Recordati’nin Türkiye’de 1990’larda üç ilacının lisansını vererek başladığı hikayesi şimdi iki önemli satın alma ve fabrika yatırımıyla devam ediyor.
TIP VE GENETİKTE son yıllardaki çığır açıcı ilerlemeler ilaç endüstrisine de büyük bir hareketlilik kazandırmış durumda. Bilinen hastalıkların yanı sıra genetik bilimindeki ilerlemelerle nadir görülen kalıtsal hastalıklara kadar geniş bir yelpazede daha etkili ilaçlar sayesinde hastaların tedavisinde ya da en azından yaşam kalitesini geliştirmede önemli adımlar atılabiliyor; kuşkusuz inovatif ilaç üretimi uzun soluklu ve maliyeti yüksek bir süreç; bazen yoğun çaba harcanan ve büyük bütçeler ayrılan bir ilaç araştırmasının sonu hayal kırıklığı da olabiliyor. Dolayısıyla büyük yatırımlar gerektiren ve genel olarak da global çaptaki şirketlerin ön plana çıktığı bir endüstri söz konusu.
İtalyan ilaç şirketi Recordati ise orta ölçekli bir ilaç kuruluşu olarak sektörde kendisine belli bir alan yaratabilmiş; özellikle kardiyoloji, üroloji ve son yıllarda adı sıkça geçen ve nüfusun ancak milyonda birini etkilediği için nadir hastalıklar olarak adlandırılan kategoriye yönelik ilaçlarıyla tanınıyor.
1926 yılında Giovanni Recordati tarafından kurulan ilaç kuruluşu bir aile şirketi yapısında ama aynı zamanda İtalyan Borsası’na da kote. Ürünleri 135 ülkede satılan, İtalya dışında İtalya dışında Fransa, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Tunus ve Türkiye’de üretimi olan Recordati 2016 yılında 1 milyar 153 milyon euro satış geliri elde etti ve Ar-Ge’ye ortalama 83 milyon euro ayırdı. Genel olarak ülkelere var olan firmaları satın alarak ve bu firmalara kendi ürünlerini entegre ederek giren Recordati Türkiye ilaç pazarında da 2008 yılında Yeni İlaç’ı, 2001 yılında ise bir başka Türk firması olan Dr. Feridun Frik’i satın alarak faaliyete geçti. Türkiye’deki ilaç satışları 2016’da yüzde 16,5’lik bir artışla 86,3 milyon euro civarında gerçekleşti; bu olumlu tablo Recordati’nin Çerkezköy’de sıfırdan fabrika yatırımı yapıp üretime geçmesiyle pekişmiş durumda. 50 milyon dolarlık bir yatırımla 2014’te temeli atılan ve 2017 yılı başında faaliyete geçen fabrika hem iç pazara hem de ihracata yönelik, yıllık 80 milyon kutu ilaç üretim kapasitesine sahip. Recordati Grup Başkan Yardımcısı ve Güneydoğu Ülkeleri Bölge Direktörü Dr. İsmail Yormaz İtalyan şirketin dünya ve Türkiye pazarındaki konumundan söz ederken, başarının sırrını “kalite, etik, bilim ve çok çalışmak” olarak açıklıyor.
Recordati’nin İtalyan pazarı ve genel olarak dünya ilaç pazarındaki konumundan kısaca söz edebilir misiniz?
Recordati 1926 yılında Giovanni Recordati tarafından kurulmuş bir aile firması. Aynı zamanda İtalyan borsasına kote. Çoğunluk hisseleri ise aile adına bir başka kuruluşun elinde. Yönetim kurulu başkanımız, Giovanni Recordati’nin torunu olan Alberto Recordati. CEO da yine torunlardan Andrea Recordati. Yani hem aile şirketi hem de borsaya kote çok uluslu bir ilaç firması.
Hangi ilaç kategorilerinde üretim var?
Bu sorunuzu iki yönde cevaplamak isterim. Birincisi, global olarak tüm ülkelerde bulunan ürün portföyümüze bakarsak, kardiyoloji, üroloji bizim iki temel alanımız. Bunda kendi geliştirdiğimiz ve dünya çapında piyasaya sunduğumuz ürünler var. Aynı zamanda bizim Türkiye’de temsil etmediğimiz ama Recordati’nin genel anlamda sahip olduğu yetim ilaçlarla uğraşan “Orphan Europe” adı verilen bir bölümü daha var. Yani yetim ilaçların yanı sıra üroloji ve kardiyovasküler alandaki ilaçlar yönünden geniş bir portföye sahibiz. Bir de ikinci grup diyebileceğimiz, Recordati’nin dünya çapındaki yeni stratejileri doğrultusunda, çeşitli ülkelerde fabrikalar satın almak suretiyle pazarlara girerek elde ettiği portföyler var. Bu bağlamda yerli ürün portföyümüzden de söz edebiliriz ki, Türkiye bu alanda kardiyoloji, üroloji dışında fizik tedavi, jinekoloji alanında da geniş bir yelpazede ürünlere sahip.
Yetim ilacı biraz açabilir misiniz?
Türkiye’de direkt olarak ilgilenmediğimiz bir alan ama dünyada çok nadir görülen hastalıkların tedavisinde yaşam kurtaran ilaçlara nadir ya da yetim ilaçlar deniyor. Recordati içinde sırf buna odaklı “Orphan Europe” denilen bir grup var. “Orphan Europe” nadir görülen hastalıkların tedavisinde oldukça başarılı bir ürün portföyüne sahip. Bu ürünler gerçekten oldukça nadir görülen hastalıklarda yaşam kurtarıcı ürünler. Örneğin, 70 milyon içinde 10 kişide görülen hastalıklara özel ilaçlar.
Nadir hastalıkları son zamanlarda sık duyuyoruz. Bu hastalıklar eskiden de vardı… Son zamanlarda sık duyulması, tıptaki gelişmelerle bağlantılı diyebilir miyiz?
Tabii tıp ilerliyor. Hem genetikle alakalı hem de ilaç teknolojisiyle… Bir de klasik hastalıklarda kazanımlardan sonra sıra nadir hastalıklara geliyor. Siz klasik alanlara çözüm buldukça arz talep dengesi açısından da başka alanlara kanalize oluyorsunuz.
Recordati hangi ülkelerde mevcut?
Recordati’nin dünya üzerinde yayılımı artmış durumda. Kuzey Amerika’dan tutun Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya olmak üzere dört bölgede varlığı var. Ama ilaçları ihraç ettiği yerler olarak düşünseniz dünyada 135 ülkede ürünleri satılıyor. Kendi teşkilatımız olan ülke sayısı da 22.
Türkiye’de üretimin yanı sıra ithal ilaçlar da var mı?
Bizim portföyümüzde ithal ürün çok düşük miktarda. Dört adet ürün sadece ithal ve bunlardan ikisi de zaten yerelleşme sürecinde. İki yıla kalmaz Türk ilaç pazarındaki tüm ürünleri fabrikamızda üretir hale geliriz diye tahmin ediyoruz.
Recordati Yeni İlaç’ı ve daha sonra Dr. Feridun Frik ilaçlarını satın almak suretiyle Türkiye pazarında faaliyete geçiyor ve en son da Çerkezköy’de sıfırdan tesis yatırımı var. Tüm bunlardan yola çıkarak İtalyan şirketin Türk pazarında oldukça iddialı olduğunu söyleyebiliriz sanırım…
Recordati’nin Türkiye’deki ilk hikayesi aslında 1990’larda, üç ürününü diğer firmalara lisansör olarak vermesiyle başlıyor. 2008’de Recordati Türkiye’de bulunması gerektiğine karar veriyor ve Yeni İlaç’ı satın alıyor; bu Türkiye’ye atılan ilk adım. Fakat ilk adımla beraber Türk ilaç pazarını anlamak üzere hareket ediyor ve kritik bir büyümeye ulaşabilmek için de 2011 yılında Dr. Feridun Frik ilaçlarını satın alıyor. Bu doğal olarak iddialı bir giriş demek ama bu iddialı girişin de tek başına yeterli olmadığını anlayınca Recordati 2013 yılında arazi satın alıyor. 2014 ve 2015 yılları arasında fabrika inşasına giriyor ve 2016’da ilk GMP belgelerini aldıktan sonra 2017’nin başında tamamen kendisine ait olan bir üretim tesisi açıyor. Yani Recordati’nin iki ilaç firmasını satın almasının yanı sıra “green field” dediğimiz tamamen topraktan fabrika kurma çabasıyla beraber Türkiye’de bulunmasının stratejik bir karar olduğunu söyleyebiliriz. Zaten 2008 yılında Türk ilaç pazarında satışlarda 64’üncü sıradan bugün itibariyle 24’üncü sıraya yükselmesini de bu bağlamda açıklayabiliriz.
Recordati’nin 2016 yılı Türkiye cirosu yüzde 16,5 artışla 86,3 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bundan sonrası için hedef var mı?
İş dünyasında her zaman hedefler konur. Bizim Recordati olarak genel hedefimiz daha fazla büyüme. Direkt bir rakam telaffuz edemem. 2017’de de geçtiğimiz sekiz yılda olduğu gibi Türk ilaç pazarından daha hızlı bir şekilde büyüme hedefimiz bulunuyor. İlk üç ayda bunu az çok başarmış gibi gözüküyoruz. Amacımız geri kalan dokuz ayda da bunu sürdürmek.
Türkiye Recordati’nin kendi orijin ülkesi İtalya dışında var olduğu ülkeler arasında üstlerde yer alıyor diyebiliriz sanırım…
Türkiye dünya sıralamasında beşinci sırada. Genel olarak iyi bir performans gösteriyoruz diyebiliriz.
İlaç genelde çok uluslu şirketlerin hakim olduğu bir pazar. Görece daha orta ölçekli bir firma olarak böyle bir ortamda başarılı olabilmenin belli bir püf noktası var mı?
Bir kere ilaç firmasının en iddialı olması gereken yer, ürünlerinin kalitesidir. Ürünleriniz kaliteli olup, hastalara fayda sağlayıp, hekimler tarafından tercih ediliyorsa, bu sizin birinci başarınızdır. Türkiye’de biliyorsunuz fiyat konusunda rekabete giremeyiz, bizim ilaçlarımızın çoğu reçeteli ve fiyatları devletin kurallarıyla belirleniyor; bir fiyat serbestisi içinde değiliz. Onun dışında ürünlerimizi tanıtmak önemli; tanıtım konusunda da en önemli konu etik ve bilimsel tanıtım. Ürününüzün özelliklerini doğru ve gerçekçi bir şekilde ifade edebilirseniz o zaman tercih edilen, sürdürülebilir bir başarı elde edersiniz. Recordati’nin hoşuna giden şey bizim Türkiye pazarındaki başarımızı artırarak sürdürüyor olmamız. Bu da zaten bizim ilk başta verdiğimiz, kaliteli ürünlerin doğru ve bilimsel tanıtımından geçiyor. Aksi takdirde kısa vadeli başarıları değişik yollardan elde edebilirsiniz ama sürdürülebilir bir büyümenin yolu kalite, bilim ve etikten geçiyor. Bunun dışında tabii ki hekimlere belli kurallar çerçevesinde -ki bu kurallar ülkemizde oldukça iyi belirlenmiş durumda- tanıtım da önemli.
Çerkezköy’deki üretim sürecinden bahsedebilir miyiz?
2013’te arazi satın alındı, 2015 yılında inşaat tamamlandı, 2016’da da makineler geldi, izinler alındı. Fabrika 1 Ocak 2017’den itibaren faaliyete geçti. 50 milyon dolarlık bir yatırımla kurulan fabrikada halen çalışan kişi sayısı 243. Yıllık üretim kapasitesi ise yaklaşık 80 milyon kutu.
İhracat var mı?
Öncelikli iç pazar olmak üzere ciddi bir ihracat hedefimiz de var. Gürcistan ve Azerbaycan’a başladık. Ortadoğu ve Türki cumhuriyetleri hedef almakla beraber aynı zamanda yakın zamanda Rus otoritelerinin gelip denetim yapmalarını ve onay almayı bekliyoruz. Daha orta vadede, Avrupa onayını alma hedefimiz var.
Ortaklık, fason üretim gibi başka planlar var mı?
Biz şu an iki firmaya, Kurtsan ve Liba’ya fason üretim yapıyoruz. Kategori olarak Kurtsan’ın tüm ilaçları, Liba’nın da laksatif ürünleri bizde üretiliyor. Bunun dışında diğer firmalarla işbirliğine her zaman hazırız. Diğer iş fırsatlarını da değerlendiriyoruz.
Kısaca kariyerinizden söz etsek. Recordati’yle yollarınız nasıl kesişti?
Ben Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim ve bir yıl doktorluk yaptım. Ardından ilaç endüstrisine geçme kararı aldım. Sırasıyla Alman firması Knoll’da, Knoll’u satın alması sebebiyle Amerikan firması Abbottt’a çalıştım. Bunların hepsi Türkiye’de oldu. Bunun ardından yaklaşık üç yıl bir İtalyan firmasında görev aldım. Sonra hızlı tüketim ürünleri alanına girdim ve yaklaşık üç yıl Reckitt Benckiser’de çalıştım. Türkiye’de healthcare ve OTC işini kurma görevini üstlendim. Ve nihayet yolum Recordati’yle kesişti. Recordati benim kariyerimde çok önemli bir yere sahip çünkü genel müdürlük deneyimimi Recordati’de elde ettim. Özellikle bundan evvelki CEO’muz Giovanni Recordati’nin bana şahsen güvenmesiyle 36 yaşında genel müdür, 41 yaşında da bölge direktörü oldum. Şu an 44 yaşındayım. Yoğun bir tempo söz konusu. Şimdi artık daha dikkat çeken bir firmayız. Benim mottom ister ilaç ister başka bir sektör, şudur: “Çalışmak önemlidir çok çalışmak her şeydir.” Ne iş yaparsanız yapın özellikle ilaçta, benim mottom çok çalışmak. Tabii bunu akılla, bilinçli bir şekilde, doğru hedefler koyarak yapmak gerekiyor.