Kan ürünleri; insan kanından üretilen, lazım olduğunda kan kadar gerekli olan, fiyatları yurt dışında çok düşükken Türkiye’de bir hayli yüksek olan ilaçlar. Ve bu ilaçların ayaktan tedavi gören hastalara ulaştırılması, SGK – TEB arasında imzalanan protokol gereği; eczacı odalarımızın marifetiyle, TEB gözetimi ve SGK denetiminde işleyen, eşitsizliği ve adaletsizliği önleyen Sıralı Dağıtım Listesi’ne tabi.
2014 yılında, Türk Eczacıları Birliği’nin de tüm gücüyle desteklediği “ilaçta yerelleşme” hedefi ortaya konmuş, bu kapsam içinde bir ihale açılıp yerelleşme hedefi doğrultusunda dört farklı gruptaki kan ürünleri, Sağlık Bakanlığı tarafından bir firmaya vermişti. İhale esaslarına göre işlemesi planlanan senaryo da şöyleydi: Kızılay’ın Türkiye’de topladığı kan plazmaları işlenecek ve kan ürünleri artık Türkiye’de üretilecek.
Ancak gelinen noktada söz konusu firma yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Yani ihale şartlarına uymayarak ülke ekonomisi, kamu yararı ve halk sağlığını ilgilendiren son derece önemli olan yerli ilaç üretimi ile ilgili atması gereken adımları atmıyor. Bu ürünler Çin –Almanya hattında birtakım yabancı şirketler tarafından üretiliyor, yasaya aykırı bir şekilde, adeta alım garantisi varmışçasına eczaneleri de devreden çıkartıp tekelleşme yoluna gidiliyor.
Gördüğünüz üzere ortada şeffaflıktan uzak, amacının ne olduğu bilinmeyen bir durum söz konusu. Ve bu karanlık elbette pek çok soru işaretini beraberinde getiriyor. Sizler aracılığı ile kamu vicdanını, halk sağlığını her zaman birincil olarak gözeten ve yerli ilaç sanayisinin gelişmesine yürekten inanıp katkı veren Türk Eczacıları Birliği olarak ivedilikle cevap beklediğimiz soruları ilgililere yöneltmek istiyoruz:
- Öncelikle bu firmaya neler vaat edildi ve sözleşme kaç yıllığına yapıldı?
- Bunun karşılığında firma neler vaat etti?
- Kızılay kendi görevini yerine getirdi mi? Kan topladı mı, yurtdışına gönderdi mi? Yoksa Kızılay sürecin dışında mı bırakıldı?
- İhale aşamasında öne sürülen yerlileşme koşulu gerçekleştirildi mi? Gerçekleştiyse hangi ölçüde gerçekleşti?
- Üretilen plazmalar yerli plazma mı? Değilse hangi ülkeden temin edildi?
- Söz konusu firma en başta yapması gerektiği gibi üretim merkezini açtı mı ya da bununla ilgili herhangi bir girişimde bulundu mu?
- Üretim merkezini açmadıysa; yerli bir firmanın hâlihazırda ürettiği kan ürünlerinin ruhsatını kendi üzerine alarak SGK aracılığı ile hastanelere dağıtımını gerçekleştirdi mi?
- Ve elbette bahsi geçen firma hangisi, bu firma hangi parametreler doğrultusunda seçildi?
- Söz konusu firmaya alım güvencesi verildi mi? Verildiyse bu güvence kaç yıllığına verildi?
- Alım güvencesinin tek bir firmaya verilmesi ile ilaç alanında bir tekel yaratılmış olunmayacak mı?
- Eğer bir tekel yaratılırsa bunun adı kamunun özel sektöre kaynak aktarması değil midir?
- Tek firmaya kaynak sağlanması ve alanda tek başına olmasına izin verilmesine karşı, bizi Rekabet Kurumu’na şikâyet edenlerin diyeceği bir söz var mı?
- Ayaktan tedavide kullanılan kan ürünleri; SGK-TEB-Eczacı Odaları iş birliğinde son derece güvenli çalışan bir sistemle hastalara zaten ulaştırılıyorken neden birinci basamak sağlık merkezi olan eczaneler bu sistemin dışına çıkarılmak isteniyor?
- Eczaneleri saf dışı bırakma noktasında kan ürünleri sadece bir başlangıç mı, başka hangi ilaç gruplarının hastaya ulaştırılmasında eczanelerin saf dışı bırakılması planlanıyor?
Pek çoğunun cevabını bildiğimiz ya da tahmin ettiğimiz bu sorular, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Sağlık alanı, karanlıkta bırakılmaya müsait bir alan değil. Ve her geçen gün sorularımıza olduğu kadar sorunlarımıza da yenileri ekleniyor. Önümüze engeller konuluyor.
Sağlığa ayrılan bütçe yetersiz. Akılcı ilaç kullanımında gerideyiz. Pek çok ilaç piyasada yok. Bazı ilaçların geri ödeme listesinden çıkarılması gündemde. Kendi ilacımızı üretemiyoruz. Hammaddede dışa bağlıyız. Ekonomik zorluklar gittikçe belirginleşiyor. İlaçta kur farkından kaynaklanan sıkıntılar bitmek bilmiyor. Kamu kurum ıskontoları artırılıyor. Sağlık harcamalarında vatandaşın cebinden daha yüksek meblağ çıkıyor.
Tüm bunlar olurken sessiz kalmamız, olanı biteni köşeden sessizce izlememiz beklenemez. Biz bu gidişe artık dur demek istiyoruz. Sağlık alanının ayaklar altına alınmasına tepki gösteriyoruz. Şeffaflık istiyoruz. Sorularımıza cevap istiyoruz. Böyle sorular sormak zorunda kalmayalım istiyoruz. Vatandaşlarımızın sağlığıyla oyuncak gibi oynanmasın istiyoruz. Devletin kaynakları kontrolsüzce kullanılmasın istiyoruz. Kamu bütçesinin halk düşünülerek kullanılmasını istiyoruz. Tekelleşme değil yerelleşme istiyoruz.
Türk Eczacıları Birliği olarak konunun takipçisi olacağımızı sizlerin aracılığı ile kamuoyuyla paylaşıyoruz.