Reuters’ın sorularını yazılı olarak yanıtlayan Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF) Başkanı Kemal Yaz, kur artışlarının mevzuat gereği kamu alımlarında fiyatlara yansıtılmadığını belirterek, “Sermaye yapıları güçlü firmalar için sorun olmayabilir. Ama küçük firmaların tamamı bu konuda büyük zarar görmekte. Önceki dönemlerde firmalarımız bankalardan kredi alarak süreçlerini yönetebiliyorlardı. Ancak artık bankalar sektörümüze kredi vermediği için firmalar kendilerini sübvanse edemiyorlar” dedi.
Hastanelerin firmalara yapacağı ödemelerde de sıkıntılar yaşandığını ve çok sayıda firmanın finansal anlamda zor durumda olduğunu belirten Yaz, “Hastanelerden acil ödeme yapılmazsa sektörümüzde açık firma kalmayacak gibi… Bu durum maalesef sadece firmaların açık ya da kapalı olmasından daha derin bir mesele. Firmaların kapanması demek ürün tedarik zincirinin kopması, hastanenin o ürüne ulaşamaması ve hastanın tedavisinin aksaması demek” diye konuştu.
Sektör temsilcilerinin verdiği bilgiye göre, kur nedeniyle uğranılan zararın yanı sıra, aksayan kamu ödemeleri ve güncellenmeyen SUT fiyatları tıbbi cihaz firmaları arasında kapanma ve iflaslara neden oluyor.
SGK’nın çeşitli hizmetler için tespit ettiği fiyatlar SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) fiyatları olarak adlandırılıyor. Söz konusu fiyatların 8 yıldır güncellenmediği; firmalara yapılacak ödemelerde ortalama vadelerin de üniversite hastanelerinde 1,000 güne, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise 250 güne çıktığı belirtiliyor.
Hastanelerin ürün tedarikinde sıkıntı yaşanabilir
Sektör temsilcilerinin verdiği bilgiye göre, fiyatların güncellenmemesi ve kur artışının dikkate alınmaması nedeniyle zarar eden firmalar ihalelere teklif vermeme yoluna gitmeye başladı.
Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği’nden edinilen bilgiye göre, üniversite hastanelerine sunulan tıbbi malzeme fiyat teklifleri kurdaki yükselişe bağlı olarak yüzde 40 ile yüzde 100 arasında arttı. Söz konusu fiyatlar SGK’nın tespit ettiği bedellerin çok üzerinde olduğu için tıbbi malzeme alımlarında aksamalar yaşanıyor. Bazı tedarikçiler zarar etmemek için ürünlerini satmama noktasına gelirken, bazı ihalelere ise teklif veren firma bile çıkmıyor.
Hastanelerle ilgili bilgi sahibi bir kaynak, “Tıbbi malzeme temininde yaşanmaya başlayan sorunlar sağlık hizmetleri sunumunda önemli sıkıntılara yol açabilir. Bu durumun sürmesi halinde kamu ve üniversite hastanelerinde tedarik problemleri ciddi sorun yaratabilir” dedi ve ekledi:
“Özellikle üniversite hastanelerinde sağlık hizmetlerinin yanı sıra tüm eğitimlerin aksama ihtimali var. Artan döviz kurlarının tıbbi malzeme ve ilaç teminini güçleştirmesi, stokların da hızla tükenmekte olması üniversite hastanelerinde sunulan sağlık hizmetlerini aksama noktasına getirdi.”
İlaç endüstrisinde üretim düşüşleri görülebilir
Döviz kurlarındaki sert artışla zorluk yaşayan bir diğer sağlık sektörü ilaç olurken; hükümet ilaç harcamalarını kontrol altına almak için fiyatlandırmada kullanılacak euro kurunu her sene başında sabitlediği için firmalar kur artışlarını fiyatlara yansıtamıyor.
Euro bu yıl 8.21 TL’nin üzerine çıkarak gördüğü tarihi zirvenin ardından 6.6 seviyelerinde seyrediyor. Ancak ilaçların fiyatlandırmasında kullanılan euro kuru 2018 yılı için 2.6934 TL olarak kabul ediliyor.
İlaç firmalarının büyük zorluk yaşadığını belirten İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Başkanı Nezih Barut, “7 lira ile mal getirip 2.69 kur üzerinden satıyoruz. Piyasada yokluğa neden olmamak için elimizdeki stoklarla devam etmeye çalışıyoruz. Ama stokların bitmesiyle bundan sonra zor bir süreç olacak” dedi ve ekledi:
“Yaptığımız her ithalatta çok yüksek kur seviyesi ile mal getirmek zorunda olacağız. Yatırım aşamasında olan, döviz borçları olan, kredi ödeyen firmalar var. Bu durum sürdürülebilir değil.”
İlgili bakanlıkların yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile görüştüklerini ve iki öneri sunduklarını belirten Barut, “Bu yıl euro kuru belirlenirken yüzde 23 artış almamız gerekiyordu. Ancak yüzde 15 aldık. Almadığımız yüzde 8’lik farkın verilmesini talep ediyoruz. İkinci olarak da SGK’ya verdiğimiz yüzde 28 iskontonun sıfıra indirilmesini istiyoruz” dedi.
Barut, iyileştirme yapılmaması halinde ilaç endüstrisinde üretim düşüşleri yaşanabileceğini, buna bağlı olarak da özellikle beyaz yakalı çalışanlarda istihdam kayıpları yaşanabileceğini söyledi.
Sağlık Bakanlığı yetkililerine konu ile ilgili olarak ulaşılamazken, görüşmeler hakkında bilgi sahibi üst düzey bir yetkili, “Sağlık sektöründeki şirketlerin zarar görmemesi çok önemli ve bu konuda kamu elinden geleni yapıyor” dedi ve şunları söyledi:
“Yalnız yaparken bazı kısıtları oluyor elbette. Başka bazı alanlardan desteklenmeleri mümkün olunca buradan destek sağlanmaya çalışılıyor. Özellikle ilaç şirketlerine. Şirketlerin güç kaybetmesi ya da kapanması asla istenecek bir durum değil.
Son dönemde kur şokunun etkisi oldu, bu hem kamuyu hem şirketleri sıkıntıya soktu elbette. Burada orta yolun bulunacağını düşünüyorum. Hükümet bazı alanlarda esnek davranıyor bugüne kadar örnekleri oldu ama sağlık en taviz verilmeyen alanlardan biri. Çok sürmeden bir formülde anlaşma sağlanır.”
İEİS verilerine göre, Türkiye ilaç pazarı 2017 yılında 24.5 milyar liralık büyüklüğe ulaşırken; bunun 13.33 milyar TL’sini ithal ürünler oluşturdu. Sektör temsilcilerinin verdiği bilgiye göre, yerli üretim ilaçlarda kullanılan etkin maddelerin de yaklaşık yüzde 80’i ithal ediliyor.
Fiyatlandırmada kullanılan euro kurunun güncellenmesi ve kamu iskontolarının azaltılması olasılığının bütçe disiplini nedeniyle şu aşamada zor gördüğünü belirten KPMG İlaç Sektör Lideri Hakan Orhan ise, “2018 içinde ilaç fiyatlarında değişiklik mevzuat gereği olamaz. 2019 yılının başında 2019 fiyatları için açıklanacak kur çok önemli olacak” dedi ve ekledi:
“Kamu iskontosunun azaltılması da bütçe yükünün artırılması demek. Türkiye nüfusunun neredeyse tamamına yakın bir kısmının sigorta güvencesi altında olduğu ve ilaç harcamalarının yaklaşık yüzde 85 civarındaki kısmının doğrudan veya dolaylı olarak devlet tarafından karşılandığı bir ortamda ilaç fiyatlarındaki artışın bütçeye önemli bir ilave yük getireceği açık.”
tamamı için kaynağa bakınız
ilgili haber:
Yeni ekonomi programı 2019-2021
• Cari açığın düşürülmesi amacıyla ilaç, kimya, petrokimya,
enerji, makine/teçhizat ve yazılım sektörleri öncelikli yatırım
yapılabilir alanlar olarak belirlenmiştir.