Ruh emicilik aslında kişilerin bilinçli seçimi değildir. İnsanlar birbirlerini tüketmekten özellikle haz duymaz, ama “ömür törpüsü” denen durum istemeden de gerçekleşebilir. Kişi karşısındakini genellikle kendinden kaynaklanan nedenlerle didikler, bu bir yansıtma durumudur.
Dr.Yavuz Dizdar
Örneğin saçlarının döküleceği endişesini taşıyan erkek, çevresindeki hemcinslerini ister istemez saçlarına takılarak didiklediğinde, “senin de saçların seyrekleşiyor galiba” sözü sık duyulacaktır. İthama maruz kalan saç konusunda takıntılı değilse sorun ortaya çıkmaz, ama “insan insanın kurdudur” gereği aslında kemirilecek çok fazla alan vardır. Dolayısıyla bir başka örnek, simetri hastalığı olan biri dağınık ortamda ister istemez söylenici ve düzenleyici konuma geçer. Bu durumda da ketum kalmak çok kolaydır. O halde ruh emicilikten korunmakta aslında çok ciddi bir sıkıntı yoktur, verebileceğiniz en ağır karşılık aslında dikkate almamaktır.
Esas sorun karşılıklı faydalanmadır
Ruh emiciliğin yaygın bir biçiminde ruh emici tarafa karşı gönüllü vericilik söz konusudur. Bir taraf diğerini didiklerken, didiklenen hep alttan ya da didikleyen zaman zaman gönül aldığından ilişki kalıcı sorun oluşmadan sürer. Bunların önemli bir bölümü zaten ayrılmanın teorik olarak mümkün olmadığı akrabalık ilişkileridir. Kökten kopuş olmadığı sürece denge aynı kalır.
Ruh emicilik bilinçli yapılan bir eylem olmasa da esas sorun ruhu emilenin bundan hoşlanması durumunda ortaya çıkar. Bu karmaşık bir karşılıklı faydalanma ilişkisidir (simbiyoz), dinamikleri pek bilinmez, artık iki taraflı bir beslenme siz konusudur. Ergen dönem yapışık arkadaşlıkları, evlilik didişmeleri bu tür simbiyozları barındırır. İlişkinin dinamiği karşılıklı olduğundan ruh emicilik sürdürülebilir kalır. Ancak bunların çoğunda bir tarafın artık korunmaya çalışması dinamiği birden ve bütünüyle değiştirir, genellikle kopma gerçekleşir.
Korunmada son aşama kara delik modelidir
Ruh emicilikten etkilenmemenin daha ileri aşamasında ise tefekkür haline dönüşen bir sabır vardır. Bir taraf ne kadar hırpalarsa hırpalasın, diğer taraf ne kadar alınırsa alınsın yine de sorunun üstesinden gelir, çünkü bu aşamada ruhu emilen aslında bir kara deliğe dönüşmüştür. İşte ruh emicilikle esas bu şekilde baş edilir. Ruhu emilmeye çalışılan kişi kara delik olduğunda bu artık olağanüstü bir boşluktur, emilecek bir şey yoktur. Derken beklenmedik olan gerçekleşir, ruh emiciler deliğe çekilir. Bu durum enerji emenin kara deliğe düşmesidir, çünkü ruh emici ne kadar baskın olursa olsun, kara deliğe dönüşen tefekkür her şeyi emer.