– Son yıllarda kanser vakalarında patlama olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla toplumda büyük bir korku var… Siz ise kitabınızda kanser tanısı konulan vakaların önemli bir bölümü kanser değil diyorsunuz… Nedir peki?
Nazan DOĞANER HALICI / Sözcü
Beslenme değiştiğinde vücut da değişir, bunu bir saksının toprağının değişmemesi durumunda bile gözleyebilirsiniz, bitki uzar, ama yaprak vermez, cılızlaşır. Tonlarca kimyasal kullanıp yapay yollarla çoğalttıklarınızı, binlerce ucuz market açıp bedava fiyata verdiğinizde ister istemez görülen hastalıklar da farklılaşacaktır. Bugün kanser denen vakaların büyük bir bölümü taramayla saptanıp hastalık konumuna sokuluyor, oysa ortada hastalık falan yok… Sistem hastaneleri doldurmak için hasta pompalıyor. Patolog birtakım olguların mikroskopta kansere benzediğini düşünüp, kanser diyor. Halbuki hastaya bakıyorsunuz; iştahı yerinde, kilo kaybı yok, hiçbir şeyi yok ama vücudunda bir şey çıkmış ya da bir şey genellikle çıkmamış ama biz tarayıp saptamışız. Artan tiroit kanserleri bunun bir örneği, prostat belli yaştan sonra standart hale geliyor. Bunları saptayıp, mikroskopla tanı koymanızın geçerliliği kayboluyor, zira başta beslenme olmak üzere yaşam ve vücut değişmiş. Ancak tıp işin bu tarafıyla ilgilenmiyor, bilakis tanı konan her kişiye hasta muamelesi yapıp, sonra da tedavi ettik diyorlar. Amerika nispeten rahat, onlar zaten özel sigortası olmayanları dikkate almıyor. Oysa bizim için aslında hasta olmayan bu grup da genel sağlık sigortası kapsamında olduğundan, sağlık endüstrisi için bir gelir kaynağı. Devlet ödüyor, ödedikçe sistem bu şekilde suni biçimde şişiyor.
TIP TİCARETE DÖNDÜ
– Hocam “Kansere Çözüm Var”ın ardından çok konuşulan kitabınız “Yemezler!”de beslenme-kanser ilişkisine dikkat çekmiştiniz. Ancak yeni kitabınız bir sağlıklı beslenme kitabı değil… Bu kez tıbbı ağır bir dille eleştiriyorsunuz. Neden?
Çalışma hayatına atıldığımızda bize çocukluğumuzda benimsetilmeye çalışılan genel ilkeleri unutuyoruz. Oysa bize benimsetilmiş olan bu ilkeler temel ahlak kuralları olmanın ötesinde “kendine yapılmasını istemediğini başkasına da yapma” şeklinde özetlenebilecek kavramlardan oluşuyor. Ben genel olarak bu mesajın hatırlanmasını istiyorum, işte o zaman konu vicdana geliyor… Vicdan aslında herkeste bulunan, ama sesi pek duyulmayan, ışıltısı görülmeyen bir kavram… Günümüzde artık iyice vahşileşmiş olan üretim, pazarlama modellerinden tutun, haksız kazanca dair ne varsa vicdanın unutulmasından kaynaklandığını görüyorsunuz. Bu hastalığa en çabuk tutulan ya da işleri gereği en çok dikkati çekenler de ister istemez doktorlar oluyor, “beyaz ilk önce kirleniyor”. Bu durumda hastalık, buna tutulan ya da potansiyel hasta olan herkes ticari faaliyetin bir parçası haline geliyor. İnanın bunun ürün miktarının suni yollarla artırılmasından bir farkı yok. Doktor hastayı kazanç, hasta da doktoru onu örselemeye hazır bir sistemin parçası olarak algılamaya başlıyor. O nedenle eleştirinin temelini kendi alnımın yozlaşmasına, yani tıp ticareti üzerine kuruyorum. Özetle doktorların hepsi olmasa da önemli bir bölümü vicdanlarını kaybetmiş. Onlara bunu hatırlatmak gerekiyordu…
MÜCADELEM TIP VE GENÇLER İÇİN
İnsan bir mesleği genellikle istediği için seçer, ama benim seçimim daha çok bilinmeyeni anlamaya çalışmaktan kaynaklandı. Bazen de koşullar sizi oraya sürüklüyor, o durumda koşullara rağmen konumunuzu korumak zorlaşıyor. Ekonomik sıkıntı malum, hastaların sıkıntısı ayrı, ama ödün vermeden kalmaya çalışırsanız gördüklerinizden damıttıklarınız farklılaşıyor. O nedenle mesleğim ve derinliğinin geliştirilmesi açısından verdiğim uğraşıdan hiçbir şikayetim yok, fazlasıyla huzurluyum. Bambaşka bir mesleği seçmiş, bol kazançlı ama mutsuz da olabilirdim. Lakin paranın değerlendirme kıstası olmaması gerektiğini anladığınızda olumsuz koşulların bile iyi yönde değerlendirilebileceğini fark ediyorsunuz. Ben kendimi tıbbın ve özellikle de gençlerin geleceğinin iyileştirilmesine verdim. Bugüne kadar okuduklarımın sadece bir kısmını anlatabildim, oysa daha fazlasıyla en azından tıp alanında bir Rönesans’ın mümkün olduğunu görüyorum ki bakın bu uğraşmaya değer… Keşkeler ise her zaman olur, bunu bazen telafi edebilirsiniz, bazen de edemezsiniz. Önemli olan bir keşkeden ders çıkarıp başka keşkelerin ortaya çıkmasını engellemektir. Yaşam bu şekilde çok daha rahat sürdürülebilir oluyor.