Özel sektöre de “beyaz reform” şart
Bana “Türkiye’de Sn. Cumhurbaşkanımıza ve ekibine olan büyük teveccühün en önemli gerekçelerinden birisini söyle” deseler, hiç düşünmeden “Sağlıkta Dönüşüm” hamlesidir derim.
Evet sağlık alanında gelişmiş ülkelerin 40 yılda ulaşamadığı hedeflere, Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde 10 yıldan kısa bir sürede ulaştık.
2002’de, “sağlık ve sosyal güvenlik sistemi çökmüş, tedaviye ulaşılamayan bir Türkiye” devralındığını hatırlatmaya bilmem gerek var mı?! O günleri çok yakinen tanıyan, hatırlayan ve olayları bizatihi yaşayan bir kuşağız biz! Tekrar etmeyeceğim.
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanlığı görevini yürüttüğüm o süreçte bu başarının hem emektarlarından hem de en yakın tanıklarından biri olma bahtiyarlığına ulaştığımı ifade etmeliyim.
2002 öncesi Türkiye’sinin özellikle sağlık alanında yaşadığı çağ dışılıktan Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın istiklal, istikrar ve istikbale verdiği önem sayesinde kurtulduk. Aksini söylemenin nimeti inkâr olduğunu söylesem abartmış sayılmam sanırım.
Halkımızın nezdinde Sağlıkta Dönüşümün memnuniyet oranı 2010’lu yılların başında %80’lere ulaşmıştı. Daha sonraları ise maalesef bu seviyelerin altında kalındı.
Bunun nedenlerine de geçmiş yazılarımda değinmiştim.
Çok şükür ki Sn. Cumhurbaşkanımızın himayeleri ve Sn. Sağlık Bakanımızın gayretleriyle Beyaz Reform adı altında sağlıkta dönüşüm süreci yeniden ihya edilmeye başlandı.
Bu önemli düzenleme ve dokunuşlar neticesinde sağlıkta dönüşümün kanayan yarası olan kamudan özel sektöre geçen hekimlerin önemli bir kısmı kamuya geri dönmeye başladı.
Sağlıkta Dönüşüm sürecinin ve beyaz reformun sürdürülebilir olması için kamudan özele adeta kaçışın ve kamuya tekrar geri dönüşün sebepleri iyice irdelenmelidir.
Sebep sadece maddi kazanç olmamakla beraber en önemli unsurun ekonomik sebepler olduğunu da tekrarlamakta fayda vardır.
Özel hastaneler “devlette kazandığının 2 katını” vererek yetişmiş, kendisine para kazandıracağını düşündüğü hekimleri adeta transfer etmektedir.
Bu meyanda özel sektör kendisine maddi katkıda bulunacak hekimleri kamudan adeta cımbızla seçerek almaktadır.
Bu transferler de hekimler yurtdışına gidiyor söylemiyle perdelenmektedir.
Peki, özel sektör bu parayı nereden almakta? Elbette ki hastalardan. Fark olarak, hatta fahiş farklar…!
Yüklü miktardaki farkları öderken biçare hastalar veya yakınları maalesef ses çıkartamamaktadır. Özel sektör yaptığının bedelini yılda bir kere olarak; kazandığının yanında adeta “bir çay parası kadar” ödeyerek ucu açık farkları almaya devam etmektedir.
Eğer uygulama bu şekilde devam edecek olursa kısa süre sonra hekim hareketliliğinin tekrar eskiye döneceğinden, kamudan özel sektöre hekim akışının tekrar başlayacağından eminim. Çünkü devlet verdiği ücretleri arttırdıkça özel sektör çıtayı biraz daha yükseltecektir. Hal böyle olunca vatandaştan özel hastanelerin talep edeceği farkın daha da artacağından kimsenin şüphesi olmasın. Devlet kurumları ödemelerde özel sektöre asla yetişemeyecektir; tıpkı güneşin arkadan vurması gibi, gölge daima önden gitmeye devam edecektir.
Türkiye’nin sağlık temalı en büyük devlet üniversitesinden son 4-5 yılda 500 dolayında birbirinden kıymetli akademisyen emeklilik veya istifa sonucu ayrılmış ve büyük çoğunluğu da özel sektöre geçmiştir. Bu sadece bir üniversiteden ayrılanlar. Varın gerisini siz düşünün.
Bu durum kamudaki hem sağlık eğitimini hem de sağlık hizmeti sunumunu olumsuz etkilemektedir.
Keza rutin hayatta yaşanan ve sıklıkla duyduğumuz, vatandaşlarımızın randevu almakta sorun yaşamasına, hem sağlığımız için hem de sağlık politikalarımız için risk oluşturmaktaydı.
Bu anlamda dikkat çekmek istediğim “Beyaz Reform” adeta kanayan yaralarımıza merhem oldu.
Reform ile kamu sağlık sistemi (Sağlık Bakanlığı hastaneleri ve Üniversiteler) kaybettikleri hekimlerinin bir kısmını geri kazandı. Ancak korkarım ki özel sektör “kamudaki ücretin daha fazlasını” vererek tekrar aynı işi yapmasın!
Yani özel sağlık sektörü bu reform ile kaybettiği (!) kadrolara tekrar el uzatmasın!
Bunun için:
1. Beyaz Reform dışında tutulan sağlık bakanlığı merkez ve taşra teşkilatındakiler ile üniversitelerdeki yönetici ve idarecilerin durumu behemehal düzeltilmelidir. Aksi halde anılan kurumlarda ( çok yakında) vasıflı idareci bulmakta zorlanılacak, bulunanla idare (!) edilecek bir dönem başlayacaktır. Mesleğe yeni başlayan bir kişinin amirinden fazla ücret almasının (her kurumda) çalışma barışını sekteye uğratacağı unutulmamalıdır. tamamı için kaynağa bknz
Prof. Dr. Cevdet Erdöl yazdı… "Özel sektöre de “beyaz reform” şart" @Cevdet_Erdol
— Akşam Gazetesi (@Aksam) September 25, 2022