Ana Sayfa Biyoteknoloji Türkiye, her 1 kilogram biyoteknolojik ilaca ortalama 1 milyon dolar ödemektedir!

Türkiye, her 1 kilogram biyoteknolojik ilaca ortalama 1 milyon dolar ödemektedir!

BİYOBENZER İLAÇLARIN HASTALARA VE EKONOMİYE KATKISI BÜYÜK

İlaç sektörünün geleceğini oluşturan biyoteknolojik ilaçların dünya ilaç pazarındaki yeri gün geçtikçe artıyor. Biyobenzer ilaçlar, yenilikçi tedavilerin önünü açacağı gibi, bu ilaçlar ülke ekonomisine de katkı sağlıyor.

“YENİ İLAÇLAR TEDAVİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTACAK”

TRPharm İlaç Medikal Klinik ve ARGE Kıdemli Müdürü Dr. Serdar Altınel, biyoteknolojik ilaçların konvansiyonel ilaçlara kıyasla üretiminin daha zor ve maliyetli olduğunu belirterek, “Yüzde yüz dışa bağımlı olduğumuz bu alanda Türkiye, her 1 kilogram biyoteknolojik ilaca ortalama 1 milyon dolar ödemektedir. Türk İlaç Sanayi’nin yerli biyoteknolojik ilaç üretmesi, ülkemize ve sağlığımıza çok önemli katkılar sağlayacaktır. Konvansiyonel ilaçlar genellikle küçük moleküller ve kimyasal maddelerin bir araya getirilerek formülize edilmesi ile üretilen ilaçlardır. Bunlar genellikle üretimleri daha kolay ve daha uygun fiyatlı ilaçlardır. Türk ilaç sanayisinin de ilk başta ilaç alanında faaliyet gösterirken odaklandığı ve artık uzman olduğu ilaçlar bunlardır. Klasik kimyasal maddeleri kullanıp hasta olan bölge dışındaki dokulara zarar vermektense, biyoteknoloji ile vücuttaki herhangi bir moleküle karşı, direkt oraya gidip bağlanacak özgün bir monoklonal antikor üretebiliyorsunuz. Bir protein veya aşı yapıyorsunuz, bir kan ürünü üretiyorsunuz. Biz burada kişiye özgü tedaviden bahsediyoruz, mesela sizin hastalığınızda bulunan moleküle karşı yapılan tedaviden bahsediyoruz. Bunlar ülkemizde neredeyse yüzde yüz yurt dışına bağımlı olduğumuz milyonlarca dolar harcadığımız tedaviler. İşte bu yüzden de biyoteknolojik ürünler, devletimiz tarafından stratejik önceliği olan ürünler haline geldi. Bu konuda bir takım teşvikler verilmeye başlandı. Biz bu konuda TRPharm olarak stratejik teşvik alan firmalardan biriyiz. Fabrikamız için stratejik teşvik aldık, hem bu işleri kolaylaştırmak ve desteklemek yönünde devletimiz de yanımızda oldu ve yaklaşık 100 milyon euroluk bir yatırımla, sadece biyoteknolojik ürün üretecek bir fabrika oluşturuyoruz. TRPharm olarak inanıyoruz ki; biyobenzer ürünler yalnızca daha fazla hastanın bu önemli tedavilere erişmesini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kullanıldıkları tedavi alanlarındaki sağlık maliyetlerini düşürerek, diğer alanlarda yeni ve yenilikçi tedavilerin önünü açacaktır.” dedi.

“HASTALIKLARLA MÜCADELEDE BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR ÖNEMLİ”

Biyoteknolojik ilaçların, diğer bir adıyla biyofarmasötikler, biyoteknolojik yaklaşımlar ile canlı organizmalardan elde edilen protein ya da polipeptid yapılı tedavi edici ajanlar olarak tanımlandığını belirten Altınel, “Şu an ilaç sektörünün teknolojide geldiği son noktalardan biri biyoteknolojik ilaçlar ve tabi gen teknolojisinin girmesi ile birlikte genoterapi ve immunoterapidir. Biyoteknoloji, ilaç endüstrisinin insan sağlığının hizmetinde ilerlemesi için kilit öneme sahiptir. Bugünkü şartlarda bilinen yaklaşık 30 bin hastalıktan ancak 10 bininin tedavisi yapılabilmektedir. Hastalıklara karşı yeni ilaçların geliştirilmesinde biyoteknolojik yöntemler giderek kimyasal ve bitkisel formülasyonlardan daha etkili olmaktadır. Aralarında kanser, alzheimer, kalp hastalıkları, diyabet ve romatoid artriti de içeren 200 hastalığın tedavisi için geliştirilen yeni ilaçların büyük bir kısmını biyoteknolojik ilaçlar oluşturmaktadır. İnsan sağlığında çığır açan biyoteknolojik ürünler, üretim ve geliştirme maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle pahalı ürünlerdir. Biyoteknolojik ürünleri çok uluslu global firmalar yıllar önce ürettiler. Şimdi onların bazı ürünler için patent süreleri bitti ve biz onların biyoteknoloji ürünlerinin benzerleri üzerinde çalışmaya başladık. Hatta sadece biz değil, global firmalar da biyobenzer alanında çalışmaya başladı. Bu çok büyük bir pazar ve giderek büyümeye de devam ediyor. Şubat ayında Türkiye’nin ve Dünyanın ilk ritixumab biyobenzer ürününün ülkemizde ruhsatını aldık ve Eylül ayı itibari ile de biyobenzer ilacımız geri ödemeye girdi. Bundan sonraki hedefimiz, ülkemizde üreteceğimiz biyobenzer ilaçları dünyaya ihraç etmek ve Türkiye’nin katma değerli ihracat hedeflerine katkı sağlamak olacaktır. Yerelleşme kapsamında patent süreleri biten biyoteknolojik ilaçlar yerine üretilecek biyobenzer ilaçlar, hem hastaların biyoteknolojik ilaçlara erişimini artırmakta hem de rekabet oluşturarak devletimize olan ilaç maliyetlerini azaltmakta, sağlık sisteminin finansal devamlılığına çok büyük katkıda bulunmaktadır” diye belirtti.

KANSERDE EN ETKİLİ TEDAVİ BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLARLA”

Altınel, kanser tedavileriyle ilgili de şu bilgileri paylaştı:

“Onkoloji alanında tedavi görüyorsanız, kanserseniz, son derece ciddi bir tedavi almanız gereklidir ve bunu en iyi şekilde tedavi ettirmek istersiniz, işte buna imkan veren tedavilerden birisi de biyoteknolojik ilaçlardır. Çünkü, biyoteknolojik ilaçlar hastanın kanser dokusunun içerisindeki tek bir hücre ya da moleküle yönelik hedefli tedavilerdir, bu ilaçlar kanser hücresinin büyümesini durdurmakta, tümörün büyümesini sağlayacak, onu besleyen damar oluşumunu engelleyen ilaçlardır. Yerli İlaç Sanayi bu tedavi alanına biyobenzer ilaçlarla girmektedir. Bir ürünün biyobenzer olması; referans ürüne yüksek derecede benzer bir biyolojik ürün olduğu ve biyobenzer ürün ve referans arasında klinik açıdan güvenlik, saflık ve etkinlik açısından anlamlı farklar olmadığı anlamına geliyor. Biyobenzer üründe bir avantajımız daha var. Biyobenzer ürünler klinik dönemi yani insanlar üzerinde denenmesinden önceki dönemi, çok yoğun ve çok detaylı bir analizle geçiriyorlar. Bunlar Faz 1 klinik aşamasında da -insandaki ilk çalışmalar- detaylı bir incelemeden geçtikten sonra hızla ruhsatlandırılıyorlar ve piyasaya verilerek, insan sağlığına hizmet edebiliyorlar. Türkiye fırsatları iyi değerlendirirse, lokasyon olarak biyoteknolojik ilaçlarının Ar-Ge merkezi haline dönüşeceğine inanıyoruz.”