”Kansere, Alzheimer’a ve felce çare bulduk”
SAMUMED Kurucusu ve CEO’su Osman Kibar SÖZCÜ’ye konuştu: Kibar, “Vücudun kendi doğal kaynaklarını kullanarak” birçok hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu söyledi “Gelecek 10 yıl içinde sadece uzun yaşamak değil, daha sağlıklı olmak adına tıpta büyük eşikler geçilecek” dedi
Samumed’de şu anda ne oluyor ? Ne çalışıyorsunuz ?
Şu anda insanlar üzerinde test ettiğimiz 9 klinik programımız var. Bir o kadar da hayvanlar üzerinde test edip, daha klinik denemeye almadığımız uzun vadeli planımız var. Terminal, yani artık çaresiz noktadaki hastalar yasal süreçler içinde bize başvurup deneylerimize katılmak istiyor. Yine tüm hukuki süreçler tamamlandığında bu hastalara geliştirmekte olduğumuz ilaçlarımızı veriyoruz.
Size bu şekilde gelip iyileşen insanlar var mı ?
Çok var. Konuşmamda da anlattım, 38 yaşında bir pankreas kanseri kadın hastamız vardı mesela. Kanserini gerileterek durdurduk, normal aktivitesine, yaşamına döndü.
Yani siz kansere çare mi buldunuz ?
Şöyle anlatayım; kanser hücredeki bir mutasyondan kaynaklanıyor biliyorsunuz. Biz bu mutasyonu çözemiyoruz, çözemeyiz de zaten. Onun yerine bu mutasyonun kansere dönüşmesini engelliyoruz. Yani bir kişi bizim ilacımızı eğer ömür boyu alırsa hiç bir zaman kanseri geri gelmiyor. Şimdiye kadar 11 hastaya verdik bunu, 9’unun kanseri yok oldu.
“FAREYİ İYİLEŞTİREN, İNSANI DA İYİLEŞTİRİYOR… SADECE YAN ETKİLERİ KONTROL ETMEK GEREK.”
Nasıl mümkün olabiliyor bu ?
Vücudun kendi doğal kaynaklarını kullanarak. Biz doğduğumuz andan başlayarak vücudumuzda “projeneratif” yani doku yapabilen, iyileştirici kök hücre depolarımız var. Ölene kadar bizimle birlikte bu kök hücrelerimiz. Diyelim bir kemiğimiz kırıldı, o hücreler harekete geçip kemiği onarıyor. Ya da kalın bağırsağımız. Her yemek yediğimizde bağırsaklarımızda bazı hücrelerimiz ölüyor, onları da yenileyen yine bu kök hücreler. Bütün bu süreçleri kontrol eden ise “Wnt” isimli bir gen.
Sizin de çoğu araştırmanız bu gen grubu üzerine değil mi?
Öyle de denebilir.
W, ‘weakness’, yani ‘zayıf halka’dan geliyor. 1987’de bulunan Wnt, her türlü hücrenin ne zaman bölüneceğine, ne kadar bölüneceğine ve ne çeşit hücreye dönüşeceğine karar veren gen grubu. Bu proteinler ve moleküller bütün hayvanlarda tıpatıp aynı. Bu bize büyük avantaj sağlıyor ilaç üretiminde. Çünkü biliyoruz ki mesela farede kıkırdak üreten bir sentetik molekül, yani bir ilaç insanda da aynı şeyi yapacak. Bizim yaptığımız sadece insanda yan etkileri olmadığını göstermek. Bir ilacın ilk araştırmasından klinik kullanımına kadar geçen süre bazen 15 yılı buluyor. Her bir ilaç için yarım milyon sayfa yazışma yapıyoruz. O yüzden kendimizi yavaşlatıyoruz. Her sene bir ya da iki hastalığı kliniğe sokuyoruz.
“ALZAYMIR TEDAVİMİZLE HAFIZANIZ 20’Lİ YAŞLARA GERİ DÖNÜYOR… ”
Yaşlanmayı durdurduğunuzu, kemik ve kıkırdak yapabildiğinizi anlatıyorsunuz…
Şimdiye kadar 15’e yakın farklı dokuda deneyler yaptık ve 15’inde de istediğimiz gibi sonuçlar aldık. Buna ek olarak şu anda 9 farklı hastalık için 9 ayrı projede insanlar üzerinde deneyler yürütüyoruz. Bizim yaptığımız şu; sentetik küçük ilaç moleküllerini vücutta istediğimiz herhangi bir dokuya ulaştırarak istediğimiz iyileştirici kök hücrenin ayarını yeniden düzeltiyoruz. Böylece vücut mesela kıkırdak dokusunu yenilemeye başlıyor. Bu kapsamda kıkırdak dokuyu büyütebilen bir enjeksiyonumuz var. Bugüne kadar dizde, kalçada, dirsekte, sırtımızdaki eklemlerde uyguladık. Hepsinde iyi sonuç aldık. Başka bir çalışmamız kemikleri kasa bağlayan tendonlarla ilgili, bu da bir losyon. Günde bir kere bu losyonu sürüyorsunuz, tendondaki zedelenmeyi geri getiriyor.
Kırışıkları düzeltiyor, sedefi durduruyor, kelliği çözüyormuşsunuz. Konuşmanızda Alzaymır konusunu da anlattınız…
Alzaymırla ilgili de bir hap geliştirdik, günde bir tane alıyorsunuz. Kişinin hafızası geri geldiği gibi daha bile iyi oluyor. Hatta biri sormuştu “bu ilaç bizi daha zeki yapar mı?” diye… 20’sinde sağlığımızın en üst düzeyindeyken neysek, bu ilaçla o aşamaya geri getirebiliyoruz. Ama 20’sinde zekanız neyse, yine o !
Felçte de çok yol aldığınızı anlattınız konuşmanızda…
Doğru. Bu da bir enjeksiyon. Farelerde yaptığımız tüm deneylerde yürüme eylemi geri döndü, tümü normal aktivitelerine kavuştular.
“GENEL MÜDÜRLERİMİZDEN BİRİ ESKİ BİR CIA UZMANI…”
Nereye varacak bu işin sonu ?
Uzun vadeli amacımız ilaçların ötesine geçmek, ‘sağlık ekonomisi’ni kurabilmek. Bir kişinin fiziksel durumunu en sağlıklı halinde tutabilmek. O zaman müşterilerimiz de sadece hastalar değil, herkes olacak. Yani bu molekülleri almak için hasta olmaya gerek olmayacak. Çünkü amaç hastalanmamak değil, sağlıklı kalmak. Yaşlanmamak değil, gençleşmek.
Üzerinde çalıştığınız projeleri, araştırma sırlarınızı çalmaya çalışanlar var mıdır ? Yoksa bunlar hep şehir efsanesi mi ?
Büyük ihtimalle bu söylediklerinizi deneyenler var. Ama biz de boş durmuyoruz. Şöyle söyleyeyim; Chief Information Officer yani, Bilgiden Sorumlu Genel Müdürümüz eski bir CIA çalışanı; Blake Mobley. Uzmanlığı da karşı casusluk istihbaratı ve ‘büyük veri’ analizi.
Vay be ! Müthişmiş bu. Peki, girişimcilik dünyasında nasıl bir eşikteyiz ? Ben doğrusu, tarımda ve sağlıkta çığır açıcı gelişmeler bekliyorum…
Çok doğru. Özellikle sağlıkta 2000’li yıllarda başlayan gen projesi ve bio fotonik çalışmalarında büyük atılımlar oldu. 10-15 yıl sonra, ancak şimdi bunların sonuçlarını görüyoruz. Önümüzdeki 10 yıl içinde de tıp ve sağlıkta büyük eşikler geçilecek. Sadece uzun yaşamak değil, daha sağlıklı olmak adına…
tamamı için kaynağa bakınız