COVID-19 pandemisinin yirmi ikinci ayını geride bıraktığımız şu günlerde, Omicron’un oluşturduğu hastalık fırtınası, ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Dünyadaki birçok ülkede günlük vaka sayıları rekor üstüne rekor kırarken; Türkiye’de resmî verilere göre günlük vaka sayısı bir haftadır 60 binin üzerinde, test pozitiflik oranı da vaka sayılarına paralel biçimde bir haftadır %15’in üzerinde seyretmektedir. 11.01.2022 tarihinde ise günlük resmî vaka sayısı 74 bin 266 olurken test pozitiflik oranı ise %17,3’e yükselmiştir. En başından beri kontrol edil(e)meyen salgın, Omicron ile birlikte daha da kontrolsüz hale gelmektedir.
Neoliberal kapitalizmin şekillendirdiği dünyadaki birçok ülke gibi Türkiye’de de sağlık hizmetlerinde, özel sermayeye aktarılabilecek maksimum para (kâr), perde arkasındaki ilk amaçtır. Türkiye’deki sağlık sisteminin çöküşünü hızlandıran “kışkırtılmış sağlık talebi” olgusu da özel sermayenin siyaseti, sağlık hizmetleri pratiğini ve hatta bilimi gücü doğrultusunda yönlendirmeye çalışmasının bir sonucudur.
Yurttaşların gerçekten daha da sağlıksız hale getirilmesi veya oluşturulan sağlıksızlık algısı vasıtasıyla sağlık kurumlarına çok miktarda başvuru yapılmaktadır. Meydana gelen başvuru yükünün baskısı sonucunda ise insanların sağlığını ikinci plana atmak ve bilimsel deneyimleri uygulayamamak pahasına oluşan talep yükünün eritilmesine çalışılmaktadır. Sağlık hizmetlerini kendi amacı doğrultusunda yönlendirmeye çalışan özel sermaye, aynı zamanda gelinen her aşamada kendisine yeni fırsatlar yaratmaktadır.
Bu tarz sağlık sistemlerinde; sağlık çalışanları için ayrılan her türlü payın düşük tutulması, sağlık çalışanlarının yüklerinin mümkün olabildiği kadar artırılması amaçlanır. Sağlık çalışanlarından daha çok iş üretmesi istenir; fakat sağlık çalışanlarının temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan imtina edilir.
Türkiye’de sağlık çalışanlarını tükenme noktasına getiren sağlık sistemine pandemi ve ekonomik krizin eklenmesi, sistemin krizini daha da derinleştirerek sistemin çöküşe gitmesine neden olmaktadır. Salgınla ilgili yeterli önlemlerin alınmaması, bir aşı kampanyasına girişilmemesi ve oluşan çoklu krizin yarattığı diğer nedenlerin; pandemi döneminde 200 binden fazla yurttaşın ve 500’den fazla sağlık çalışanının ölümüne yol açması, mevcut sağlık sisteminin son eseridir.
Salgın döneminde hem artan hem de acımasızlaşan sağlıkta şiddet vakaları, birçok branş için MHRS üzerinden randevu alabilmenin imkansızlığı ve bu imkansızlığın 5 dakikada 1 muayene gibi akıl dışı yöntemlerle çözülmeye çalışılması; pandemi süresince yurtdışına göç eden iki binden fazla ve istifa eden dokuz binden fazla hekim mevcut sağlık sisteminin çöküşünü acı bir şekilde göstermektedir. Artık elimizde kalan, algı bulutlarının içinde tamamen çöküşe giden bir sağlık sistemidir.
Ülkemiz nüfus başına düşen sağlık çalışanı sayısında OECD ülkeleri arasında son sıralarda bulunmaktadır. Sağlık çalışanları, çalışma koşullarının kötüleşmesine, alınan ücretlerin açlık sınırına yaklaşmasına, sağlıkta şiddetin her geçen gün daha da artmasına ek olarak iktidarın tüm bu olanlara sessiz kalmasının sonucu; kendilerini her geçen gün daha da değersiz hissetmektedir. Sağlık Bakanı’nın “2022’de hekimliğin ve sağlık çalışanlarının saygınlığını artıracağız” gibi ifadeleri sağlık çalışanlarının sorunları azaltmayacaktır. Somut adımlar gerekmektedir.
Omicron varyantı, önlemsizlikle birleşince; işlemeyen bir sağlık sistemi içinde korunmasız hedef haline gelen sağlık emekçilerinin hastalanma ve ölüm riski de artmaktadır. Omicron varyantının bir önceki Delta varyantına göre daha hafif atlatıldığı yönünde çalışmalar mevcut olsa da özellikle hastalığı geçirmeyen, aşısız ve eksik aşılılarda oldukça ölümcül olabildiğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. Aynı zamanda, herhangi bir salgın önleminin olmadığı bir ortamda, COVID-19 ve ertelenmiş sağlık hizmetleri nedenleriyle oluşabilecek ölümlerin kısmen önlenebilmesi için de öncelikle, sağlık çalışanları sağlıklı olmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın mevcut eğilimi ise ne yazık ki sağlık çalışanlarını korumaktan öte onların hasta hasta çalışmak zorunda kalmalarına neden olmaktadır.
Hem sağlık çalışanlarının hem toplumun sağlıklı olabilmesi için işlemeyen bu sağlık sisteminin yerine toplumsal bir sağlık sisteminin daha eşitlikçi bir düzen içinde inşası gereklidir. Yine de mevcut durumda sadece sağlık çalışanları ile ilgili yapılabilecek iyileştirmelerle dahi birçok sağlık çalışanı ve yurttaşın ölümlerinin engellenebilmesi mümkündür.
Omicron sürecinde sağlık çalışanlarının korunması ile ilgili önerdiğimiz düzenlemeler şöyledir:
– Sağlık çalışanı ölümlerinde aşısız ve eksik aşılı sağlık çalışanları göze çarpmaktadır. Gerekirse yasal düzenlemeler de kullanılarak tüm sağlık çalışanlarının COVID-19’a karşı tam aşılı olması sağlanmalıdır.
– Tüm sağlık çalışanlarına FFP2, FFP3, N95 benzeri ve üzeri koruyuculuğu olan maskeler parasız şekilde sağlanmalıdır.
– Tüm sağlık çalışanları kış ayları boyunca hak kaybı yaşanmadan vardiyalı sisteme geçmelidir.
– Atama bekleyen, ataması yapılmayan, kamu görevine hukuksuzca son verilen sağlık çalışanlarının ataması derhal yapılmalıdır.
– Bağışıklık yetmezliği, kronik hastalık gibi riskli durumları olan sağlık çalışanlarında risk durumuna göre kış ayları boyunca ücretli izin verilmelidir.
– İzolasyondaki sağlık çalışanlarından yedinci günün sonunda halen hastalık belirtisi olanlarda izolasyon uzatılmalıdır (10 gün). Eğer kişinin belirtisi yoksa, mevcut izolasyon kuralları uygulanmalıdır (5. gün PCR negatifse veya 7. gün işe dönüş).
– Tüm sağlık kurumları, COVID-19 yayılımının ve COVID-19 dışı sağlık hizmetlerinin ertelenmesinin önleneceği şekilde yeniden tasarlanmalıdır. Hem işyerlerinde oluşturulan sağlık meclisleri ile hem de TMMOB ve TTB gibi ilgili meslek örgütlerinin temsilcilerinin de katıldığı bir ekiple belirli aralıklarla tüm sağlık kurumları denetlenmelidir.
– Pandeminin sınıfsal karakteri ve yoksullarda daha çok ölüme neden olması göz önüne alındığında, sağlık çalışanlarında yoksulluğun önlenmesinin de gerekli olduğu açıktır. TTB ve diğer sağlık emek-meslek örgütlerinin önerileri doğrultusunda ücretlerin iyileştirilmesi sağlanmalı; sağlık çalışanlarının beslenme, barınma ve ulaşım gibi ihtiyaçlarının karşılanmasındaki kamusal destek artırılmalıdır.
– Türk Tabipleri Birliği’nin pandemide toplumsal yaşamın düzenlenmesi konusunda 3 Aralık 2021’de yaptığı önerileri uygulanarak hem toplum hem de sağlık çalışanları korunmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi