Tarihte, İngiltere’de 1665 yılında meydana gelen büyük veba salgını sonrası 100 bini aşkın kişi hayatını kaybetmişti. O güne kadar hiç bilinmeyen “yersinia pestisvibonik” adlı veba bakterisi büyük bir paniğe sebep olmuş, daha sonraki yıllarda farklı isimlerde birçok salgın hastalık ve virüs türü de yine binlerce insanın ölümüne yol açmıştı.
Bazıları günümüzde de görülürken bazı hastalıklar neredeyse unutulmuş durumda..
1. Winde
Eski dönemlerde sigara içmenin sağlığa bu kadar fazla zarar verdiği bilinmiyordu. Winde hastalığı ilk olarak “solunumda zorluk çekme durumu” gibi görülse de, bu hastalığa aşırı derecede sigara içenlerin yakalandığı biliniyordu. Bu hastalığa yakalananlar, nefes almakta güçlük çekiyor ve solunum yetmezliğinden hayatlarını kaybediyorlardı.
2. Purples (iskorbüt hastalığı)
Bu hastalığa yakalananların derilerinde mor renkli lekeler çıktığı için İngilizce’de bu isim verildi. İskorbüt hastalığı 15’inci yüzyılda ortaya çıktı ve o dönemde denizcilerin başlıca ölüm ve sakatlanma nedeniydi. C vitamini (askorbik asit) eksikliği nedeniyle ortaya çıkan bir hastalık. Bu hastalığın belirtileri halsizlik, kolayca kanayan ve geriye çekilen diş etleri, ciltte morluklar, yaraların iyileşmesinde gecikme, deride kuruluk ve çatlamalar olarak ortaya çıkar. Hastanın deri altındaki kan damarları kırılırsa ölüm kaçınılmaz olur.
3. Livergrown (karaciğer büyümesi)
Adından da anlaşılacağı gibi bu hastalığa yakalananların karaciğerinde büyüme görülüyor. Bu büyüme durdurulamayınca hasta belli bir müddet sonra ölüyor. Kayıtlara göre o dönemde doktorlar bu hastalığın belirtisinin sarılık ve karın ağrısı olduğunu söylüyordu. Bu hastalığa bir çok etken sebepti ancak en çok alkoliklerde görülüyordu.
4. Chrisomes (vaftiz elbisesi)
Bu hastalık 20. yüzyıla kadar birçok ülkede binlerce insanın ölümüne yol açtı. Daha çok küçük bebeklerde görüldüğü için, İngilizce bu hastalığa, bebeklerin vaftiz elbisesi anlamına gelen krisom (Chrisome) adı verildi. Bu hastalığa sahip olan bebekler genelde 1 ay içerisinde hayatını kaybediyordu.
5. Rising of the Lights (kuş palazı, difteri)
Halk arasında kuş palazı olarak bilinen difteri hastalığı günümüzde yüzde 97 oranında tedavi edilebiliyor. Difteri genellikle küçük çocuklarda görülen bulaşıcı bir hastalık. Solunum difterisi olarak boğazlarda veya burun bölgesinde ortaya çıktığı gibi deri difterisi olarak cildimizde de ortaya çıkabiliyor. Bu hastalığa yakalananlarda yutkunmada ve solunumda zorluk, karın ağrısı, dudaklarda morluk ve damak şişmesi gibi belirtiler görülebiliyor. Kişiler hastalığı geçirseler bile vücut tam koruyucu cevap oluşturmadığı için tekrar hastalanma riski mevcut.
6. Timpany (davul şişkinliği)
Bu hastalığa yakalananların sindirim sisteminde ciddi manada şişlikler meydana gelir. Bu şişlikler bazı durumlarda ölümlere yol açabiliyor. Böbrek sorunları, bağırsak enfeksiyonları ve kanser tümörü gibi hastalıklar timpani’ye neden olabiliyor.
7. Tissick
Çürümek, zayıflamak ve parçalanmak manasına gelen bu hastalık verem (tüberküloz) benzeri etkiler gösteriyordu. Virüs sebebiyle bitkin düşen hastanın vücudu da yıpranmış bir hal alıyor.
8. Meagrome (Megrim)
Latince bu hastalığa “yarım kafa” manasında hemicrania denilmiş. Beyin travması, anevrizma (kan damarlarındaki anormal genişleme), beyin tümörü gibi eski dönemlerde tedavisi mümkün olmayan tüm bu hastalıklar megrim olarak adlandırıldı. Şiddetli baş ağrısı yaşatan “migren” hastalığı da bu kelime kökünden geliyor.
9. Imposthume (bozukluk)
Bu hastalığa yakalananların vücutlarında çıban, iltihab ve bazı bozukluklar meydana geliyor. Bu hastalık, genel olarak vücuttan doğal olmayan bir sıvı aktığı için İngilizce bozukluk, çürüklük anlamına gelen “putrescence” kelimesinden türeyerek adlandırılmış.
10. Head mould shot (kafa şekli bozukluğu)
Geçmiş yüzyıllarda doğum esnasında yaşanan bazı zorluklar sebebiyle bebeklerin kafatasları zarar görüyordu. Kafatasları yumuşak olan bebekler, kemiklerinde oluşan bu zedelenme ve basınç sebebiyle havale geçirerek vücutlarında kalıcı hasar meydana geliyordu. Kimi bebeklerin kafaları farklı şekillerde doğarken bazıları da geçirdikleri havale sonrası hayatlarını kaybediyordu. Bu durum günümüzde “kraniyosinostoz” olarak adlandırılıyor ve hala devam ediyor. Ancak tıbbın ilerlemesiyle birlikte bu hastalık, büyük ölçüde tedavi edilebiliyor.