Ana unsurlar:
- Yeni araştırma, mikrobiyomla ilgili daha önce yayınlanmış 25 veri setini yeniden analiz etmek için benzersiz bir hesaplama yaklaşımı kullanıyor ve otistik bireylerde belirgin bir mikrobiyal imza ortaya koyuyor.
- Araştırma ayrıca, mikrobiyom ve otizm arasındaki neden-sonuç ilişkisine dair içgörü sağlamak için müdahaleleri içeren uzun vadeli çalışmaların öneminin altını çizdi.
- Çarpıcı bir şekilde, çalışma, otizmle ilişkili mikroplar ile yakın tarihli bir uzun vadeli dışkı mikrobiyota nakli çalışmasında tanımlanan mikroplar arasında örtüşmeler keşfetti ve bulguların harici olarak doğrulanmasını sağladı.
Yeni bir veri analizi çalışmasında bilim insanları, bağırsak bakterileri ile otizm spektrum bozukluğu arasındaki ‘ilişkiye’ dikkat çekiyor / euronews
Nature Neuroscience dergisinde yayınlanan bir çalışmada bilim insanları, bağırsak mikrobiyom bileşimindeki zamansal değişiklikler ile otizm spektrum bozukluğu (OSB) olan bireylerin gözlemlenebilir özellikleri ve semptomları arasında “kesin bir ilişki” kuruyor.
Multi-level analysis of the gut–brain axis shows autism spectrum disorder-associated molecular and microbial profiles
Yeni bir algoritma kullanan bilim insanları, onlarca yıllık araştırmaları derinlemesine inceleyerek bağırsak mikrobiyomu ile OSB arasında karmaşık bir ilişki olduğunu doğruladı.
Otizm çeşitli bilişsel, davranışsal ve iletişim bozuklukları ile karakterize edilen karmaşık bir nörogelişimsel durum olarak tarif ediliyor.
Bağırsak mikrobiyomu, sindirim sistemimizde bulunan ‘iyi’ ve ‘kötü’ bakterilerden oluşan bir mikroorganizma topluluğu.
Bu bakterilerin dengesi sindirim, metabolizma, bağışıklık fonksiyonu ve genel sağlık açısından hayati bir rol oynuyor.
Otizm ve mikrobiyom arasındaki potansiyel bağlantı ilk olarak 1990’larda, ebeveynlerin otistik çocuklarının, bazı bağırsak bakterilerini öldüren antibiyotik kullandıklarında davranışlarında değişiklikler olduğunu bildirmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştı.
Anekdotsal gözlemler muazzam bir bilimsel araştırma dalgasına yol açmış ve otizmli bireylerin bağırsak mikrobiyal bileşiminde ‘ilgili ancak tutarsız’ varyasyonlar olduğunu ortaya koyan bir çok çalışmayı beraberinde getirmişti.
OSB’nin nedenlerini ve mekanizmalarını çözmeye adanmış bir araştırma programı olan Simons Vakfı Otizm Araştırma Girişimi (SFARI) bilim insanı Dr. Gaspar Taroncher-Oldenburg’u “mikrobiyom ve otizm üzerine yapılan çalışmaların analizini yapması” için görevlendirmişti.
Otizm-mikrobiyom tezine yeni bir yaklaşım
Taroncher-Oldenburg, geçmişte OSB ve mikrobiyomla ilgili yapılan çalışmaların çoğunun “aralarında çok az örtüşme olduğunu gösterdiğini” ve “kimsenin gerçekten belirli bir mekanizmaya işaret edemediğini” söylüyor.
euronews’e konuşan Taroncher, “Konuştuğumuz herkes, belki bağışıklık sistemi, belki diyet ve bunların hepsinin bağırsak yoluyla kanalize olduğunu söylüyordu” diyor.
Bağışıklık sisteminin OSB’nin gelişiminde önemli bir rol oynadığı da yaygın bir hipotez.
“Biz de dedik ki, tamam, elimizde 10, 15, 20 yıllık veri var. Hiçbir şey gerçekten mantıklı görünmüyor, ama orada bir şey var. Nedir o şey? Bir adım geri atalım ve her şeye yeni bir bakış açısıyla bakalım” diyor Taroncher.
Mikrobiyom, diyet, bağışıklık sistemi tepkisi, iltihap belirtileri gibi “omik” bilgileri içeren daha önce yayınlanmış 25 veri kümesini yeniden analiz etmek için dünyanın dört bir yanından 43 uzman bir araya getirildi.
Taroncher ekibinden olan Dr Jamie Morton, bu çalışmayla ilgili, ‘iş tüm bu veri setlerini analiz etmeye geldiğinde, doğrudan karşılaştırmalar yapmak için farklı verileri bir araya getirmek gibi üstesinden gelinmesi gereken uzun bir zorluklar listesi vardı’ diyor.
Araştırmalar otizmin erkeklerde kızlardan yaklaşık 4,2 kat daha yaygın olduğunu gösteriyor.
Çalışma mikrobiyom ve OSB arasında bir ilişki ortaya koydu mu?
euronews’e konuşan Morton, çalışmanın “mikrobiyom ve çeşitli bağışıklık genleri arasında bir bağlantı” ve “mikrobiyom ve diyet bağlantıları” ortaya koyduğunu, bunların birçoğunun “beyin sinyalleri için anahtar olan nörolojik yollara ve nörotransmitterlere bağlı olduğunu” söyledi.
“Beni şok eden kısım da bu oldu.” diyor Morton. İkisi arasındaki ilişkinin ‘gerçek’ olduğunu belirten Taroncher-Olderburg, “Bunun mekaniğinin hala çözülmesi gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.
Taroncher-Oldenburg ayrıca, otizmle ilişkili mikroplar ile mikrobiyota transferi tedavisi yoluyla otizm semptomları ve bağırsak mikrobiyotası üzerinde uzun vadeli faydalar öneren dışkı mikrobiyota nakli (FMT) çalışmasındaki sonuçlarla “büyük bir örtüşme” olduğunu söylüyor.
“Orijinal FMT çalışması bu otistik çocukların semptomlarında bir iyileşme olduğunu göstermişti. Daha sonra bizim çalışmamız bunun neden böyle olabileceğine dair daha fazla kanıt sağladı” diyor.
Yeni çalışma “mikrobiyomun ‘otizme neden olduğunu’ ya da buna benzer bir şeyi göstermiyor” diyen araştırmacı John Spiro ise, “Değişen mikrobiyom ve otizm arasında istatistiksel bir korelasyon olduğunu gösteriyor. Ancak nedenselliğin yönü hala net değil”. diye ekliyor.
“Elimizde bir böcek listesi olduğunu da söylemiyoruz ve aslında bu, şiddetle kaçındığımız bir şey” diyen Taroncher-Oldenburg’a göre “belki de önemli olan mikroplar değil, içerdikleri genler ve yerine getirdikleri işlevler”.
Morton, mikrobiyom düzensizliğinin, örneğin otizm spektrumundaki “seçici yiyiciler” olma eğiliminde olan kişilerin beslenme tercihlerinden kaynaklanıyor olabileceğini söylüyor.