiyor.
Sağlıkta şiddet tırmanıyor, kamudaki yoğunluk hekimleri ve sağlıkçıları tüketti. Bizi nasıl bir tablo bekliyor?
Sağlık sistemi sürekli kan kaybediyor. Büyük emek ve maddi manevi yatırımla yetişen hekimler, sağlık çalışanları gelecek güvencesi ve insanca çalışma, yaşama koşulları için yurt dışına göç etmeye çalışıyorlar. Pek çok Avrupa ülkesinde de kendilerine kolayca çalışma fırsatı buluyorlar. Çünkü yabancı ülkeler hiç harcama yapmadan kaliteli bir emek gücüne kavuşmuş oluyorlar. Gerçekten ‘şimdilik’ ülkemizde iyi hekim ve sağlık çalışanı yetiştirebiliyoruz. Ancak bu durum da yakın gelecekte bozulacak.
Yönetimin üniversitelere, özellikle tıp fakültelerine yönelik olumsuz yaklaşımı (kaynakları kısması, hekim yetiştiren öğretim üyelerine değer vermemesi) ve yanlış politikaları (açılan çok sayıda yetersiz tıp fakültesi) tıp eğitiminin niteliğini çok düşürdü. Verilen hizmetin insan hayatına ve topluma kattığı değerle değil ne kadar para kazandırdığı ile ilgilenildiği için yeni hekimler doğal olarak çok emek verip, çok zaman ayıracakları, büyük riskler alacakları ancak karşılığında değer görmeyip maddi bir getiri de elde edemeyecekleri branşları seçmiyorlar. Onlara kızmaya hakkımız yok, onları buna mecbur bırakanlara kızıyoruz.
AKP iktidarı döneminde özel hastane sayısında artış yaşandığını anlatan Prof. Azap, 2000 yılında tüm hastaneler içinde özellerin oranı yüzde 19 iken, 2022’de bunun yüzde 34’lere çıktığını söyledi. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlığın metalaştırıldığını anlatan Azap “Kamu sağlık hizmeti uygun şekilde yapılandırılmayınca vatandaşlar ihtiyaç duydukları nitelikli sağlık hizmetine erişebilmek için giderek daha fazla özel sağlık kuruluşlarına başvurmak zorunda kaldı. Büyük zincir özel hastaneler özellikle 2008’den sonra yaygınlaştı” dedi. Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı 2023 yılı istatistiklerine göre her 5 hastane başvurusundan 4’ünün kamuya, 1’inin ise özel hastaneye olduğunu kaydeden Azap “Bu orana bakarak kamunun yatak, tetkik ve sağlık çalışanı kapasitesinin özelin 4 katı olmasını beklersiniz ama durum öyle değil maalesef. Ayrıca özel hastaneler vatandaştan fark ücreti alabiliyor. Sorun bu hastanelerin olması değil, bu hastanelere gidemeyecek durumda olan hastaların gitmek zorunda kalması” diye konuştu.
Prof. Dr. Alpay Azap, yeni Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’ndan randevu talep ettiklerini belirterek “Kendisine hekimler olarak yaşadığımız ciddi sorunları ve çözüm önerilerimizi aktarmak istiyoruz. Sorunlarımızın başında şiddet ve emeğimizin değerinin bilinmiyor olması, gelecek güvencemizin kalmamış olması geliyor. Elbette bizim için her zaman ilk sıralarda gelen bir konu da halkın sağlığı. Daha sağlıklı ve mutlu bir toplum için önerilerimiz var” dedi.