Pandemi tüm yakıcı etkisi ile devam ederken sağlık çalışanları koronavirüs enfeksiyon etkenine ve COVID-19 hastalığına genel toplumdan 14 kat daha sık yakalanmaktadır. Yükleri günden güne arttığı halde çalışma koşulları ve ücretlerinde bir iyileşme yerine hak ettikleri saygıyı bile göremeyip, idareciler tarafından “kendilerini hastalandırmak”la suçlanıyorlar. Sağlık çalışanlarının ne beden enerjisi, ne ruhsal gücü sonsuzdur. Sağlık çalışanlarının tükenmesi, toplum sağlığı için koronavirüs enfeksiyonu kadar önemli bir sorundur.
Tükenmişlik kavramı, çalışma ortamının ruh sağlığı kapsamında 40-45 yıldan beri tanınmakta, önleme ve baş etme yolları bilinmektedir. Kişinin bedensel ve ruhsal enerji kaynaklarının bitmesini ifade eder. İnsanlarla yoğun ilişki gerektiren, doğası gereği fedakarlığa dayalı ve sorumluluğu yüksek meslek üyelerinde daha fazla görülür. Sağlık alanının da bu bakımdan tüketicilik potansiyeli yüksektir.
Küresel salgın öncesinde de ülkemizde; sağlık çalışanlarının “yaşamı koruma” sorumluluğu, şefkatli olma zorunluluğu, yaşam ile ölüm arasında bıçak sırtında çalışma ve gittikçe artış gösteren şiddet görme riski nedeniyle tükenmişlik olasılığı yüksekti. Küresel salgınla birlikte buna kendilerine, aile bireylerine, yakınlarına virüs bulaşma ve hastalanma riskinin yükü de eklenmiştir. Ancak ne yazık ki küresel salgın döneminde ülkemizde sağlık çalışanlarının tükenmişliğini önlemeye yönelik alınan önlemler yetersiz kalmıştır.
Bununla birlikte sağlık çalışanları küresel salgın döneminde aile bireylerinden ayrı yaşama ya da aynı evin içinde uzakta durma gibi nedenlerle ruhsal yönden yakınlarının desteğine en çok gereksinim duydukları dönemde onlardan uzak kalmak zorunda kalmışlardır. Bu da tükenmişliği artırmıştır.
Bulaş riski yüksek olan sağlık çalışanlarına tarama testleri tıbben gerekenden çok az uygulandı ya da hiç uygulanmadı. Hastane ortamında şiddetli virüs yüklenmesiyle karşılaşan sağlıkçılar, bulaştırıcı olup olmadıkları hakkındaki bilgisizliğin verdiği kaygı içinde kaldılar. İdari kararlar tıbben gerekenden farklı olduğunda bu durumun getirdiği yük tükenmeye dönüştü. Hastalanan sağlık çalışanlarının göreve dönmelerinin hemen ardından ani ölümleriyle karşılaşılması, tıbbi yönden “göreve başlama” ölçütlerinin uygulanmasında duyarlık gösterilmediğinin göstergelerindendir. Ülkemizin sağlık sistemi kendi çalışanlarına şefkatli davranmamaktadır.
Salgınla mücadelenin toplumsal yönü temelde yurttaşların kendi olanaklarıyla önlem almaları öneri ve uyarılarıyla sınırlı bırakılıp, pandemiyi hastanelerde karşılama stratejisinin doğal sonucu olarak tüm yükün sağlık çalışanlarına yüklenmesi nedeniyle olağan görevlerinden daha ağır yükler sırtlamak zorunda kalan sağlık çalışanlarının mesleki tükenmişliği artmıştır. Pek çok ilde istifaların açılması ile birlikte toplu istifalar olmuş, pek çok çalışan da emekliye ayrılmıştır ve bu dönemde intihar oranlarında artış olmuştur. Küresel salgın, sağlık çalışanları için bir salgından çok daha olumsuz sonuçlara yol açmıştır.
Küresel salgının başladığı ülke olan Çin ve İtalya’da bu süreçte yaşananlar, ruh sağlığı destek sistemlerinin önemli olduğunu göstermiştir. Enfeksiyon hastalığı ile mücadele kadar bu sürecin oluşturduğu ruhsal sorunlarla da mücadele edilmesi gerekliliği ifade edilmiştir. Ülkemizde ise ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve asistanı hekimler pandemi servislerinde pratisyen hekim olarak görevlendirilmişlerdir. Bu uygulama, çok sayıda uzman adayının eksik eğitimine yol açmakta, ruh sağlığı sorunu olan bireylerin tedavilerinde aksamalara neden olmaktadır. Üstelik bu uygulama ruh hekimlerinin; sağlık çalışanlarının hastane içinde ruh sağlığını yükseltme, tükenmeyi önleme için program hazırlama ve uygulama olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Oysa ruh hekimlerinin hastane pandemi kurulu üyesi olmaları ve hastalarının tedavi hizmetleri yanında, sağlık çalışanlarının ruh sağlığının desteklenmesi amacıyla da asıl işlerini yapmaları gerekmektedir. Sağlık çalışanlarının tükenmelerini önlemek amacıyla ruh sağlığı yönünden tarama çizelgeleri ve psikiyatrik muayenelerle izlenmeleri gereklidir.
Sağlık çalışanlarının tükenmeleri ve iş verimlerinin azalması doğrudan doğruya toplum sağlığı sorunu olarak baş gösterecektir; ancak bu süreç sağlık çalışanlarının toplu tükenmesi ile sonuçlandığında, bu sorunla baş edecek başka bir meslek grubu bulunmayacaktır.
Sağlık çalışanlarının ruh sağlığının korunması ve tükenmelerinin önlenmesi için gerekli sistemsel çözümlerin ve önlemlerin alınması gereklidir. Alınacak önlemler ile beraber tükenmişliğin önüne geçilebilir. Herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesini bekliyoruz.
Tükenmişlik sağlık çalışanlarının kaderi değildir!
Türk Tabipleri Birliği
Türkiye Psikiyatri Derneği