Ana Sayfa Hukuk&Etik “Palyatif Destek, Hastaya Teşhis Konulduğu Andan İtibaren Verilmeli”

“Palyatif Destek, Hastaya Teşhis Konulduğu Andan İtibaren Verilmeli”

Dr. Volkan Aykaç

İstanbul’da 46 ülkeden bini aşkın katılımcı ile gerçekleşen uluslararası Breastanbul Konferansı’nda ele alınan konulardan biri “Palyatif Bakım süreci” oldu. Meme kanseriyle ilgili tüm bilim dallarından uzmanların en yeni bilgileri aktardığı,  Breastanbul Konferansı’nın düzenleyicilerinden biri olan Pembe İzler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği, Palyatif Bakım konusunda yaşanan sorunlar ve çözüm yollarını içeren “Son Veda: Dünyadan Huzurla Ayrılmak” başlıklı bir oturum düzenledi. Dr. Rüya Atlıbatur moderatörlüğünde yapılan oturumun uzman konukları; Palyatif Tıp konusunda önde gelen Berlin, Charité Üniversite Hastanesi’den Geriatri Bölüm Koordinatörü, Geriatri ve Palyatif Tıp Uzmanı Dr. Volkan Aykaç, İstanbul S. Zaim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müge Ürem ve Klinik Psikolog Dr. Duygu Çap Kurşun oldu. Palyatif bakım sürecinde yaşanan zorluklar, hasta ve hasta yakınlarının hakları, bu süreçte yaşanan psikolojik durum gibi sağlık gündemine az gelen birçok konunun ele alındığı oturum, izleyiciler tarafından ilgiyle karşılandı.

“Palyatif destek, hastaya teşhis konulduğu andan itibaren verilmeli”

 

Berlin, Charité Üniversite Hastanesi, Geriatri ve Palyatif Tıp Doktoru, Geriatri Bölüm Koordinatörü Dr. Volkan Aykaç, “Tıbbi Açıdan Palyatif Bakım” başlıklı konuşmasında, kanser hastalarının tedavisinde palyatif tıp desteğine ne zaman ihtiyaç olduğu konusunda bilgi verdi. Dr. Aykaç; “Palyatif Tıp genel olarak, hastanın son döneminde, hayata veda ederken ihtiyaç duyulan bir alan gibi algılanıyor, biliniyor. Bu algı, tüm dünyada neredeyse böyle. Evet, hastanın son döneminde, ağrısız ve rahat bir süreç yaşanmasına destek oluyoruz. Ama herkes bilir ki, kanser multidisipliner bir hastalıktır ve çok sayıda uzmanın bir arada hasta için çalışması gerekir. İşte bu uzmanlardan biri palyatif tıp uzmanları olmalı. Hastaya kanser teşhisi konulduğu andan itibaren, farklı tıp alanlarından uzmanların arasında palyatif tıp uzmanları da bulunmalı ki, hastanın tedavi sürecine kendi alanlarından destek olabilsinler” dedi.

 “Palyatif bakım sürecinde hak sahiplerinin kim olduğu konusunda düzenleme, mevzuattaki çelişkili hükümler dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.”

İstanbul S. Zaim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müge Ürem, “Hasta Hakları açısından Palyatif Bakım” başlıklı konuşmasında, palyatif bakımın Palyatif Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönerge ile düzenlendiğini; ancak yönergedeki düzenleme ile Türk Medeni Kanunu’ndaki bazı hükümlerin çelişki yaratabileceği, bu çelişkilere açıklık getirilmesinin önemli olduğunu belirterek şunları söyledi;

“2015 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından palyatif bakım ile ilgili bir yönergenin düzenlenmesi, günümüzde önem arz eden bir durumun kanuni düzenlemesi olması açısından değerli. Ancak yönergede, hasta, hastanın aile bireyleri ve hastanın kanuni temsilcisi arasında yaşanacak uyuşmazlıklar halinde sorumlu hekimin, böylesine önemli bir konuda kimin beyanını esas alması gerektiği hususu karışıklığa yol açmaktadır. Hızlı karar alınması gereken hallerde sorumlu doktorun vereceği bu kararı etkileyecek beyanın kime ait olması gerektiği hususu, yönerge metni incelendiğinde bazı durumlarda Türk Medeni Kanunu’nun velayet ve vesayet hallerine ilişkin düzenlemeleri ile çelişki veya karışıklık yaratmaktadır. Dolayısıyla uygulamada karşılaşılabilecek zorluklar nazara alındığında aile bireyleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiği, hasta ile aile bireyi arasında husumet olması halinde aile bireyine söz hakkı tanınmasının kimi durumlarda hastaya zarar verici sonuçlara yol açabileceği; kanuni temsilcinin bulunmasının hekim açısından her zaman kolay olmaması vb. yönleriyle yönergenin geliştirilmeye açık olduğu düşünülmektedir. Bu kapsamda, özellikle yurt dışında da kabul edilen ‘Hasta Vasiyeti’nin önemi irdelenmeli; öte yandan da bu vasiyetnamenin düzenleme şeklinin nasıl olacağı, ileride bireyin hasta olması halinde palyatif bakım yönergesinde sayılan aile üyelerinin hangisinin beyanına öncelik verilmesi gerektiğinin düzenlenebilmesi/tercihe konu edilmesi; bunun sınırının çizilmesi, yasal temsilcinin mahkeme kararıyla alınan bir yasal temsilci olup olmadığının aranması irdelenmesi gereken başlıca hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır”

“Kanser hastalarının ve bakımı sağlayan kişilerin psikolojik açıdan çeşitli ihtiyaçları oluyor”

Klinik Psikolog Duygu Çap Kurşun ise “Hayatın Son Bölümüyle Yüzleşmek: Psikolojik Bakış Açısı” başlıklı konuşmasında palyatif bakımı psikoloji yönüyle mercek altına aldı. Palyatif dönemde kanser hastalarının psikolojisi ile ilgili şunları söyledi:

“Palyatif bakım hastalarında; yaşam kalitesinin düşmesi, psikolojik sıkıntı, depresyon, anksiyete, intihar, yas, ölüm korkusu, varoluşsal kaygılar ve yalnızlık gibi çeşitli durumlar söz konusu olabiliyor.

Hastaların bu dönemde duygusal ve sosyal destek, mevcut psikolojik problemlerin medikal ya da psikoterapilerle sağaltılması, doğru bilgilendirilme, karar süreçlerine dahil edilme, bakım verenleriyle ilişkilerinin güçlendirilmesi ve ölüm hakkında konuşmak için uygun alanın sağlanması gibi ihtiyaçları oluyor”

Hastaların yanı sıra hastaya bakım verenlerin de bu dönemde çeşitli sorunlar yaşadığına dikkat çeken Klinik Psikolog Duygu Çap Kurşun “Palyatif bakım sürecinden etkilenen diğer kişiler,‘görünmez kahramanlar” olarak nitelendirilebilecek bakım verenlerin ise benzer şekilde duygusal ve sosyal destek ağlarına, psikolojik problemlerinin mümkün mertebe tedavi edilmesine, öz bakımlarına yönelik katkı sağlanmasına, doğru bilgilendirilmeye ve ölümü kabul sürecinde desteklenmeye ihtiyaçları olduğu göz önüne alınmalıdır” dedi.