Geçen haftalarda sadece bir biçimini anlattığımız gıda üretiminde uygulanan farklı yöntemler, canlıda karşılığı olmadığı halde kullanılan ek maddeler elbette bir kitap konusu olacak kadar çoktur.
Dr. Yavuz Dizdar
Bunların bir kısmı gıda bileşimini değiştirirken, özellikle raf ömrü uzatılmasına bağlı olanlar ise mevcut olana değer kaybettirir. Tabloya ortalama koşullarda artık çok fazla başvurulan tarım kimyasallarını da eklerseniz aslında tüketilenlerin bileşiminin tamamen değişmiş olduğunu görürüz. Mesela aromatik maddeler insanlar için de gıdayla alınması zorunlu bileşiklerdir, eksikliği başta depresyon olmak üzere işlev değişikliği, daha uzun vadede ise biçim değişikliği ile sonuçlanacaktır. Dolayısıyla birinin çok uzun süre farklı içerikle beslenmesi onun yapısında da değişikliklere neden olur.
Normal biçimin ve hastalıkların değişimi
Öte yandan işin bir de sağlık ve tıp felsefesi boyutu vardır. Biz sağlık ve hastalık halini bundan neredeyse elli yıl önce olan yaşam koşullarına göre tanımlarız. Yani sütün süt, yumurtanın yumurta, ekmeğin ekmek vb. olduğu döneme göre, bugün hemen her şey kimyasallaşmış olduğu durumda eski tanım artık geçerli değildir. İnsanın vücudu ister istemez değişecektir. Yeni durum yaşamak için hala elverişli olsa da, bu kompozisyondan ortaya çıkan hastalıklar değişir, seyirleri bambaşka bir hal alır. Esas açmaz buradadır, tıp günlük yaşam kaynaklarındaki değişimi hesaba katmadığı için saptanan durumların da gerçekten hastalık olmadığını bilemeyecektir. Bütün girdiler değiştiğinde bunun matematiksel yöntemlerle öngörülmesi söz konusu olamayacağından “evdeki hesabın çarşıya uymaz.”
“Kaçanın kurtulması” prensibi
Dokulardaki hücrelerin kontrolü o hücrenin kendisi tarafından değil, dokunun çatısı ve arayı dolduran bileşiklerce sağlanır. Oysa siz bu dokudan patolojik örnekleme yaptığınızda yine aynı şeyi görüsünüz, yani eski kanser örneklerine göre fark yoktur, ama klinik seyir tamamen farklıdır. Siz bunları bilinen yöntemlerle tedavi etmeye kalkarsınız, kişinin beslenmesi değişmediğinden ya tedavinin yan etkileri çok ağır biçimde yaşanır ya da beklenen sonucu alamazsınız. Üstelik bunun gerçekten kanser özelliği gösterip göstermediğini de bilemeyeceğinizden artık “tıbbın tanımsızlık dönemi” yaşanmaya başlanır. Bu durumu en iyi hastalar gözlemler, ama yaşadıkları süreci dinleyen yoktur. İşte bu nedenle “kaçan kurtuluyor” deyimi sık sık yaşanır olur.