KPMG Türkiye ile Etik ve İtibar Derneği (TEİD) tarafından 2019 yılından bu yana hazırlanan “Türkiye Etik ve Uyum Değerlendirmesi” raporunun 2023 yılı sonuçları yayımlandı. Raporda Türkiye’deki şirketlerin etik ve uyum alanındaki durumları altı ana kategori altında değerlendirildi.
Dünyada iş yapma anlayışları gerek ulusal gerek uluslararası alanda hızla farklılaşmaya başladı. Bu hızın içerisinde durum tespiti yapmak, etik ve uyum konularını daha iyi anlamak ve anlatmak için verilere olan ihtiyaç artarken ve buna paralel olarak etik ve uyum konularında yapılan çalışmalarda, bilginin verilerle desteklenmesi de çok büyük bir önem taşıyor.
Bu değişimden yola çıkan KPMG Türkiye ile Etik ve İtibar Derneği (TEİD) tarafından 2019 yılından bu yana hazırlanan “Türkiye Etik ve Uyum Değerlendirmesi” raporunun 2023 yılı sonuçları yayımlandı. Raporda ülkemizde farklı sektörlerde faaliyet gösteren ve her biri kendi sektörlerinde lider firmaların mevcut etik ve uyum yapılanmalarının ve hedefledikleri gelişim alanlarının incelenmesi ve bunların verilerle ortaya konulması amaçlandı.
Türkiye’nin öncü kuruluşlarında görev yapan etik ve uyum profesyonellerinin katılımı ile gerçekleştirilen araştırma; etik ve uyum engelleri, etik ve uyum etkinliği, uyum yapısı, sürdürülebilirlik ve ESG uyumu, yaptırımlara uyum ve uyum alanında yatırımlar olmak üzere alt temel kategori altında gerçekleştirildi.
Kuruluş içinde paydaşlardan destek alamamak etik ve uyumda en önemli engel
Araştırmada yer alan ankette katılımcılara önümüzdeki üç yılda etik ve uyum çalışmalarıyla ilgili olarak karşılaşılabilecekleri başlıca önemli güçlükler soruldu. Katılımcılarının yüzde 46’sı kuruluş içi paydaşlardan destek alamama ve yüzde 37’si yetersiz personel sayısı nedeniyle ilerleyen dönemde etik ve uyum çalışmalarına ilişkin zorluklarla karşılaşabileceklerini belirtiyor. Uluslararası sonuçlara bakıldığında ise yüzde 24 oranında yetkin çalışanlara erişimin, yüzde 15 oranında bu çalışanları elde tutmanın karşılaşılabilecek en önemli zorluklar olduğu öngörülüyor. Katılımcılara bulmakta en çok zorlandıkları yetkinlikler sorulduğunda da 2021 ve 2023 yılı anket sonuçlarına göre benzer konuların öne çıktığı, buna ek olarak rüşvet ve yolsuzlukla mücadele ile soruşturma kabiliyetlerinin çalışanlardan beklenen yetkinlik havuzuna dâhil olduğu görülüyor. 2021 yılı anket sonuçlarında katılımcıların yüzde 35’i bu becerileri bulmakta zorlanmadığını belirtirken 2023 yılında bu oran yüzde 30’a geriledi. Bir önceki ankette yüzde 32 oranında bilgi/veri güvenliği, yüzde 29 oranında veri analizi, yüzde 23 oranında ise yönetişim, risk yönetimi ve uyum (GRC) teknolojilerine ilişkin yetkinlikler bulmak en çok zorlanılan beceriler olarak öne çıkarken 2023 yılı anketinin benzer sonuçlarına göre bu oranlar veri analizi için yüzde 31, yönetişim, risk yönetimi ve uyum (GRC) teknolojileri için yüzde 30 ve bilgi/veri güvenliği için yüzde 20.
Etik ve uyum etkinliğinde etik bildirim hattı ihbar hacmi öne geçti
Etik ve uyum programlarının etkinliğini değerlendirmek için kullanılan metriklere bakıldığında ise 2021 yılında gerçekleştirilen anket sonuçlarına göre yüzde 72 oranında denetim sonuçları belirleyici konumda yer alırken 2023 yılında gerçekleştirilen anket sonuçlarına göre etik bildirim hattı ihbar hacmi yüzde 56 ile denetim sonuçlarının önüne geçiyor. Bu durum etik bildirim hatlarının giderek artan önemini de vurgulaması açısından önemli görülüyor. İç denetim / dış denetim sonuçları yüzde 50 ile ikinci sırada yer alırken bunu yüzde 43 ile eğitim sonuçları takip ediyor.
Her 10 kuruluştan 9’unun ayrı bir etik ve uyum fonksiyonu bulunuyor
Anket sonuçlarına bakıldığında, katılımcıların yüzde 89’unun çalıştıkları kuruluşlarda ayrı bir etik ve uyum fonksiyonu bulunuyor. Ayrı bir etik ve uyum fonksiyonu bulunmayan kuruluşlarda bu sorumluluk sırasıyla; hukuk (yüzde 26), iç denetim (yüzde 11) ve İnsan Kaynakları (yüzde 8) departmanları tarafından üstleniliyor. Etik ve uyum fonksiyonları, uluslararası yapılanması olan kuruluşlarda ağırlıklı şekilde merkezi (yüzde 63) olarak konumlandırılıyor. Türkiye’deki kuruluşlarda, etik ve uyum fonksiyonu, 2021 yılında gerçekleştirilen anket sonuçlarına paralel biçimde ağırlıklı olarak yönetim kuruluna (yüzde 56) ve genel müdüre (yüzde 28) raporlama yapıyor.
Etik ve uyum fonksiyonlarının, sürdürülebilirlik politikalarına katılımı düşük
Avrupa Birliği ve Avrupa ülkelerinin sınırda karbon düzenlemesi, Alman Tedarik Zinciri Kanunu ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi çeşitli düzenlemeler ile birlikte, sürdürülebilirlik ve ESG konuları kuruluşların uyum süreçlerinde giderek daha önemli bir konuma yükseldi. Buna karşın anket katılımcılarının yüzde 37’si, kuruluşlarındaki etik ve uyum fonksiyonunun, sürdürülebilirlik ve ESG ile ilgili herhangi bir faaliyete katılmadığını belirtiyor. ESG girişimleriyle ilgili olarak etik ve uyum fonksiyonunun dâhil olduğu başlıca faaliyetler şu şekilde sıralanıyor: ESG ile ilgili mevzuatlar ortamının araştırılması ve gözetimi (yüzde 30), ESG risklerinin uyum riski değerlendirilmesine dâhil edilmesi (yüzde 28) ve ESG ile ilgili politikaların ve süreçlerin tesis edilmesi (yüzde 28).
Yaptırım ve mevzuat takibine yönelik çalışan iş gücü yeterli görülüyor
Araştırmaya göre katılımcılarının yüzde 43’ü yüksek oranda yaptırım uygulanan ülkelerde faaliyet gösterirken yüzden 53’ünün bu bölgelerde tedarikçisi, iş ortağı veya müşterisi bulunuyor. Buna karşın katılımcıların yalnızca yüzde 30’u Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi öncesi, yaptırımlara özel çalışan bir fonksiyonunun bulunduğunu ve yalnızca yüzde 2’si müdahale sonrası ayrı bir departman kurduğunu belirtiyor. Yaptırım ve mevzuat takibine yönelik çalışan iş gücü, katılımcılar nezdinde yüzde 45 oranında yeterli olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 28’i iş gücünü yetersiz görmekle beraber yüzde 21’i ise çalışan sayısını artırmayı hedefliyor.
Uyum yatırımlarında teknoloji bağlantılı yatırımlar öncelik almıyor
Şirketlerde, etik ve uyum fonksiyonunun kurumsal seviyede desteklenmesi amacıyla yatırım yapılan alanların başında yüzde 59 ile eğitim süreçleri geliyor. Bunu yüzde 52 ile etik ve uyum risk değerlendirmeleri ve yüzde 50 ile politika, prosedür ve davranış kuralları izliyor. Sonuçların incelenmesi neticesinde, teknoloji bağlantılı yatırım kararlarının, şirket bütçelerinde hala yeterli önceliği alamadığı da anlaşılıyor. Buna göre uyum yatırımlarında veri analizi yüzde 15, teknoloji ve/veya AI kullanımı yüzde 9 ile en düşük orana sahip iki alan. Anket sonuçlarına göre etik ve uyum risklerinin yüksek oranda manuel yöntemler veya iş ilişkileri/bağlantıları aracılığıyla yönetildiği de anlaşılıyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 22’si yönetişim, risk ve uyum teknolojisi çözümleri kullandığını belirtiyor.
“Etik ve uyum görevlileri, değişim liderleri olarak öne çıkıyor”
Hazırladıkları rapor hakkında değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Şirket Ortağı Oytun Önder, “Şirketlerin çalışma alışkanlıklarını değiştiren olağanüstü dönüşüm yıllarında etik ve uyum görevlileri, değişim liderleri olarak öne çıkıyor. CCO’lar, şirketlerin değişim yolculuklarının lokomotifi rolü ile yeni yaklaşımların ve teknolojilerin benimsenmesini, düzenleyici ve paydaş beklentilerinin isabetli biçimde öngörülmesini, risklerin meydana gelmeden önce önlenmesini sağlamaya çalışıyor. Bu dönemde, bankacılık ve diğer finansal hizmetlerde daha önceki yıllarda tecrübe ettiğimiz gibi diğer sektörler de ülke sınırlarından bağımsız biçimde entegre olmaya devam ediyor. Bu durum uluslararası düzenlemelerin, kuralların ve iyi uygulamaların şirketler için önemini giderek artırıyor. Ticari hayatın küreselleşmesinin yanı sıra Türkiye’nin uluslararası ticari faaliyetleri için çok önemli bir yeri olan Rusya’ya uygulanmaya başlanan yaptırım kararları da Türk firmaları için etik ve uyum iklimini en basit deyişle daha karmaşık bir hale getiriyor. Hazırladığımız bu son rapor ile bu karmaşık iklimde farklı sektörlerde faaliyet gösteren kurumların mevcut uyum yapılarının, uyum fonksiyonlarını gerçekleştirirken zorlandıkları alanların ve iyileştirmeyi planladıkları gelişime açık yönlerin belirlenmesini hedefledik. Bu kapsamlı raporumuzun hazırlanmasında verdikleri destek ve sergiledikleri yakın iş birliği nedeniyle TEİD’e teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
“Operasyonel faaliyetlerin tamamına entegre bir etik kültürü büyük önem taşıyor”
Etik ve İtibar Derneği Genel Sekreteri Neslihan Yakal ise açıklamasında şunları söyledi: “Anket sonuçları bize, şirketlerin hızla değişime devam eden etik ve uyum rollerini, sorumlulukları ve beklentileri gösteriyor. Etik ve uyum risklerine karşı operasyonel faaliyetlerin tamamına entegre bir etik kültürü benimsenmesi büyük önem taşıyor. Düzenlediğimiz bu ankete ülkemizin önde genel kuruluşlarında etik ve uyum yöneticileri, uzmanları veya benzer üst düzey uyum yöneticilerinden oluşan katılım gerçekleşti. Anketle şirketlerin etik ve uyum alanında güncel durumları incelendi, güçlü ve gelişime açık oldukları alanlarda piyasa etkenleri ve değişimleri ışığında öncelikleri tespit edildi. Etik, uyum ve itibar risklerinin yönetimi alanında, en güncel veri ve bilgiyi, Türkiye’de üye ve paydaşlarına aktarmayı en önemli amaçlarından biri olarak gören Etik ve İtibar Derneği olarak, kendi sektöründe küresel olarak en önemli paydaşlardan biri olan KPMG ile ortak bir çalışma yürütmekten mutluluk duyuyoruz. Önümüzdeki yıllarda da yinelemeyi umduğumuz anket, böylelikle ülkemizdeki değişimleri ayrıntıları ile gözlemleyip değerlendireceğimiz bir referans doküman olacaktır. Anketimize katılan ve sonuçlarımızın zenginleşmesine destek veren tüm değerli katılımcılarımıza teşekkür ediyoruz.”
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.