Toplum sağlığının geleceği için gıda, beslenme ve sağlık konularında sürdürülebilir projeler geliştiren Sabri Ülker Vakfı, Tiroid Farkındalık Ayı çerçevesinde tiroid ve beslenme arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Yeterli iyot alımının yanı sıra yeterli ve dengeli beslenme ile tiroid hastalıklarına yakalanma riskinin azaltılabileceğini hatırlatan Sabri Ülker Vakfı, tiroid sorunlarıyla başa çıkmak için bazı tavsiyelerde bulunuyor.
Kurulduğu 2009 yılından bu yana sağlıklı yaşam bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgiyle aydınlatmak üzere birçok projeyi hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı, Tiroid Farkındalık Ayı çerçevesinde ülkemizde her 100 kişiden 40’ında görülen tiroid sorununa ilişkin önemli bilgiler paylaşıyor. Tiroid ve beslenme arasındaki ilişkiye dikkat çeken Sabri Ülker Vakfı, tiroid hastalıklarına yakalanma riskini azaltmak, tiroid sorunlarıyla baş etmek için yeterli iyot alımının yanı sıra dengeli beslenmenin de büyük önem taşıdığını hatırlatıyor.
En yaygın sorunların başında hipertiroidizm ve hipotiroidizm geliyor
Endokrin yani hormon salgılayan bir bez olan tiroid bezi; büyüme ve gelişme, bilişsel işlevler ve enerji metabolizmasının düzenlenmesi gibi birçok metabolik süreci kontrol ediyor. İşte tam da bu nedenle tiroid bezi veya tiroid hormonu işlevlerindeki sorunlar, birçok hastalığın gelişmesine yol açabiliyor. Bu sorunların en yaygın görülenlerinin başında hipertiroidizm (tiroid hormonu üretiminde artış) ve hipotiroidizm (yetersiz tiroid hormonu üretimi) geliyor. Bu hastalıkları tiroid bezinin bazı sebeplerden dolayı normalden büyük olması sonucu ortaya çıkan guatr, tiroid kanseri, tiroid nodülleri ve tiroditis (tiroid bezinin inflamasyonu) takip ediyor.Otoimmun bir hastalık olan haşimato ise bireyin bağışıklık sisteminin tiroid bezine karşı antikor üretmesi sonucu ortaya çıkabiliyor.
Hipotiroidi yani tiroid hormonu üretiminin azalması, yorgunluk, vücut ağırlığında artış, saç dökülmesi, unutkanlık ve hatta depresyona yol açabilirken, aksi yani hipertiroidi ise aşırı sinirlilik, uykusuzluk, besin alımında artış ancak buna rağmen vücut ağırlığında kayıp, taşikardi yani kalp çarpıntısına yol açabiliyor. Tiroid hastalıkları, başta hayati derecede önemli sorunlara neden olmazken, eşlik edebilecek şişmanlık veya zayıflık, kalp çarpıntısı, unutkanlık veya depresyon sonucu bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebiliyor.
Ülkemizde her 10 kişiden 3’ü guatr hastası
Sağlık verilerine göre ülkemizde her 100 kişiden 40’ında tiroid sorunu, 30’unda ise guatr görülüyor. Genetik etmenlerin yanı sıra iyot yetersizliği veya lahana gibi guatrojen adı verilen ve iyotu bağlayarak vücutta kullanımına engel olan sebzelerin çok sık tüketilmesi tiroid hastalıklarına yol açabiliyor. Örneğin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde guatr görülme sıklığının yüksek olmasının, karalahana tüketimi ile ilişkili olduğu bildirilmiş. Ayrıca ülkemizde tüketimi yaygın olmamakla birlikte soya proteini tüketimi de tiroid sorunlarına yol açabiliyor.
Tiroid hastalıklarına yakalanma riskini azaltmak, tiroid sorunlarıyla baş etmek için yeterli iyot alımının yanı sıra dengeli beslenme de büyük önem taşıyor. Diyetle iyot alımı da tiroid bezi işlevlerini doğrudan etkileyebiliyor. Ülkemizde başta guatr olmak üzere iyot yetersizliğine bağlı tiroid sorunlarının önlenebilmesi için 1998 yılından bu yana sofra tuzuna 25-40 mg/kg oranında potasyum iyodat eklenerek, tuz iyot bakımından zenginleştiriliyor. Bu doğrultuda günde 5 gram iyotlu tuz ve haftada iki kez balık tüketimi ile yeterli miktarda iyot alabilirsiniz. İyot güneş ışınları, nem ve sıcaklığa maruz kaldığında kayba uğrayabiliyor. Tuzda oluşabilecek bu iyot kaybını önlemek için iyotlu tuzu koyu renkli, kapaklı ve cam bir kavanozda saklamak, sıcaklık, nem ve güneş ışığından korumak ve yemek piştikten sonra tuz eklemek gerekiyor.
Yeterli ve dengeli beslenin: Besin gruplarını dengeli tüketerek, tiroid hormonunun üretimi ve salınımı için gerekli iyot, selenyum gibi mineralleri yeterli düzeyde alabilirsiniz. Bununla birlikte günde en az 2 litre su içmek, tiroit hormonunun üretimi ve salınımını destekleyecektir.
Balık yemeyi ihmal etmeyin: Balık, deniz ürünleri, keten tohumu ve ceviz gibi besinler omega-3 yağ asitleri kaynağıdır. Balık ve deniz ürünleri tiroid hormonunun yapısına katılan, iyot ve selenyumun bir arada bulunduğu en iyi kaynaktır. Omega-3 yağ asitleri, tiroid işlevlerinde sorun olan bireylerde ortaya çıkabilen kalp damar ve şeker hastalığından korunmada etkili olabilir. Bu nedenle haftada iki kez tercihen yağlı balıkları tüketmek, hem iyot hem selenyum hem de omega-3 yağ asitleri alımınıza katkıda bulunur.
Yeterli düzeyde posa alın: Besinlerin ince bağırsaklarda sindirilmeyen bölümü diyet posasını oluşturur. Yeterli ve dengeli beslenerek günde 25-30 gram posa alınması önerilmektedir. Beslenme düzeninizde meyve, sebze, kuru baklagil ve tam tahıllara yer vererek yeterli posa alabilirsiniz. Yeterli posa alımı, tiroid işlevlerinin sürdürülmesi veya tiroid sorunlarına eşlik edebilen kalp-damar veya şeker hastalıklarından korunmada önem taşır.