Son zamanlarda nöro ekine çoğu alanda denk gelmişsinizdir (nörohukuk, nöropazarlama, nörofelsefe). Bizler neden çoğu çalışma alanına nöro eki koyma ihtiyacı hissederiz ki. Bilim insanları bunun nedenini beyin çağında olmamız olarak görüyor. Beyin temelli bir yol haritası çizilerek çalışma alanlarının birleştirilmesi çözüm bekleyen sorulara cevap bulmada işimize yarayabilir. Fakat psikanalizin Freud döneminden beri zor anlaşılır ve kapalı bir yapıda olması hem nörobilimle hem de diğer bilim dallarıyla tanışmasını zorlaştırmıştır. Gelin önce psikanaliz nedir ona bakalım ondan sonra nöropsikanalize doğru nasıl ilerlediği ve neden ihtiyaç duyulduğunu inceleyelim.
Mücahit Karanfil / Sinir Bilim
Psikanaliz Nedir?
Psikanaliz bilinçaltı güdüler, cinsellik ve etkileşimler sonucu insanın kişiliğine etkisini inceler.Psikanaliz Sigmund Freud tarafından bulunmuştur. Geleneksel olarak danışan bir kanepeye yatar ve terapist hastaya görünmeyecek şekilde oturarak konum alır. Psikoterapi tekniği olarak psikanaliz, danışanların bilinçdışı öğelerini bilinçli hale getirmeyi amaçlar. Bu terapi yönteminde, şuan yaşanan duygu ve davranışların nedenlerini açıklamak için kişinin geçmişindeki olay, duygu ve anılar incelenir. Çocukluk olayları insanın davranışını ve düşüncelerini etkiler, özellikle bebeklerle bağlanma çalışmaları sonucunda geçmiş yaşam deneyimlerinin çok etkili olduğu bilinmektedir. Bilinçaltı dürtüler incelenerek, kişinin hayatını etkileyen dürtüleri danışan için saklı alan değil açık ve konuşulabilir alan olması sağlanır. Genellikle, analist sadece dinler ve sadece gerektiğinde içgörü uyandırma fırsatı yakaladığında yorumlar. Rüya analizi ve serbest çağrışım gibi tekniklerle bilinçdışı keşfedilmeye çalışılır.
Nörobilim Nedir?
Nörobilim tıp, biyoloji, fizik, kimya, matematik ve psikoloji gibi bilimlerinin bir arada çalışıldığı disiplinler arası (ortak bir konuda, belirli disiplin bilgisine farklı disiplinlerin katkıda bulunmasıdır) bir alandır. Çalışma alanı ve tekniği olarak çok fazla sayıda tekniğe sahiptir. Temel olarak PET, NIRS, EEG ve FMRI gibi beyin görüntüleme tekniklerine sahiptir. Beyin-davranış ilişkisi farklı bakış açılarıyla incelenir.
Nöropsikanaliz
İnsan varoluşunun ilk günlerinden itibaren hem maddi hem manevi boyutta bir anlam arayışı içerisindedir. Amacının ise ‘’madde’’ ve ‘’ruh’’ kavramları arasındaki ilişkiyi anlamlandırmak olduğunu görmekteyiz. Bu anlam arayışının insanoğlunun bilgi ve deneyiminin artması sonucunda ayrı ayrı olarak değil, bir bütün olarak incelenmesi gerekliliği günümüzde önem kazanmıştır. Bu yazının konusu olan nöropsikanaliz çalışma disiplini de bu bütünsel bakış açısının önem kazanmasıyla oluşmuştur.
Bilindiği üzere psikanaliz, hastaların zihinsel süreçleri ile bilinçdışı unsurları arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışır. Sinirbilim ise beyin ve davranış arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bilim dalıdır. Bu alanların kesişmesi Sigmund Freud’un nöroloji uzmanı olması ve kuramını oluştururken beyne aktif bir rol vermesiyle olmuştur. Freud’un Narsizm üstüne kitabında ‘’Unutmamamız gerekir ki psikoloji ile ilgili bütün geçici fikirlerimiz bir gün organik substratlar baz alınarak açıklanacaktır. Göründüğü kadarıyla bazı kimyasal maddeler ve işlemler cinselliği yaratmakta ve bireyin hayatını sürdürmesine izin vermektedir’’ demiştir. Ayrıca ‘’ego, id, süperego’’ beynin belli bölgelerinde konumlanmaktaydı. Fakat o yıllarda beyin görüntüleme tekniklerine sahip olamayan Freud kuramını vaka ve teorik sunumlarla soyut bir zemine oturttu.
Davranışların Çoğu Bilinçdışı
Nörobilim alanında son yüzyılda önemli araştırmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Şu an beynin nöroanatomi ve kimyasal yapısı çok iyi biliniyor olsa da zihin-beyin probleminin anlaşılamaması bütünsel bakış açısını zorunlu kılmıştır. Psikanaliz ise farklı ekollerle gelişmeye devam etti fakat bilimsel bir çağda deney ve gözlem sonucu ispatlanmayan karmaşık söylemlerine devam etti. Psikanaliz ve nörobilim destekçileri yıllar boyunca kendi kabuğuna çekildi fakat son yıllarda ortak soruların artması nedeni ile iki alan yakınlaşmaya başladı. Freud insanın davranışlarının çoğu bilinç dışı unsurlardan oluştuğunu söylüyordu. Yıllar sonra nörobilimciler beynin çok yüksek bir oranda bilinçdışı olarak işlem gördüğünü bulguladı. Nöropsikanaliz tam olarak burada devreye giriyor, Freud ve ondan sonra gelen takipçilerinin söylemleri ile nörobilimin öncüllerinden Kreapelin’den beri biriktirdiği verileri birleştirmek.
Bağlanma teorisi veya ‘İD’ sisteminin beynin hangi bölgesinde konumlandığı, hangi sistemlerle bağlantı içerisinde olduğundan farklı olarak klinik tabloda analizinin yapılmasının gerekliliğini içerir. Burada önerilen, bir ve aynı şeyin hem psikanalitik hem de nörobilimsel bakış açılarından incelenebilmesidir. Yaklaşım olarak klasik psikanaliz ve nörobilimden farkı, zihinsel değişiklikleri nörobilimcilerin kullandığı testlerin (stroop testi, kalem-kağıt testi…) yanında psikanaliz sürecinde ele almak. Klasik psikanalizin analiz sürecindeki katı kurallarına karşılık nöropsikanaliz biyoloji, mühendislik ve kimyadan yararlanarak insanı geniş bir açıdan gözlemler. Nöropsikanaliz sosyal ve karmaşık yapıdaki insanın araştırılması konusunda disiplinler arası çalışmanın gerekliliğinin vurgulanmasını amaçlamıştır. Buna ek olarak, psikanalizin, psikolojinin ve nörobilimin araştırılmasıyla elde edilecek bir zenginleşme ve yeni çalışmaları harekete geçirme arzusu amaçlamaktadır. Beyne ilişkin kavrayış arttıkça, psikanalitik çalışanların beynin işlevi hakkında daha çok bilme ihtiyacı doğarken nörobilimciler de psikanalizin temel sorunlarıyla yüz yüze geleceklerdir.
Hazırlayan: Mücahit Karanfil
www.sinirbilim.org/noropsikanaliz