Her yaştan insanı hastalıklara karşı korumak için aşılamayı teşvik etmek amacıyla her yıl nisan ayının son haftası tüm dünyada Aşı Haftası olarak kutlanıyor. Aşı Haftası vesilesiyle açıklamalarda bulunan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. F. Nur Baran Aksakal, aşılamanın önemi, halk sağlığına etkisi ve ulusal aşı takviminin başarısına yönelik önemli bilgiler verdi.
Aşıların bulunduğu ve yaygın kullanıma sunulduğu yıllardan beri sadece difteri, tetanoz, boğmaca ve kızamık aşılamasıyla her yıl 2 ila 3 milyon insanın hayatının kurtulduğunu belirten Prof. Dr. F. Nur Baran Aksakal, tüm enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu olduğu bilinen temiz su ve hijyenden sonra hastalıkları ve ölümleri en fazla önleyen uygulamanın aşı olduğunu ifade etti. Aksakal; “Aşılar bu kadar başarılı olup hastalıkları görünmez hale getirdiği içindir ki, günümüzde çok az da olsa bir kesim, aşıların gerekliliğini sorgulamaya başlamış durumda. Oysa her yıl aşıya ulaşamama sonucunda 1,5 milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu veri de bize daha fazla hayat kurtarmak için aşıların ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.” dedi.
“Çiçek hastalığı bugün var olsaydı yılda 5 milyon kişi hayatını kaybedecekti”
Aşıların olmadığı bir dünyanın tek kelimeyle korkunç olacağını ifade eden Aksakal, sözlerine şöyle devam etti: “Bunu bir tek örnekle açıklamak gerekirse; pandemide COVID-19 virüsü için hiç kimsenin aşılanmamış olduğu gruplarda 1 kişinin, 2-3 kişiye bulaştırdığı hesaplandı. Bu sayı, aşılanmamış çocukluk yaş grubunda kızamık için 12-18, boğmaca için 12-17’dir. Yani kızamık aşısı uygulanmamış bir çocuk grubu, kızamık geçiren bir kişi ile karşılaşsa COVID-19 pandemisinden daha beter bir yayılım ve ölüm olacaktır. Bugün aşılama sayesinde kontrol altına aldığımız ve tamamen dünya üzerinden yok edilen çiçek hastalığı bugün var olsaydı yılda 5 milyon kişiyi öldüreceği tahmin ediliyor. Yine, aşı uygulaması durdurulduktan sonra 1980-2018 yılları arası için yapılan tahminlerde, aşı olmasaydı ve çiçek görülmeye devam etseydi, 150-200 milyon kişinin öleceği hesaplanmıştır. Tabii bu sadece çiçek aşısı için yapılmış bir araştırma. Hiçbir aşının olmadığını varsaydığımızda hesabı yapmak çok daha zor olurdu. Umarım böyle bir dönemle insanlık bir daha karşılaşmaz.”
“Ülkemizde çocukluk dönemi aşı takviminde 13 hastalığa karşı rutin aşı uygulaması yapılıyor”
Aksakal, Türkiye’de dünyanın pek çok gelişmiş ülkesine benzer bir aşılama programının uygulandığını ve bunun gurur verici bir durum olduğunu da belirtti: “Dünyada aşı programlarında olup bizim programımızda devlet tarafından rutin sunulmayan sadece birkaç aşı bulunuyor. Bu aşıların da ulusal aşı takvimine eklenme yolunda olduğunu söyleyebilirim. Hastalıkları önleyerek hayat kurtardığını bildiğimiz tetanoz, difteri, boğmaca, hepatit B, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, suçiçeği, hepatit A, zatürre, menenjit ve yaygın kan enfeksiyonu yani sepsise neden olabilen pnömokok, H. influenza gibi bakterilere karşı olmak üzere ülkemizde 13 hastalık etkenine karşı tek tek ya da karma şeklinde çocukluk döneminde uygulanıyor. Bununla birlikte, erişkin gruba yönelik gebelere ve 10 yılda bir tüm yetişkinlere tetanoz aşılaması yapılıyor. Ayrıca belli yaş ve risk gruplarına öncelik verilerek influenza (grip) aşısı da devlet tarafından karşılanıyor.”
İsteğe bağlı ve ücretli sunulan aşıların da ülkemizde ulaşılabilir durumda olduğunu söyleyen Aksakal; “Son iki yıldır pandeminin de etkisiyle tam aşılama hızına ulaşamasak da aşılama hızının oldukça yüksek ve koruyucu düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Bu düzeyin düşmesini önlemek ve varsa pandemi dönemindeki düşüşleri saptayarak düzeltmek durumundayız. Yalnız son dönemde aşı karşıtı söylemlerin arttığı ve bu durumun az da olsa giderek artan sayıda bebek ve çocuğumuzun aşılanmamasına yol açtığı da bir gerçek.” diye konuştu.
“Toplumda hastalıkların görülmesini engellemek için çocukluk dönemi aşılarda yüzde 95’i hedefliyoruz”
Aşıların nasıl etki ettiği ve toplumda hastalıkları nasıl önlediğine de değinen Aksakal; “Aslında aşıların etki mekanizması arkasındaki düşünce çok basit. Hastalık riski almadan vücuda hastalık etkenini tanıtarak ona karşı savunma geliştirmesini sağlamak amaçlıdır. Bunun için öldürülmüş, etkisi zayıflatılmış ya da hastalık etkeninin bir parçasından oluşturulmuş maddeler vücuda verilir. Böylece aşılanan kişi etkeni tanır ve karşılaştığında etkenle savaşır. Böylece kişi hastalıktan ya da hastalığın neden olduğu ağır hastalık ya da ölümden korunur. Bazı aşılar bulaşmayı, hasta olmayı, ölmeyi engellerken bazı aşılar sadece ağır hastalık ve ölümden korur.” dedi.
Aşının kişisel yararları yanında toplumda da hastalığı önleme gibi bir becerisi olduğunu belirten Aksakal; “Toplumda aşılayamadığımız ya da aşılasak da yeterli koruma düzeyi sağlayamadığımız bir kesim var. Bunları, henüz aşılama için çok küçük yaşta olanlar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf kişiler olarak tanımlayabiliriz. İşte bu kesimi, çevresindeki insanları aşılayıp onların hasta olma risklerini düşürerek koruyoruz. Buna da toplum bağışıklığı diyoruz. Bunu hastalığın bulaşıcılık düzeyine göre belirliyoruz. Yani örneğin kızamık geçiren bir kişi 12-18 kişiye bulaştırıyorsa bu toplumun yüzde 95’ini aşılamanız gerekirken COVID-19 için bu hız yüzde 70’ler civarı olarak hesaplanmakta. Kızamık öyle bir hastalık ki örneğin, aşılama hızlarınız düşerse vaka sayılarınız hızla artıyor ve ölümcül olduğu için de ölümler görmeye başlıyorsunuz. Hiç aşılanmamış bir toplumda kızamık bulaşma riski yüzde 100 olarak hesaplanıyor. İki doz kızamık aşısı yaparak biz yüzde 99’a kadar koruma sağlıyoruz. Bizim toplumsal bağışıklık düzeyi dediklerimiz sınır değerler. Toplumda hastalık görülmesini engellemek için özellikle çocukluk dönemi aşılarda yüzde 95’i hedefliyoruz ki, hiçbir bebeğimiz ve çocuğumuz aşı ile korunabilen bir hastalıktan ölmesin.” dedi.
“Pandemi, aşı bilincini arttırdı”
Pandemiyi hep birlikte ve büyük zorluklara şahit olarak yaşadığımızı paylaşan Aksakal, sözlerine şöyle devam etti: “Aslında etkili aşıların olması bu dönemde büyük bir şanstı. Pandemi döneminde uygulanan COVID-19 aşıları ile sadece Avrupa bölgesinde yaklaşık yarım milyon hayat kurtarılmış durumda. Aşıya ulaşabilen diğer ülkeler dahil edildiğinde bu sayı en kötü ihtimalle iki üç milyona yaklaşır. Tabii pandemi ortamında aşıya ihtiyacın had safhaya çıkması, aşıya ulaşan ülkelerde ölümlerin daha az olması ve hayatın normal akışına daha çabuk dönülmesi aşının önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu da genel pandemi önlemleri nedeniyle gecikme yaşansa da aşılamanın özellikle erişkin aşılamanın önemini gösterdi. Tabi aşı karşıtı söylemler de özellikle sosyal medyanın yarattığı infodemi ile birleşince aşı çok tartışılır hale de geldi. Ama artı eksi toplandığında aşıya karşı bilincin arttırdığını düşünüyorum.”