Önce size bu yazıları hazırlarken nasıl bir yol izlediğimize dair kısa bilgi verelim. Eğer aktarmaya çalıştığımız doğrudan bilgimiz dahilindeyse kolay anlaşılır biçime sokup yazıyoruz. Ama nar gibi daha az bilinen bir alansa, bu kez bir ön okuma yapıyoruz, bunlar bilimsel makaleler oluyor. Nar bugüne dek üzerinde en çok araştırma yapılan besinlerden biri çıktı, hatta “nar bilimi” diye bir kavramdan söz ediliyor. Narı anlamadım dememin nedeni daha çok yapısı, içinden her biri ayrı çekirdek içeren taneler çıkıyor, doğada pek benzeri yok.
Prof Dr Yavuz DİZDAR
Ama nar bilimine göre, bu meyve besinin ötesine geçiyor, tıbbi bitkiler sınıfına giriyor. Biz bitkileri, sebze ya da meyveleri genellikle beslenmek amacıyla yiyoruz. Eğer bitki düzenli kullanımda hastalık tedavi edici ya da önleyici etkiye sahipse o zaman tıbbi sıfatını kazanıyor. Narın ise iyi gelmediği bir şey yok. Kalp, dolaşım, bağışıklık, beyin, bilinen bütün sistemleri olumlu etkiliyor. Yani genel bir “kronik hastalık” önleyici; romatizmadan Alzheimer’e kadar aklınıza ne gelirse olumlu etki bildiren yüzlerce çalışma var. Sağlıklı yaşamı uzattığı görüşü çok eski çağlardan beri kabullenilmiş, bereketle, doğurganlıkla ilişkilendirilmiş. İçerikteki maddelere bakınca çok da yersiz bir yakıştırma değil.
Narın sperm üretimine etkileri
Narın içindekilerin bir kısmı renkli iç tanelerde, bir kısmı bunların çekirdeklerinde, ama bir kısmı da bizim yemediğimiz aradaki beyaz süngerimsi dolgu kısmında. Her bir kimyasal bileşenin adını saymak anlamsız, ama etkileri çok iyi araştırılmış. Birkaç örnek vermek gerekirse, çekirdekler özellikle kalp için koruyucu olan yağ asitlerinden zengin. Tanelere renklerini veren bileşikler kalın bağırsaklarda başka bileşiklere dönüştürülüp ayrı faydalar sağlıyor. Vitamin, mineral, her neyse var. Tıbbi bitki denmesinin haklı nedeni de bu. Bazı bileşikler bağırsak kurtlarının üremesini engelliyor, antibiyotik etki gösterip vücudun mikroorganizmalarını sağlıklı dengede tutuyor, ağız ve diş sağlığı açısından çok faydalı.
Ama erkeklerde sperm sayısını ve kalitesini artırması ise diğerlerinden farklı özelliği. Bu konuda çok araştırma yapılmış. Erkeklerde sperm sayısında gerileme olduğu, sayının ötesinde hareketlilik, yaşama yeteneği gibi kalite unsurlarının azaldığı neredeyse bir on yıldır bilinmekte. Bunun doğal sonucu üreme yeteneğinin azalması, işte nar düzenli tüketilirse bu olumsuz durumun üstesinden gelebiliyor. Sayı ve hareketlilik artıyor. Tarihte bereketlilikle ilişkilendirilmesi bu nedenle anlamsız değil, kadınlarda da benzer etkiye sahip olduğunu varsayabiliriz. Dahası içerikteki bazı bileşikler ise idrar yollarında taş oluşmasını engeller anlamında adlandırılmış.
Nar ve kemoterapi ilişkisi
Nar ekşisi de çok faydalı, çünkü bileşikleri konsantre halde içeriyor. Ama piyasadaki bütün nar ekşilerinin saf olduğunu söylemek iyimserlik olur, hem hazırlanması zahmetli, hem de kaynak yoğunlaştığı için pahalı. Ama nar ekşisinin her şeye rağmen çok faydalı olduğu açık. Nar suyu ise hazırlanırken kabuk ve süngerimsi dokuda yer alan bileşiklerin de bir kısmını alıyor. Lakin narın tanelerinde yer alan çekirdeklerden ancak bunları çiğneyerek faydalanabiliyor. Beri yandan bir de kanser hastaları kemoterapi sırasında nar yememeleri uyarıları var, ama biraz mesnetsiz görünüyor. Tamam nar çok güçlü bir antioksidan, ilacın etkisini kullanım sırasında azaltabilir. Ama bu sadece o güne mahsustur, ilaçların çoğu vücuttan saatler içinde uzaklaştırılır. Dolayısıyla kanser hastaları kemoterapi günü yemeseler bile, sonraki günlerde nar tüketilmelidir. Aksi taktirde vücutlarındaki eksiği bu kadar kolay yerine koyabilecekleri başka kaynak neredeyse yok.