Sağlıklı bir beyin için beden sağlığı kadar ruh sağlığının da önemli olduğunu belirten psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyne odaklanmanın ruha odaklanmak olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunun için beynimize iyi bakıyorsak, onu iyi koruyorsak, iyi eğitiyorsak beyin sağlığına ve dolayısıyla ruh sağlığımıza hizmet etmiş oluruz” dedi. Beynin yeniliğe ve yeni bilgileri öğrenmeye açık olduğu aktif öğrenme modelinin beyni koruduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişinin işinden ve hayattan keyif almasının, mutlu olmasının, şükretmeyi bilmesinin beden ve ruh sağlığı için önemli olduğunu söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sağlıklı bir beyin için ruh sağlığının önemli olduğunu söyledi. Descartes’in 200-300 sene önce “Düşünüyorum o halde varım” şeklindeki görüşünde de desteklendiği gibi insanın rasyonel bir varlık olarak kabul edildiğini ve sadece aklıyla hareket ettiğinin sanıldığını belirten Prof Dr. Nevzat Tarhan, psikolojide 90’lı yıllarda yaşanan devrimle bu anlayışın yıkıldığını ifade etti.
Ruh sağlığı eşittir, beyin sağlığı diyoruz
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 90’lı yıllarda duyguların bilimsel bir kategori olduğunun anlaşıldığını belirterek “Beyinde duyguların karşılıkları ve biyokimyasal karşılıkları olduğu tespit edildi. Duygularla ilgili beyinde şebekeler ve networkler olduğu belirlendi. Bundan sonra da 21. yüzyılla birlikte insan beyninin sadece akıl, duyu organı değil, inanç organı olduğu anlaşıldı. Bir insan bir şeye inandığı zaman, tıpkı bilgisayarın enter tuşuna basıldığı zaman olduğu gibi beyin onu kabul ediyor ve kaydediyor. O bilgiyi kalıcı bilgi dosyasına yazıyor. İnanmadığı bir konuyu ise geçici ve onaylanması gereken bilgiler diye muhafaza ediyor. Bu durum inanmanın insanın beyninin çalışması açısından önemli olduğu anlaşıldı. Bütün bu çerçevede baktığımızda ruh sağlığı dediğimiz duygu, düşünce ve davranış üçgeninin, beynin kaynaklık yaptığı veya beynin aracılık yaptığı durumlar olduğu anlaşıldı. Günümüzde artık ‘Ruh sağlığı eşittir, beyin sağlığı’ diyoruz” diye konuştu.
Beyin, ruh sağlığının bağlantı organı
Kuantum beyin çalışmaları kapsamında karar veren beynin üzerinde başka bir beyin olduğuna dair tezlerin bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“İnsan bir karar verme durumunda bir süreç yaşanıyor. Bir bilgi geliyor uygun, uygun değil; geçerli, geçerli değil; güvenli, güvenli değil; doğru, doğru değil. Her an karar veriyoruz ve onun için hayat bir tercih diyoruz. Karar veriyoruz. Beyin karar verdikten 300 ml saniye sonra beyinde aksiyon potansiyeli başlıyor. O halde karar veren beynimiz üzerinde başka bir beyin var. Ona kuantum beyin deniyor ve evrenle bağlantılı bir beyin olduğu, aslında beynimizin evrenle bağlantısı olan bir holografik beyinin olma ihtimalinin çok yüksek olma ihtimali çıkıyor. Beyin, ruh sağlığımızın, mana dünyasından madde dünyasına bağlantı organı. Ruh sağlığının bizim gördüğümüz boyutu beyin. Beynimizi düzelterek ancak ruhumuzla ilgili şeyler yapabiliyoruz. Beyne odaklanmak bu açıdan ruha odaklanmak anlamına geliyor. Bunun için beynimize iyi bakıyorsak, onu iyi koruyorsak, iyi eğitiyorsak beyin sağlığına ve dolayısıyla ruh sağlığımıza hizmet etmiş oluruz” dedi.
Aktif öğrenme modeli beyni koruyor
Aktif öğrenme modelinin Alzheimer gibi beyin temelli hastalıkların ortaya çıkmasını ertelediğini, beynin bilişsel fonksiyonlarını korumada etkili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aktif öğrenmeye 21. Yüzyıl becerisi deniyor. Aktif öğrenme nedir? Beynin sürekli yeni deneyimlere açık olması ve yeni bilgileri öğrenmeye açık olmak demek. Aktif öğrenen kişilerin beyninde Alzheimer plağı oluşsa bile beyinde yeni networkler ve baypas yollar oluşuyor. Baypas yollarla hafıza korunuyor” dedi.
Alzheimer’la mücadelede erken tanı önemli
Beyin sağlığını korumada erken tanının ve beyin check-up’un önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Genel sağlık sorunlarının tespit edilmesi için yapılan genel check-up, sağlık sorunlarının belirlenmesinde ve sorunların zamanında önlenmesi açısından önemli. Beyin check-up’ı da beyin sağlığını korunması, olası hastalık ve sağlık sorunlarını önlenmesi açısından aynı derecede önem arz ediyor. Şu anda Alzheimer ile mücadelede en çok üzerinde durulan şey erken tanı. Çünkü tanı koyulduktan sonra yapabilecek fazla bir şey yok. Ama erken tanı koyulursa mesela beyinde yaş grubu normatif veri tabanına göre bellek, dikkat, konsantrasyon durumları nasıl? Bunlara ilişkin ölçekler kullanılıyor. Örneğin unutkanlık ve stres düzeyini ölçmeyi hedefleyen check-up’lar var. Birinci derecede akrabalarda Alzheimer varsa, 40 yaşından sonra unutkanlıklar ve unutkanlıklarda hafif şekilde artışlar gözleniyorsa beyin check-uplarını öneriyoruz. Beyinde küçük damar hastalığı var mı? Beyinde ve kılcal damarlarda odaklar var mı? Bu varsa hemen kan inceltici ilaçlar gerekebilir.”
Beyin için anahtar söz: Kullan ya da kaybet!
Genel beden sağlığı için beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi bazı noktalara önem veriliyorsa, olası bir hastalıkla ilgili önlemler alınıyorsa beyinle ilgili de benzer önlemlerin alınabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişiye öğrenme, beynini kullanma ile ilgili yöntemler öğretilebilir. Nasıl ki kişi kalbi için bazı şeylere dikkat ediyorsa, yürüyüş yapıyorsa spor yapıyorsa, yediklerine içtiklerine dikkat ediyorsa, beyni için de aynı şeyler geçerlidir. Kişi aktif olarak beynini kullanırsa, bu kişiler Alzheimer ile ilgili bir süreç varsa bile onu erteliyorlar. Yani hastalık 85 yaşından sonraya kalıyor. O nedenle Alzheimer’da kişinin hastalıkla ilgili bilinçli olması, farkında olması ve check-up gibi erken tanı yöntemlerinin ihmal edilmemesi önemli. Biz üniversite ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak beyinle ilgili bir slogan kullanıyoruz: “Kullan ya da kaybet” Bu söz; beyin için anahtar ve sihirli kelimedir. Beynimiz kullanırsak açılıyor, kullanmazsak kaybediliyor. Tıpkı kuyu gibi, kuyudan su çekince kuyu açılır. Beyin de kullandıkça açılan bir organdır. Kas stoğumuz var, bunu kullanmazsak eriyor. Beynimizde de böyle bir altyapı ve kapasite var. O kapasiteyi kullanırsak gelişiyor ve canlı kalıyor” diye konuştu.
Sağlıklı beyin için bu önerilere kulak verin
Beyin sağlığını korumada doğru ve dengeli beslenmenin önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beynin en çok ihtiyaç duyduğu vitaminler uzun ömürlü ağaçların meyvelerinde var. Zeytin, incir, badem ve ceviz gibi. Tabi bunlarda tüketilen miktara dikkat etmek gerekiyor. D vitamini de önemli. Biz güneş alan bir bölgedeyiz ama D vitamini hep düşük çıkıyor. Çünkü kapalı yerlerde yaşamayı seviyoruz. Beyin sağlığı için aşırı kilodan kaçınmak gerekiyor. Beden Kitle İndeksi’nin yaş grubu içerisinde olmasına dikkat etmek lazım. Hareketli yaşam da önemli” dedi.
Mutlu olmak ve keyif almak önemli
Beyin sağlığı ve ruh sağlığı için mutlu olmanın ve keyif almanın önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Nobel Ödülü alan tek psikiyatrist olan Eric Kandel, güzel bir örnek. Mayıs ayında kendilerini Türkiye’de davet ettik. 90 yaşında, çok dinç. Kilolu değil. Kendisine sordum; ‘Hocam siz bu kadar dinç olmanızı neye borçlusunuz? Bu kadar üretkensiniz. Hala kongrelere geliyorsunuz.” Cevap olarak bana ‘Ben her şeyden keyif almaya çalışırım’ dedi. Burası çok önemli. Aslında her şeyin başı küçük şeylerden mutlu olmak ve sıradan şeylerden mutlu olmayı bilmek. Bunlar aynı zamanda ruh sağlığının temel ilkeleridir. Sıradan şeylerden mutlu olmak yani minnettarlık eğitimi de denilen kavramı öğretmeye çalışırız. Bizim kültürümüzde şükür diye geçen kavram minnettarlıktır. Bir diğer özellik de dünyayı değiştirmek yerine kendinizi değiştirmek. Bizim kültürümüzde yer alan, Anadolu irfanından gelen ve tasavvuf öğretisinde de önemli yeri olan iki sihirli kelimemiz var; sabır ve şükür. Birincisi Eric Kandel’in söylediği şükrün bir tezahürü aslında. Küçük şeylerden zevk alabilmek ve her şeyden keyif almaya çalışmak. İkincisi de insanını gücünün yetemediği konularda tahammüllü olabilmesi, sabırlı olabilmesi, kabullenici olabilmesi ve kendini Tanrı kompleksine sokmaması. Yani ‘Her şeyi ben yaparım, ben başarırım ve güçlüyüm’ ya da ‘Hep başarmalıyım, hep önde olmalıyım, hep en iyi olmalıyım’ şeklindeki düşünceler kimi zaman çok yıpratıcı olabiliyor. Bundan da kaçınmak gerekiyor.”