Pandemi’den ne öğrendik?
Ayla Türksoy
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ergönül, Türkiye’de aşı üretiminin, bilimsel üretimin unutulduğunu, sadece uygulayıcı olarak salgınlarla mücadelenin mümkün olmadığına dikkati çekti.
Birçok ülkede ileri derecede laboratuvarlar olmasına ve yapılan araştırmalara, DSÖ’nün çalışmalarına rağmen tüm dünya pandemiye hazırlıksız yakalandı ve büyük kayıplar oldu. Herkesin bir anda “bilim aşığı” gibi sosyal medyada bilgi taradığı günlerden, aynı telaşla aşı komplolarının hızla yaygınlaştırıldığı günlere geldik. Dünyada ve Türkiye’de bilimsel süreçle ilgili yaşananlara özet bir bakış için İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof Dr. Önder Ergönül ile yaptığımız, Sağlık Toplum Siyaset programının* satır başlarını okumaya davet ediyoruz.
Türkiye’de aşı üretiminin, hatta bilimsel üretimin unutulması, sadece uygulayıcı olarak salgınlarla mücadelenin mümkün olmadığını söylemesi önemliydi. Bilimsel yatırımların sistemin en çok kâr edebileceği, kârı maksimize edebileceği alanlara yönelmiş olmasının kabulü de üzücüydü. Dr. Ergönül’ün programda, Bakanlık ve TTB ile ilgili eleştirileri ise ayrı bir haber konusu olabilir.
Kısa bir not olarak; metafor kullanımının dünyaya bakışın ve ideolojilerin bir göstergesi olması üzerinde dikkat kesilen biri olarak; sadece “savaş, cephe, taarruz” gibi kavramlarla tanımlanan viruslara, bir bilim insanının “Arsen Lüpen” bakışı iyi geldi. Virusların Lüpen gibi hızlı kılık değiştirmesi metaforu; savaştan, şiddetten bıkan sizler için de ferahlatıcı, umut verici ve “kibar” gelir umarım.
Dünya hazırlıksız yakalandı
Dünya tarihinin ve infeksiyonlar tarihinin sürprizlerle dolu olduğunu anlatan Ergönül, pandeminin de sürpriz olduğunu söyledi. Ergönül, şöyle devam etti:
Bu da bir sürpriz oldu. Hazırlık çalışmaları, son pandemi olan domuz gribi pandemisinden sonra hızlanmıştı. Onlarca araştırma projesi vardı ama bu konunun şöyle bir özelliği var. Bunlar yeni ortaya çıkan yeni önem kazanan enfeksiyonlar olarak öne çıkıyor. Yeni infeksiyonla uğraşmanın da şöyle bir derdi vardır aslında. Tüm dünyada ilaç sektörü kar elde etme üzerine kuruludur. Araştırma olanakları birtakım riskleri öngörerek var ve kısa vadedeki koşullara göre hareket ediyorlar. Aynı konu iklim değişiklikleri ile ilgili çalışmalarda da var. On yıllardır biz şunları söylüyoruz. Yeni viruslar çıkıyor. Son 30 yılda viruslar çeşitleniyorlar ve sayıları giderek artıyor. Örneğin HIV virusu 1983’te saptandı. Teknolojinin de gelişmesi ile birlikte uzun bir süre değil ama son 10 yılda, son 5 yılda yepyeni viruslara dönüştü. Bunlar önemli viruslar ve bizim ülkemizde de çıkmıştı. Bunlara da yatırımlar yapıldı. Bir süre sonra çalışmalarla ilgili bir sektör oluşuyor. Şu anda COVID için de bu oluşmuş durumda. Tanısıyla, aşısıyla ilaç firmaları kendi endüstrisini yaratıyor ve toplum yine para temelli örgütlendiği için kitle bu çerçevede geçimini sağlıyor.