W- TİTCK eski Başkan Yardımcısı ve İstanbul Medipol Üniversitesi Tıbbi Farmakoloji A.D. Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hanefi Özbek ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp bileşeni Müzikterapi (Müzikoterapi) özelinde görüşlerini alacağız.
Değerli Hocam sizi tanıyabilir miyiz?
H.Ö.-Sivas doğumluyum. Almanya, Sivas ve İzmir’de eğitimimi tamamladım. Asıl mesleğim hekimlik. Ayrıca Farmakoloji alanında doktora yaptım. Van ve Ankara’da çalıştım. Şu an İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı’nda Profesör kadrosunda çalışıyorum. İstatistik, bilgisayar dilleri ve müzik teorisi alanlarına ilgim var. Van Türk Müziği Derneği, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü, İstanbul Medipol Üniversitesi Türk Müziği Anasanat Dalı’nın kurucuları arasındayım. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nda başkan yardımcısı olarak çalıştım. Burada İlaç Takip Sistemi (İTS), Farmakope, Farmakovijilans, Klinik Araştırmalar, Akılcı İlaç Kullanımı gibi alanların başında bulundum. Bugünlerde Müzik Terapi alanında çalışmalar yapıyorum. Bu alanın Türkiye’de doğru ellerde şekillenmesi için uğraşıyorum.
W- Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik taslağını sizin hazırlayıp Bakanlığa sunduğunuzu biliyoruz, buna neden ihtiyaç doğmuştu ve yönetmelikten beklentileriniz nelerdi?
H.Ö.-“Falanca şey filanca hastalığa iyi gelir” şeklindeki bir söz, aslında çok iddialı bir sözdür. Kanıta dayalı tıp ile içi doldurulmadığı taktirde her türlü aldatmacaya açıktır. Bunun sonucu olarak pek çok kişiyi canından ve parasından etmek de mümkündür. Bu tür sorunlarla mümkün olduğunca az karşılaşmanın bir yolu, ilgili konularda mevzuat boşluğu bırakmamaktır. Bu nedenle, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları konusu gündeme geldiğinde ben de kanıta dayalı tıp uygulamaları ile ilgili bir mevzuat boşluğu kalmaması için bahsetmiş olduğunuz Yönetmelik taslağını hazırlayıp Bakanlığa arz ettim. 2008-2012 yılları arasında Klinik Araştırmalarla ilgili Kanun ve Yönetmeliğin hazırlanmasında, etik kurullarının oluşturulup eğitilmesinde de işin başında ben vardım. Dolayısı ile bu konularda tecrübeli olduğum için ilgili mevzuatı uygun bir zamanda hazırlayıp sundum. Yönetmelik taslağı, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarca incelendi ve yayımlanmak için hazır hale geldi. Ancak yaklaşık iki buçuk yıldır henüz imzadan çıkmadığı için bekliyor. Yayımlandığı taktirde bugün Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları ile ilgili bilimsel araştırma yapmak isteyen akademisyenlerin pek çok sorunu çözülmüş olacak, yaşanan pek çok sıkıntı ortadan kalkacaktır. Bu Yönetmeliğin acilen yayımlanması ve ardından Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları çerçevesinde yapılacak bilimsel çalışmaların uygun ve doğru bir şekilde değerlendirmesini yapacak Etik Kurullarının kurulması gerekmektedir. Böylece Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları hakkındaki şüphelere ve yapılan uygulamaların doğru veya yanlışlığına karşı verilecek bilimsel cevaplar için uygun bir zemin de oluşmuş olacaktır.
W- Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’ne göre uygulama nasıl gerçekleşecek ve Bilim Komisyonlarından beklentiler nelerdir?
H.Ö.-Bahsetmiş olduğunuz Yönetmelik az önce söz ettiğim Yönetmelikten farklıdır. Bu Yönetmelik, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarını insanlar üzerinde tedavi amacıyla yapabilmek için gerekli olan yasal zemini sağlamakta olup uygulamaların nasıl yapılacağını açıklamaktadır. Yönetmelikte bu uygulamaların nasıl yapılacağı, uygulama yapılacak yerlerin özellikleri, uygulamayı kimlerin yapabileceği, uygulama yapılacak yerlerin bulundurması gereken şartlar açık bir şekilde yazılmıştır. Yukarıda bahsedilen ve benim hazırlamış olduğum yönetmelik taslağı ise Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının insanlar üzerinde bilimsel amaçlarla araştırılması amacını taşımaktadır.
Bilim komisyonunun görevi, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliğinde geniş bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre özetleyecek olursak Bilim Komisyonunun ana görevi Yönetmelikte yer almayan veya ilk defa karşılaşılan farklı durumlarla ilgili sorunların çözümü için Bakanlığa bilimsel görüş vermekten ibarettir. Bugüne kadar da bilim komisyonunun bu görevi gereğince yerine getirdiğine inanıyorum. Bakanlık yetkililerinin de komisyona çalışmalarında gerekli tüm desteği içtenlikle verdiklerini açıkça söyleyebilirim.
W- Müziğe olan ilginizi biliyoruz, Geleneksel Tıp ve Tamamlayıcı Tıp içinde olan Türk Müziği’nin yerini ve uygulanması konusundaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
H.Ö.- Müzik, yalnızca terapi için değil insanları eğitmek için de kullanılabilecek çok güçlü bir araçtır. Ancak ülkemizde müzikten bu alanlarda yeterince yararlanıldığını söylemenin pek de mümkün olmadığı düşüncesindeyim. Müzik terapinin yüzden fazla çeşitte uygulaması olduğu biliniyor. Bunlardan birkaçı ise hastaya müzik dinletmek veya hastayı müzikle uğraştırmak şeklinde özetlenebilir. Müzik terapinin hastalar üzerinde etkili olabilmesi için hastaların kültürel alt yapısının da dikkate alınması gerekmektedir. İşte bu gibi durumlarda Türk Müziği devreye girmekte ve önemli bir terapi aracı olmaktadır. Çünkü ülkemizdeki insanlar için kullanılacak müzik terapi aracının Türk Müziği olması rasyonel bir yaklaşımdır.
Yalnız, Türk Müziği’nin müzik terapide kullanılması ile ilgili olarak öncelikle bazı yanlışların düzeltilmesi gerekmektedir. Örneğin Farabi’ye atfedilen “makamlar ve etkili oldukları hastalıklar” gibi konular baştan sona yanlıştır. Prof.Dr. sayın Ahmet Hakkı Turabi, Farabi’nin müzikle ilgili kitabı olan Kitab-ül Mûsıkî-ül Kebîr’i Arapça’dan Türkçe’ye çevirmektedir. Sayın hocamızın beyanlarına göre Farabi’nin bu kitapta müzik ve tedavi alanında bir satır dahi yazısının olmadığı, dolayısı ile medyada rastladığımız “müzik terapi ve Farabi” yazılarının aslında temelsiz olduğu anlaşılmaktadır.
Türk Müziği’nin makam, ritim, form, besteleme tarzı, kullanılacak sazların seçilmesi, kullanılacak insan sesleri, eserin metronom hızının ayarlanması gibi pek çok değişkenden yararlanmak suretiyle müzik terapide etkili bir şekilde kullanılması gayetle mümkündür. Ancak bunların insanlar üzerinde yapılacak araştırmalarla (klinik araştırmalar) desteklenmesi müzik terapinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sağlamak yönünden çok iyi olacaktır. Bu sayede hem Türk Müziği hem de müzik terapi açısından tüm dünyaya bir açılım yapılması mümkün olabilir kanaatindeyim.
W- Değerler eğitimi nedir ve burada müzik eğitiminin katkısını nasıl anlayabiliriz?
H.Ö.- Değerler eğitimi ahlâkî, kültürel, psikolojik, toplumsal ve bireysel alanda duyarlılık geliştirmeyi ve bunları içselleştirmeyi sağlayan bir eğitim olarak tanımlanabilir. Değerler eğitiminde esas olarak alınan on iki adet temel değer şöyle sıralanmaktadır: 1. mutluluk, 2. dürüstlük, 3. alçakgönüllülük, 4. işbirliği, 5. özgürlük, 6. sevgi, 7. barış, 8. saygı, 9. sorumluluk, 10. sadelik, 11. hoşgörü ve 12. birlik.
Bu temel değerlere “sabırlı olmak, diğerkâmlık, çalışkan olmak, önyargılı olmamak, yaptığı işte ciddi olmak, empati sahibi olmak” gibi başka değerler de eklenebilir kanaatindeyim.
Değerler eğitimine müzik eğitiminin pek çok yönden katkısı olabilir. Bunun için bir örnek vermem sanırım yeterli olacaktır: Müzik eğitimi sırasında öğrenciye, başlangıçta zorluk derecesi değişen eserler verilmekte; zamanla o alanın en önemli eserlerine sıra gelmektedir. Böyle bir eğitim, hem hoca hem de öğrenci için dikkatle yapılması gereken, karşılıklı saygı ve sevgiyle yürütülebilen meşakkatli bir süreçtir. Böylece öğrencinin nasıl öğrenilir, öğrenilenler nasıl içselleştirilir, büyüğe saygı küçüğe sevgi nasıl gösterilir gibi son derecede önemli kazanımları edinmesi sağlanmakta, ayrıca öğrencinin bu eserlerdeki sanat ve duyguyu bizzat algılayıp içselleştirmesine de yol açılmaktadır. Sonuçta, sanat değeri yüksek eserlerle ruh dünyası işlenmiş olan öğrenci, hassas ve rikkat sahibi bir insan olarak topluma kazandırılmaktadır. Sonuç olarak hassas, ince duygulara sahip, saygılı insanların yetişmesinde müzik eğitiminden önemli ölçüde yararlanılabileceği söylenebilir.
W- Müziğin iyileştirici gücü nedir?
H.Ö.-“Birisine 40 kişi deli derse o kişi deli olurmuş” derler. İşte insanların iyilik hali üzerinde olması için çevrenin de etkisi vardır ve bu etki önemlidir. Kişi üzerinde müzikle oluşturulacak atmosferin niteliği, kişinin iyilik halinin sağlanması ve sürdürülmesinde oldukça etkili olmaktadır. Burada müzik aracılığı ile kişilerdeki Dopamin, Serotonin, Asetil kolin, Adrenalin, Noradrenalin, Melatonin gibi moleküllerin seviyelerinin etkilendiğini biliyoruz. Müziğin insan üzerindeki etkilerini açıklamada bu bilgiler de bize yardımcı olmaktadır. Sonuçta müziğin insanlar ve dolayısı ile hastalıklar üzerinde bir etkisi olduğu kuşkusuzdur. Bu etkinin gücü hastaya, hastalığın çeşidine ve derecesine, uygulanacak müzik terapinin uygunluğuna ve müzik terapistin maharetine bağlıdır diyebiliriz.
W- Ülkemizde müzikterapi (müzikoterapi) alanında kaç merkez vardır ve gelişimi nasıl görüyorsunuz?
H.Ö.- Ülkemizde gerçek anlamda bir müzik terapi merkezi henüz yoktur. Ancak hastanelerin bünyesinde açılmış Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Merkezleri bünyesinde mevzuata uygun bir şekilde Müzik terapi ünitesi açılabilir ve buralarda müzik terapi konusunda ehil bir hekimin uygun görmesi durumunda hastalara müzik terapist aracılığı ile müzik terapi uygulaması yapılabilir. Sağlık Bakanlığının himayesi ve kontrolünde müzik terapi sertifika programları düzenlenmeye başlanmıştır. Henüz bu programlar tamamlanmadığı için bu programlardan sertifika almış bir kişi yoktur. Sertifika programları tamamlandıkça sertifikalı kişileri de görmeye başlayacağız. Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerde uygun hastalar için müzik terapi konusunda da hizmet verilmesi yönünde bir eğilimi olduğunu biliyorum. Uygun ellerde, sınırları aşmadan ve “minimum nil nocere” prensibine riayet etmek suretiyle yapılacak müzik terapi uygulamalarının hastalarımızda olumlu sonuçlar vereceğini ve hastanelerimizi renklendireceğini düşünüyorum.
W- Müzikterapi uygulama alanları nelerdir ve bilimsel kanıtları hakkında bilgi paylaşır mısınız?
H.Ö.- Müzik terapinin uygulama alanları aslında sanıldığından çok daha fazladır. Ancak daha ziyade psikiyatriyle ilgili alanlarda kullanıldığı yönünde bir ön yargı da bulunmaktadır. Benim düşünceme göre ilaçların kullanıldığı hemen her alanda müzik terapiyi de uygulamak mümkün olabilir. Burada amaç ilaç yerine müzik terapiyi geçirmek değil, eğer mümkünse, kullanılacak ilaçların çeşidini, sayısını ve dozunu azaltmak amacıyla müzik terapinin etkilerinden de faydalanmaktır. İnternette Pubmed.com sitesine girildiğinde müzik terapi hakkında beş binin üzerinde ciddi diyebileceğimiz bilimsel araştırmaların yapılmış olduğu görülecektir. Bu araştırmalar incelenerek müzik terapinin bilimsel kanıtları hakkında bilgi sahibi olunabilir.
W- Müzikterapi uygulanacak kişiye özgü müdür ve sonuçlar kişinin sosyo-kültürel düzeyine göre değişkenlik gösterebilir mi?
H.Ö.- Müzik terapi uygulamalarında hastanın kültürel alt yapısını da dikkate almak gereklidir. Müzik terapinin etkinliği biraz da buna bağlıdır diyebiliriz. Dolayısı ile kişinin sosyo-kültürel düzeyi müzik terapi uygulanıp uygulanmamasını, uygulanacak müzik terapinin çeşidini ve kullanılacak müzik terapi araçlarını etkiyebilir.
W- Değerli Hocam görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz, Fitoterapi konusunda da değerlendirmeleriniz almak isteriz.