Global olarak her yıl 500 binden fazla kadına serviks – rahim ağzı kanseri teşhisi konuluyor. Başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere pek çok ülkenin desteklediği ve başlattığı tarama ve aşılama kampanyalarıyla, yakın bir gelecekte rahim ağzı kanserinin dünya üzerinden yok edilmesi hedefleniyor.
Rahim ağzı kanseri Türkiye’de yüzbinde 4,5 oranında görülüyor ve jinekolojik – üreme sistemi kanserleri arasında 3. sırada yer alıyor.
Academic Hospital Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü Gökaslan, bu kanserin yaklaşık 100 yıldır kullanılan smear testiyle yakalanabilir ve yüzde yüz önlenebilir olduğunu vurgulayarak, “Yaklaşık bir asırdır kullandığımız bu test sayesinde, erken dönemde hücresel bozuklukları tespit edip rahim ağzı kanserini yakalama şansına sahibiz” dedi.
Smear testi sayesinde kanserden ölüm oranları azalıyor
Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü Gökaslan’ın verdiği bilgiye göre rahim ağzı kanseri insan hayatında iki dönem zirve yapıyor. İlki 35 yaş civarında ikinci zirvesi de 55 yaş civarında oluyor.
Rahim ağzı kanserinin varlığını saptamak için kullanılan smear testinin aynı meme kanserinde tarama amaçlı kullanılan mamografi gibi kanserden ölüm oranlarını azalttığını belirten Prof. Dr. Gökaslan, şu bilgileri paylaştı:
“Günümüzde rahim ağzı kanserinin teşhisi amacıyla iki toplum tarama testi kullanılıyor. Smear ve HPV testleri ayrı ayrı ya da beraber kullanılabiliyor. Beraber kullandığımız zaman tarama sıklığını 3 yıldan 5 yıla çıkarabiliyoruz. Smear testi periyodik olarak belirli aralıklarla yapıldığında riskli yapıları yakalama şansınız yüzde 95’lere çıkıyor. Tek bir kez HPV testi yaptığımızda da saptama şansımız yüzde 94. dolayısıyla ikisi beraber kullanıldığında oldukça etkin bir tarama yöntemi oluyor.
Ancak HPV testini 30 yaşın altında kullanmıyoruz, sadece smear testini kullanıyoruz.”
Erken yaşta cinsel yaşama başlamak ve çok sayıda doğum riski artırıyor
Rahim ağzı kanserinin cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak kabul edilebileceğini belirten Prof. Dr. Gökaslan, “HPV enfeksiyonlarını önlediğimiz zaman, yol açtığı hücresel bozuklukları erken dönemde saptadığımız takdirde gerçekten bu kanseri önleme şansına sahibiz” dedi.
Prof. Dr. Gökaslan risk faktörlerini, erken yaşta cinsel ilişkiye başlamak, çok eşlilik, partnerin çok cinsel eşi olması, kondomsuz cinsel ilişki, sigara içmek, bağışıklık sistemindeki bozukluklar, çok sayıda doğum yapmış olmak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıkların varlığı olarak sıraladı.
İlişki sonrası kanamaları hafife almayın
Pandemi nedeniyle tarama amaçlı birçok tetkikin, hastaneden Covid-19 enfeksiyonu kapma endişesiyle yapılamadığını hatırlatan Prof. Dr. Gökaslan, “Ancak en kısa zamanda hastaların taramalarına devam etmeleri çok önemli” diyerek şu uyarılarda bulundu:
“Rahim ağzı kanserinin en sık görülen belirtisi, adet dönemi dışındaki kanamalardır. bu kanama hafif olabilir, iltihabi – kanlı olabilir. Özellikle cinsel aktif yaşamı olanlarda cinsel ilişki sonrası görülen kanama çok önemli. Bu kanama araştırılması gereken bir kanamadır. Menopoza girdikten sonra herhangi bir kanama da yine alarm niteliğinde kabul edilmelidir. Genelde kanamalar bir tümör oluştuktan sonra gerçekleşiyor ve cinsel ilişki gibi bir nedenle tetikleniyor. Adet kanaması dışında hiçbir kanama normal değildir, mutlaka doktora başvuruyu gerektirir.”
Sigara akciğer kanserinden sonra en çok rahim ağzı kanserine yol açıyor
Sigaranın rahim ağzı kanseri riskini artırıcı etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Gökaslan,
“Sigara akciğer kanserinden sonra en çok rahim ağzı kanserine yol açıyor. Bu nedenle sigarayı bırakmak çok önemli” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Pap testine en son konsensusa göre 21 yaşında başlanması gerekiyor. Bundan sonra her 3 yılda bir 24 – 27 – 30 yaşlarında yapılması ve smear testiyle takip edilmesi öneriliyor. 5 yılda bir yapılan HPV testi ile eğer yüksek riskli olan virüs tiplerinden saptanırsa o zaman smear testinin de yapılması gerekiyor. Smear testi aile sağlığı merkezlerinde ücretsiz yapılabiliyor.”