Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu salgın yönetiminin okulları kapatmasının çocuklarda yarattığı olumsuz sonuçlara dikkat çekmek ve okulların önlemler alınarak açılması çağrısı yapmak amacıyla 7 Mayıs 2021 günü çevrimiçi bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Toraks Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği katkı sundu.
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, basın toplantısının açılışında uzun bir zamandan bu yana bilim insanlarına dönük süren ve son olarak Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a yönelen saldırılara tepki gösterdi ve hiçbir karanlığın bilimin ışığını söndüremeyeceğini belirtti.
HASUDER Çocuk Sağlığı Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Burcu Cantürk Tokuç öğretmenlerin aşılamaları tamamlanarak, filyasyon ve HES kodu uygulamalarında sıkı bir takip uygulanarak, havalandırma sistemleri uygun hale getirilerek, maske-mesafe-hijyene dikkat edilerek okulların bir an önce açılması gerektiğini söyledi.
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Dr. Koray Başar salgın yönetiminde alınan tedbirlerin psikososyal etkilerinin en az tedavi süreci kadar önem taşıdığına dikkat çekti. Başar çocukların bedensel, zihinsel, ruhsal ve insan ilişkilerindeki gelişimi için okulun büyük önem taşıdığını kaydetti.
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Haluk Çalışır bilimsel çalışmalara göre okulların açık olmasının salgının yayılmasında önemli bir kaynak olmadığını belirtti. Çalışır, Milli Eğitim Bakanlığı’nın planlamalarında hijyenin ön plana çıkarılmasının yanı sıra virüsün havadan bulaşması itibariyle havalandırmanın başlıca vurgu noktası olması gerektiğini ifade etti.
Çocuk Romatoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Özgür Kasapçopur pandemi döneminde çocuk gelişiminin büyük sekteye uğradığını dile getirirken, çocukların fiziksel aktivitelerini özgürce sağlayabilecekleri adımların derhal atılması gerektiğini söyledi.
HASUDER Çocuk Sağlığı Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Türkan Günay okulların hijyen sorunlarının bakanlık raporlarına dahi yansıdığını fakat bu sorunun okulların açılmasının önünde bir engel olamayacağını vurguladı. Günay, okulların kapatılmasının çocukların toplumla ilişki kurmasına ket vurduğunu da belirtti.
TTB Okul Sağlığı Çalışma Grubu üyesi ve aynı zamanda okul hekimi olan Dr. Gülgün Kıran “okul sağlığı ve güvenliği” kavramının bütünlüklü değerlendirilmesinin önemine dikkat çekti. Kıran, kamu okullarının öğretmen açığı, personel istihdamı, temizlik uygulamaları gibi başlıklarda geri bırakıldığını da ifade etti.
Siyaset bilimci Dr. Aysuda Kölemen dünyadaki farklı örneklere bakıldığında okulları kapatma kararının bir kaynak sorunu değil, bir siyasi irade sorunu olduğunun altını çizdi. Çocuk mutluluğunun ileride olduğu ülkelerde okulların kapanmadığını aktaran Kölemen, “Türkiye’de ise okullar kapatıldı, sözleşmeli öğretmenlerin sözleşmeleri sonlandırıldı, kadro alımları durduruldu, bütçeler azaltıldı, çocuklar işçileştirildi veya denetimsiz dini eğitim kurumlarına gönderildi” diye konuştu.
TTB II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten salgının başından bu yana Sağlık Bakanı kadar Milli Eğitim Bakanı’nın da başarısız olduğunu dile getirdi.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Çiğdem Arslan ise okulların kapatılmasının acil servislere nasıl yansıdığına ilişkin bir aktarım yaptı: “Son bir yıldır uzaktan eğitimi alamayan, tamamen okulu bırakan, çalışmaya başlayan, çocuk işçi olarak yaralanıp acile başvuran hasta sayımız arttı. Benzer şekilde çocuklara yönelik şiddet arttı. Bu çocuklar evde, sokakta oynarken değil; iş kazası veya ev içi şiddet sonucu yaralanmaktalar.”
Basın açıklamasını ise TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi Dr. Tomris Cesuroğlu okudu. Bilimsel verilere göre çocukların COVID-19 nedeniyle tehlikede olmadığını ve virüsün toplumda yayılımında tehlikeli olmadığını aktaran Cesuroğlu, daha sonra ise okulların kapatılmasının olumsuz etkilerini 10 maddede sıraladı.
Öğretmenlerin aşılamalarının yapılması, çocukların ve gençlerin temaslı izlemi ve test uygulamalarının daha sıkı yapılması, dersliklerin ve öğretmen odalarının havalandırılması, penceresi açılmayan dersliklerin sınıf olarak kullanılmaması ve verilerin şeffaflıkla paylaşılması gerektiğini kaydeden Cesuroğlu, açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:
“Artık ülke olarak okullarımızı açık kalması gereken, toplum için elzem yerler sınıfına almamız gereklidir. Artık, pandemi kontrolü için çocuklardan daha fazla fedakârlık istenmemelidir. Ya çocukların, ailelerin ve öğretmenlerin güvenliği ya da çocukların okula gitmesi gibi sahte bir ikileme düşmemeliyiz. Devletin görevini yapmasını, gerekli tüm önlemleri alarak öncelikle okul öncesi eğitim kurumlarını, ilkokulları, köy ve belde okullarını ve özel eğitim merkezlerini, ikinci olarak ortaokulları, üçüncü olarak liseleri güvenli olarak açmasını ve açık tutmasını talep ediyoruz. Biz bunu başarabileceğimize gönülden inanıyoruz. Gereken neyse yapalım. Çocuklarımız için, okulları açalım.”