Ana Sayfa Sosyal Tıp Paylaşımın olmadığı ilişkiler depresyona sürüklüyor

Paylaşımın olmadığı ilişkiler depresyona sürüklüyor

İlişkilerdeki kıskançlık sevgiye bağlanmamalı

Bir ilişkide en temel unsur güven olarak görülürken; kıskançlığın sevgiyle bağdaştırılması sık yapılan bir hata olarak kabul ediliyor. Uzmanlar, kıskançlıkların güvensizliğe, çarpık ilişkiler yaşayan çevreye ve çocukken şahit olunan olaylara bağlanabileceğini fakat sevgiyle bağdaştırılmaması gerektiğini vurguluyor. Sağlıklı bir ilişki kurmanın sanıldığı kadar zor olmadığını belirten uzmanlar, fazla özveriden kaçınılmasını, çiftlerin birlikte zaman geçirmelerini ve bir problem varsa başkalarından akıl almak yerine ifade edilmesini tavsiye ediyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, ilişkilerde sağlıklı bir iletişim kurulabilmek için yapılması ve yapılmaması gerekenler konusunda tavsiyelerde bulundu.

 

Paylaşımın olmadığı ilişkiler depresyona sürüklüyor

 

İlişkilerde ilgi, şefkat göstermeyen, beğenisini paylaşmayan, iletişim kurmayan, tamamen bireysel şekilde yaşayan bir kişiyle ilişki sürdürebilmenin oldukça güç olduğunu belirten Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Paylaşımın yapılmadığı sağlıksız bir iletişim, kişiyi depresif bir ruh haline sürüklüyor. Bu durum da sonuç olarak kişinin sadece eşine değil tüm dünyaya karşı bakış açısının kararmasına yol açıyor. Bu nedenle tarafları ilişkide tutan motivasyonun ne olduğunu bilmek önemlidir.” dedi.

 

Çocuğun doğması ilişkide yeni dönemi başlatıyor

 

Klinik Psikolog Serkan Elçi, ilişkilerin dönemleri olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

 

“Hayattaki anlam arayışlarından biri de başka bir insanı büyütmektir. Dolayısıyla aileler belli bir zaman sonra bu duyguyu yaşamak istiyor. Çocuğun doğması ilişkide yeni bir dönemin başlangıcı oluyor. Çocuğun 1-1.5 yaşında olduğu dönemler evliliklerin en zorlayıcı dönemidir. Bu da evdeki önceliklerin ve düzenin değişmesinden kaynaklanıyor. Erkekler daha öncesinde annesinden görmüş olduğu ilgi ve şefkati her zaman beklese de bu dönemde eşinden aldığı ilgi doğal olarak azalıyor. Bu durumda da erkeklerin kötü alışkanlıklara yönelimi artıyor. Örneğin kumar oynuyor çünkü ilişkisinde kaybettiklerini tamamen ilgisiz bir yerden kazanmaya çalışıyor. Erkeğin geçmişten gelen çok iyi bir sosyal iletişimi, güçlü arkadaşlık ve aile ilişkileri varsa böyle bir yola yönelme ihtiyacı hissetmiyor. Aynı zamanda kadın tarafı için de bu dönem oldukça yıpratıcı olabiliyor. Bu dönemde erkekler eşlerinin gönlünü hoş tutmalı, onu anladığını ve sorumluluğuna saygı duyduğunu göstermeli.”

 

İlişkilerde fazla özveriden kaçınılmalı

 

Özverili olmanın bir taraftan sorumluluğu da daha fazla almak anlamına geldiğini ifade eden Elçi, “Kişinin bir yerden sonra ‘ben de varım’ diyebilmesi gerekir. Fazla özveriden kaçınmak, karşıdaki kişiyi de bir işe dahil etmek ve bencilliğe kaçmadan ‘ben’ diyebilmek ilişkide çok önemlidir. Çünkü ilişkilerdeki taraflardan biri kendisini kötü hissettiğinde yakın ilişkileri de kötüleşiyor. Özverili olmak güzel bir davranış fakat bencilliğe kaydığı noktada törpülemek gerekiyor.” diye konuştu.

 

Çocuk evde gördüklerini gelecekteki ilişkisine yansıtıyor

 

“Bir çocuk aile içinde yaşanılan bir problemin ne şekilde çözüldüğünü gördüyse kendisi de onu örnek alıyor” diyen Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, ”Dolayısıyla çocuğun aile ortamında ne varsa ilerleyen zamanda kendi evinde de aynı olaylar çok yüksek ihtimal yaşanıyor. Fakat bu durum değiştirilebilir ve kontrol edilebilir bir durumdur.”  ifadelerini kullandı.

 

İlişki hakkında başkalarından tavsiye almak doğru değil

 

Bazen ilişkide yaşanılan sorunlar hakkında bir arkadaştan ya da aileden fikirler alındığını belirten Elçi, “Karşı taraftan fikir alındığı zaman aslında onun kendi yaşantısı üzerindeki fikirleri alınmış olunuyor. Başka bir kişinin kafa yapısına göre olan bir düşünce, sorun yaşayan çiftin aile yapısına göre olmayabilir. Dolayısıyla başka bir akıldan tavsiye almak doğru ve objektif olmuyor.” dedi.

 

Eşler birlikte zaman geçirebilmeli

 

Bir ilişkideki en temel unsurun güven olduğuna dikkat çeken Serkan Elçi, “Güven çok geniş bir kavram olmakla birlikte farklı kategorilere ayrılabilir. Sadakat, ekonomik ya da bir anne baba olarak güven duymakla örneklendirebiliriz. Bunlar gibi temel gerekliliklerin yanı sıra eşler birlikte oturup bir kahve içip sohbet ederek zaman geçirebilmeliler. ‘Günün nasıl geçti?’ diye sorulduğunda kısa cevaplar vermek yerine uzun uzun anlatıp detay vermek, karşı tarafa aynı soruyu sormak ilişkinin daha rahat yürütülebilmesini sağlıyor.” diye konuştu.

 

Kıskançlık sevgiyle bağdaştırılmamalı

 

Kıskançlığın da ilişkilerdeki bir diğer sorun olduğunu vurgulayan Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Günümüzde sıkça karşılaşılan hatalardan biri olan kıskançlığı sevgiyle bağdaştırma düşüncesi oldukça yanlış. Kıskançlıkların sebebi güvensizliğe, çarpık ilişkiler yaşayan çevreye ve çocukken şahit olunan olaylara bağlanabilir fakat asla sevgiye bağlanamaz. Kıskançlık, yaşayan kişinin sorunudur,  kıskanılan kişinin sorunu değildir. Dolayısıyla ‘kıskandırıyorsun’ demek yerine ‘kıskanıyorum’ demenin daha doğru olacağını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra tabii ki kıskançlık düşünce olmaktan çıkmışsa, çok net ve somut bir sadakatsizlik veya başka bir sorun varsa hukuki yollara başvurularak ilişki ayrılmakla sonuçlandırılabilir.” ifadelerini kullandı.

Mutlu evlilik için bu tavsiyelere kulak verin…

 

Klinik Psikolog Serkan Elçi, bir ilişkide çok fazla özel alan yaratıp karşı tarafa vakit ayıramama durumuyla bunun tam tersi şekilde hiç özel alan yaratılmaması ve her şeyi birlikte yapma durumunu şu şekilde yorumladı:

 

‘’Her şeyin aşırısı zararlı. Eğer kişi aşırı şekilde hobisine zaman ayırıyor ve eşiyle ilgilenmiyorsa bu durumun sorgulanması haklı bir davranıştır. Fakat bütün faaliyetler beraber yapılıyorsa bu da bir hatadır. Kişilerin ayrı birer birey olduklarını ve kendi hayatları olduğunu da unutmamaları gerekiyor. Sağlıklı bir ilişki kurmak sanıldığı kadar zor değil. Mutlu bir evlilik için evde belli bir rutin kurulmalı, çiftler birlikte sohbet edebilmeli, bir problem varsa ifade edebilmeli, serbest alan yaratılmalı ve çocuk varsa çocukla ilgili sorumluluklar paylaşılmalı.”