Yeni bir araştırmaya göre, plasentada gizlenen “zombi hücreler” hamileliğin sonlarında veya doğumdan kısa bir süre sonra ortaya çıkan bir tür kalp yetmezliğinin temelini oluşturuyor olabilir.
Postpartum Cardiomyopathy
Bu ölümsüz hücreler, doğum sonrası kardiyomiyopati (PPCM) olarak bilinen ve kalbi zayıflatarak kanı verimli bir şekilde pompalayamayan, tam olarak anlaşılamayan durumu tedavi etmenin potansiyel yollarına işaret ediyor.
The reported incidence of peripartum cardiomyopathy (PPCM) in the United States varies widely. Furthermore, limited information is available on the temporal trends in incidence and outcomes of PPCM.
Michigan Üniversitesi araştırmacılar, PPCM veya preeklampsi hastalarının kanındaki 1000’den fazla proteini taradı. Bu hastaları komplikasyonsuz gebelikleri olan kişilerle karşılaştırdılar; hamilelikle ilgisi olmayan kalp kası sorunları olan kişiler; ve gebelik diyabeti olan kişiler.
PPCM veya preeklampsisi olan kişilerin kanlarında iltihaplanma ile ilgili proteinlerin karşılaştırma gruplarına göre daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Ancak çalışma katılımcılarının tümü 20’li ve 30’lu yaşlarında olmasına rağmen, biyolojik yaşlanmanın belirgin bir imzasını da gösterdiler.
Tarihsel olarak hücrelerin hasar veya stres sonrasında girebileceği bir durum olan “yaşlanma” ile ilişkilendirilmiştir. Yaşlanan hücreler çoğalmayı bırakır ancak etraflarındaki dokuyu değiştiren, örneğin iltihaplanmayı tetikleyen moleküller yaymaya başlar. Bağışıklık sistemi daha sonra bu hücreleri temizler, ancak vücut yaşlandıkça bu temizleme etkinliği azalır ve yaşlanan hücreler birikir. Bu birikim kanser gibi yaşa bağlı hastalıklarla bağlantılıdır.
Placental senescence pathophysiology is shared between peripartum cardiomyopathy and preeclampsia in mouse and human
Plasenta hamilelikten sonra ihtiyaç duyulmayan geçici bir organ olduğundan, hamileliğin sonlarına doğru yoğun yaşlanma belirtileri gösterdiği bilinmektedir. Ancak araştırmacılar, PPCM ve preeklampside bu yaşlanma sürecinin normalden daha hızlı gerçekleşebileceğini öne sürdü.
Proteinin bu yeni bağlamda uygunluğunu doğrulamak için ekip, preeklampsi veya PPCM’li iki bağımsız kadın grubunun kan örneklerine ve tıbbi kayıtlarına baktı. Her ikisinde de Aktivin-A seviyeleri sadece yüksek değildi, aynı zamanda zayıf kalp fonksiyonu ve kalp yetmezliği ile de ilişkiliydi.
Dahası ekip, Aktivin-A’yı bloke etmenin, en azından PPCM’ye yatkın hamile farelerde kalp yetmezliği vakalarını önemli ölçüde azalttığını buldu. Proteini bloke etmek için, hamileliğin erken döneminde ve hamileliğin sonlarında test edildi.
Ayrıca plasenta yaşlanmasının, yaşamın ilerleyen dönemlerinde görülen hızlanan biyolojik yaşlanmanın sağlık üzerindeki etkilerinden kısmen sorumlu olup olamayacağı konusunda da kalıcı bir soru olduğunu ekledi.
Plasentadaki biyolojik yaşlanma
PPCM’nin kesin nedeni bir gizemdir, ancak bu durum, hamileliğin ortası ile doğum sonrası dönem arasında ortaya çıkan kalıcı yüksek tansiyonu içeren bir durum olan preeklampsiye bağlanmıştır. Preeklampsinin bu tür kalp yetmezliği için bir risk faktörü olduğu ortaya çıktı. Ancak son yıllarda ortaya çıkan kanıtlar, iki durumun aslında altta yatan nedenleri paylaşabileceğini öne sürdü.