Ana Sayfa Hukuk&Etik Türkiye genelinde Aile Hekimlerinden 1 günlük iş bırakma eylemi

Türkiye genelinde Aile Hekimlerinden 1 günlük iş bırakma eylemi

Ülkemizde 15 yılı aşkın süredir birinci basamak sağlık hizmetlerinde “Aile Hekimliği Uygulaması” devam etmektedir. Geçen yıllarda uygulamanın koruyucu sağlık hizmetleri üzerindeki pozitif etkisini istatistikler açık şekilde göstermektedir. Aşılama oranlarındaki artış, anne bebek ölüm oranlarındaki azalma bu anlamda gerçekten önemli istatistiklerdir.

Yine pandemi döneminde aile hekimleri hastanelerde kapanan poliklinikler nedeniyle hem poliklinik yükünü üstlenmiş hem de Covid 19 aşılamasına büyük katkı sağlamışlardır.

Ancak Mart 2020‘de sağlık çalışanları için alkışlarla başladığımız  pandemi dönemi malesef aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları için emeklerinin hiçe sayıldığı adaletsiz  ek ödeme kararları ile , son olarak da 1 Temmuz 2021’de yürürlüğe giren asıl adı  “Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği” olan ama Ceza Yönetmeliği olmanın ötesine geçemeyen yönetmelikle sürmektedir.

Bu yönetmelikle aile hekimliği çalışanlarının yaşayacağı hak kayıplarını kabul etmemiz mümkün değildir.

Başımızda bir tehdit gibi hissettiğimiz sözleşme yenilememe maddelerini, süreçte net sınırları ve kimlerden oluştuğu belirlenmemiş komisyonlarla karşı karşıya kalacak oluşumuzu, iş güvencemizin olmayışını, sosyal medyada yaptığımız bir paylaşımın ya da basına demeç vermenin sahte evrak düzenlemekle eş sayılmasını, bir aile hekimliği birimi başına düşen ortalama nufüs İstanbul’da hala 3600 ‘ler seviyesinde iken; nufüslar düşürülmeden katsayılar arttırılmadan Kronik Hastalık Takibi ‘nin de aile hekimlerine yüklenmesini kabul etmiyoruz.

‘’CEZA” ve “HAK KAYBI’’ yönetmeliği biran önce geri çekilmeli, Bakanlığımız sesimizi duymadığı takdirde  her türlü hukuki ve bugün başladığımız eylemsel mücadelemize sonuna dek devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. 

AİLE HEKİMLİĞİ SİSTEMİNİN GÜÇLENMESİ ÜLKE SAĞLIĞINI VE EKONOMİSİNİ İYİLEŞTİRECEKTİR. SİSTEM BİTME NOKTASINA GELMİŞTİR.

2005 yılında büyük umutlarla başlayan aile hekimliği sistemi süreç içinde verilen yanlış kararlar ve yönetimler , sahadan uzak yapılan planlamalar nedeniyle çöküş yaşamış, bitme noktasına gelmiştir.

Aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının kendisine bağlı nüfusa (bu hizmeti kaliteli alabilecek sayılarda olmalıdır ki 2000-2500 kişi civarında olması gereken nüfus şu an İstanbul’da aile hekimi başına 3500’dür) doğum öncesinden ölümüne dek koruyucu sağlık hizmeti verip hasta olmayı önlenmesi tüm medeni ülkelerde olduğu gibi sağlık sisteminin temel taşıdır. Bu uygulanır ise toplumun sağlığının yükselecek, hastanelerdeki yoğunluğun azalacak , sağlık harcamalarının genel bütçedeki payının anlamlı bir şekilde düşecek ( çünkü korumak hastalığı tedavi etmekten çok daha ucuzdur ) olması tartışılmaz bir gerçektir. Koruyucu sağlık hizmetinin ön planda olmasının yararları yıllardır bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Tüm yanlış yönetime rağmen ülkemizde aile hekimliği ve aile sağlığı çalışanlarının başarısı ortadadır. Bebek-çocuk aşılamalarında %97 uygulama oranları ile dünyadaki ülkeler arasında üst sıralarda olamamız, anne-bebek ölümlerindeki düşüş gibi bilimsel verilerin yanı sıra hizmet alan vatandaşların yüksek memnuniyet geri bildirimleri bu durumun önde gelen ispatlarıdır.

Ancak bugün geldiğimiz noktada her geçen gün artan iş yükü, “pandemi” dönemi de dahil anlamsız yüklenen angaryalar , her türlü verilemeyen hizmette konusu olmamasına rağmen “dolgu malzemesi” gibi aile hekimlerinin akla gelmesi, sağlık çalışanlarına karşı “Şiddet Terörü”nün durdurulamıyor olması, yıllar içinde artan özlük haklarındaki kayıplar ve %60’lara varan maddi eksilmeler aile hekimliği çalışanlarının iş huzuru ve motivasyonunun tükenmesine aile hekimliği sisteminin çalışamaz hale gelmesine sebep olmuştur.

Bu sebepler halihazırda aile hekimi ve aile sağlığı açığı kapatılamazken aile hekimliği sistemi içinden kaçışları pandemi döneminde ivme kazanarak artmıştır. Aile hekimlerinde çalışabilir durumda iken emekliliğe ayrılma ve istifa etme sayılarındaki artış, yeni mezun hekimlerin durumu görüp sistem içine dahil olmak yerine kamu dışı sektörlerde çalışmayı ya da başka ülkelere gitmeyi tercih etmesi sorunları derinleştirmektedir. Bugün sadece İstanbul’da 1.5 milyona yakın kişinin aile sağlığı hemşiresi/ebesi bulunmamakta ve bu nüfusun bunca iş yükünün altında ezilirken tek başına aile hekiminden eksiksiz, kaliteli hizmet alması beklenmektedir.

16 yıl sonrasında hala aile hekimliği sisteminin var olması aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının özverisi sayesindedir. Fakat çalışanların artık dayanacak gücü de tutunacak motivasyonu da kalmamıştır.

Bakanlık bürokratları sınıfta kalmıştır.

 

5 YILDIR YAYINLANMASI BEKLENİLEN YÖNETMELİKTEN İYİLEŞTİRME BEKLERKEN “CEZA” VE “HAK KAYBI” ÇIKTI!

30 Haziran 2021 tarihinde Resmi Gazete de yayınlanarak 01.07.2021 de yürürlüğe giren Aile Hekimliği sözleşme ve ödeme yönetmeliği , biz aile hekimliği çalışanlarının 5 yıldır beklediği birim başına düşen nüfusların azaltılıp ödeme katsayılarının arttırılması ve Türkiye deki aile hekimliği hizmetinin daha etkin ve kaliteli bir seviyeye ulaşmasını sağlayacak yönetmelik maddeleri beklerken adete bizlerin sözleşmesini fesih edebilmeyi nasıl daha da kolaylaştırabiliriz ana temalı bir CEZA YÖNETMELİĞİ ile karşı olarak çıkmıştır.

Ceza puanı listesinde en ağır suçlarla aynı kefeye konan “Basın ve yayın organlarına veya sosyal medyaya demeç veya bilgi vermek” maddesi bu yönetmeliğin en göze çarpan örneği olmuştur. Toplum sağlığını iyileştirmek olan “Aşı yaptırın!” “Kilo kontrolü için mutlaka spor yapın!” gibi açıklamalar olsa dahi kötü niyetli bir yönetici tarafından uygulanarak aile hekiminin sözleşmesini fesih noktasına getirebilir. Yönetmeliğin bu maddesi dahil bir çok maddesi objektif yazılmamış, kriterleri belirlenmemiş, uygulayıcıların subjektif davranmalarının önünü açabilecek şekilde geniş kapsamlı kullanılabilecek şekilde yazıya dökülmüştür.

Yönetmeliğin her maddesi ayrı ayrı çalışanlara darbe vurmaktadır. Size şiddet uygulayan birine sözlü karşılık dahi vermenizin, hasta olduğunuz için Entegre hastanede nöbete gidememenizin insanlıkla bağdaşmayacak şekilde ceza almanıza sebep olacak olması ya da nasıl tutulacağına dair herhangi bir bilgi olmayan karar defterini doğru tutmadığın nasıl haber vereceği belli olmayan ortamda arkadaşınıza haber vermemenizin istenilirse ( yönetici isterse ) soruşturma konusu olacak olması gibi örnekler çoğaltılabilir.

Çalışanların sürekli olarak kendini “İş aktinin son bulması” tehditi altında hissetmesine, çalışma motivasyonunun düşmesine hatta sistemden çıkmasına sebep olacak bu yönetmelik ile ne amaçladığı merak edilmektedir.

“H”AYATTA “Y”APILAMAZ “P”ROJE

Yine amacı bizleri susturmak ve sözleşme yenilememe ile bir nevi gözdağı vermek olan bu yönetmelikle beraber HYP sisteminde kronik izlem takiplerine start verilmiştir. Üstelik “takibi ve takip sonucunda meydana gelen değişimi oranları ile vaka yönetimine göre 0.90 ila 1.50 arasında belirlenecek olan tarama ve takip katsayısı ile…” gibi belirsiz ve imkansız bir açıklama ile pozitif performans mı yoksa maaş düşüşüne mi neden olacağını anlayamadığımız bir duruma sokmuştur. Pozitif bir performans gibi lanse edilmeye çalışılmış bize negatif bir performans olarak geri döneceği aşikardır.

Eylem öncesi son iş günü sadece pandemi döneminde uygulanacak şekilde kesinti yapılmayacağına yönerge düzenlemesinin, yönetmelik geri çekilmediği sürece yönetmelik maddesinin istenilen herhangi bir zamanda uygulanabileceğini biliyoruz. Yıllardır yaşadıklarımız TIP dışında HUKUKİ olarak da kendimizi geliştirmemize sebep olmuştur.

Bizler birinci basamak hekimleri olarak kronik hastalık takiplerini kendi işimiz olarak görüyoruz fakat bize kayıtlı nüfusun ortalama 3500 kişi olması, bu takiplerin rutin kullandığımız AHBS sistemlerine entegre olmayan başka bir sistem -HYP sistemi- üzerinden olması, pandemi koşullarında poliklinik hizmeti, gebe-bebek-çocuk-lohusa izlem ve aşılamanın bir yandan devam etmesi bir yandan pandemi aşılamalarına -Sinovac ve Biontech- randevu sistemlerine müdahale ile devam etmemiz bir yandan da normal şartlar altında ilçe müdürlüklerinin görevi olan ve yine pandemi döneminde bizlere devredilen okul aşamalarının devam etmesi bu izlemleri imkansız hale getirmektedir.

BAKANLIĞIN BASINA YANSITTIĞI HABERLER DOĞRU DEĞİLDİR. BUNLARI GÖRMEK BİZİM İÇİN YARALAYICIDIR

Biz aile hekimleri pandemi aşılamasının hızlı, geniş alanlarda , toplu şekilde yapılması gerektiğini daha aşılar ülkemize gelmemiş olduğu dönemlerden itibaren defalarca söyledik. Dikkate alınmamış bu önerimize rağmen iş başa düştüğünde verdiğimiz herhangi bir hizmeti aksatmadan tüm ülke pandemi aşılamasının %70’ni yaptık, yapıyoruz. Aşılamanın en yoğun olduğu dönemde aile hekimlerinin mesaisinin olamadığı cumartesi ve pazar günlerinde uygulama sayısının günlük 500 bin ortalaması olması ve mesaimiz olan zamanlarda günlük ortalama 1 milyon- 1.5 milyon üstü uygulama sayısıyla rekorların kırılması bu verinin en büyük kanıtıdır.

AŞILAMA İÇİN HERHANGİ BİR EK ÖDEME ALMIYORUZ

Çünkü zaten ek ödeme altında çıkardığınız yazıda belirtilen koşulları sağlamak, bunca rekora rağmen, bakanlıktan daha yoğun çalışan “Aşı karşıtlığı ve bilgi kirliliği ” lobisi var iken, bunca işimiz arasında tutturmamız İMKANSIZ.

KRONİK HASTALIK TAKİBİ YAPTIĞIMIZ İÇİN HERHANGİ BİR ÜCRET ALMIYORUZ

HYP altında başka ülkeden kopyala yapıştır ile ülkemizin ve çalışma koşullarını yok sayarak uygulama yapılması istenilen kronik hastalık takiplerinden ücret alınabilmesi hangi koşulda olabilir, size bir örnekle açıklamak isteriz;

Kendisi sorumluluğuna kayıtlı 3600 kişi olan bir aile hekiminin aylık yapması gereken tarama 503. (Bu sadece tarama ek ödeme için izlemler de var ) Bir tarama ortalama 30 dakika sürüyor.

Yani kronik hastalık takiplerinin ücrete artı bir değer katması için aile hekiminin günlük 8 saatlik mesaisinin 11.5 saatini kronik hastalık takibine ayırması gerekiyor. Üstelik bunu Covid aşılaması dahil 100 ‘e yakın görevini yapmadan ayırması gerekiyor. Bu hesabı sizlerin ve halkımıza bırakıyoruz.

Bu tür yapılan haberler vatandaş önünde bizi haksız yargılama ile karşı karşıya bırakıyor ve onur kırıyor.

Kaldı ki biz pandemi dönemi için ücret talep etmiyoruz. Biz hakkımız olanı istiyoruz. Pandemi dönemi ya da değil herhangi bir şarta bağlanmadan yıllar içinde büyük kayıp yaşadığımız HAK EDİŞLERİMİZİN hakkımız olana gelecek şekilde düzenlenmesini ve çalışma koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz!

BUNCA SORUN BUNCA DERT BUNCA SPEKÜLASYON… PEKİ ÇÖZÜM?

Çözüm basit. Sahada çalışanlar yani bizler yıllar içinde sorunları gördük, çözümleri ürettik, nasıl uygulanabilir biliyoruz. Anlatmaya, paylaşmaya ve sistemi yeniden canlandırmaya hazırız. Yeter ki dinleyecek ve uygulayacak Bakanlığımız ile masaya oturalım!

O zamana kadar tüm haklarımız ile mücadeleye devam!

Saygılarımızla,

İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu