Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında, şizofreni konusunda toplumun bilgi düzeyini ve var olan önyargıları ortaya koyabilmek, bu alanda somut ve gerçekçi çözümler üretilmesine olanak sağlayabilmek amacıyla Abdi İbrahim Otsuka ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu işbirliği ile gerçekleştirilen ve Türkiye’de bu kapsamda yapılan ilk araştırma olma özelliğini taşıyan
“Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı
Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması”nın
sonuçları açıklandı.
Türkiye çapında yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, toplumumuzda şizofreniye bağlı damgalama konusu büyük bir yara. Araştırma, toplumun yüzde 84’lük bir kesiminin şizofreni hastalarını toplumsal hayatta yakınında görmek istemediğini ve bu hastalığa kayıtsız olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmada, katılımcıların şizofreni hastalarına yönelik, “Şizofreni hastası bir insanın öğretmenlik yapmasını istemem” ve “Şizofreni hastası bir kapı komşum olsa, bundan rahatsız olurum” cümleleri öne çıkan ifadeler arasında dikkat çekiyor.
Şizofreninin toplumumuzda nasıl algılandığını, bilgi seviyesini, damgalama ve ayrımcılık düzeyini ortaya çıkaran araştırma, önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek şizofreniye bağlı damgalama ve ayrımcılıkla mücadele programına yön verecek.
ŞİZOFRENİ HASTALARI ve AİLELERİ HASTALIKTAN ÇOK DAMGALAMADAN ZARAR GÖRÜYOR
Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında, şizofreni konusunda toplumun bilgi düzeyini ve var olan önyargıları ortaya koyabilmek, bu alanda somut ve gerçekçi çözümler üretilmesine olanak sağlayabilmek amacıyla Abdi İbrahim Otsuka ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu işbirliği ile gerçekleştirilen ve Türkiye’de bu kapsamda yapılan ilk araştırma olma özelliğini taşıyan “Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması”nın sonuçları açıklandı.
Türkiye çapında yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, toplumumuzda şizofreniye bağlı damgalama konusu büyük bir yara. Araştırma, toplumun yüzde 84’lük bir kesiminin şizofreni hastalarını toplumsal hayatta yakınında görmek istemediğini ve bu hastalığa kayıtsız olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmada, katılımcıların şizofreni hastalarına yönelik, “Şizofreni hastası bir insanın öğretmenlik yapmasını istemem” ve “Şizofreni hastası bir kapı komşum olsa, bundan rahatsız olurum” cümleleri öne çıkan ifadeler arasında dikkat çekiyor. Şizofreninin toplumumuzda nasıl algılandığını, bilgi seviyesini, damgalama ve ayrımcılık düzeyini ortaya çıkaran araştırma, önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek şizofreniye bağlı damgalama ve ayrımcılıkla mücadele programına yön verecek.
Ruh sağlığı konusunu sahiplenen ve bu alanda etkin toplumsal çalışmalar yürüten Abdi İbrahim Otsuka ile Şizofreni Dernekleri Federasyonu, Dünya Ruh Sağlığı Günü dolayısıyla düzenledikleri toplantıda, ülkemizde bu kapsamda ilk kez yapılan “Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı.
Araştırma sonuçlarının açıklandığı basın toplantısına Abdi İbrahim Otsuka Şirket Yöneticisi Elif Elkin, Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı Doç. Dr. Haldun Soygür, Şizofreni Dernekleri Federasyonu Kurucu Üyesi Prof. Dr. Köksal Alptekin ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu Kurucu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldız katıldı.
Türkiye’de şizofreni konusunda yapılan en geniş kapsamlı araştırmaya imza atan Abdi İbrahim Otsuka ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu, şizofreni hastalarının iyileşmesinin ve toplumsal hayata katılımının önündeki en büyük engel olan, hastalığın yol açtığı sorunların bile önüne geçen damgalamanın ve ayrımcılığın durumunu bu çalışmayla gözler önüne serdi.
Şizofreninin toplumumuzda nasıl algılandığı, şizofreni hakkında ne düzeyde bilgi sahibi olduğu ile şizofreniye bağlı damgalama ve ayrımcılık düzeyinin ortaya çıkarıldığı araştırma, şizofreni konusunda toplumu bilinçlendirmek, hastalarla empati kurabilmeyi sağlamak amacıyla önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek şizofreniye bağlı damgalama ve ayrımcılıkla mücadele programına yön verecek.
Araştırmanın saha çalışması, 4 – 26 Eylül-tarihleri arasında gerçekleştirildi. İstanbul başta olmak üzere (%19,1), TÜİK verilerine göre cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik statüyü temsil edecek şekilde 12 ilin verilerinin alındığı araştırmada, kadın ve erkek oranları dengeli dağıtıldı. 18 yaş üzerindeki katılımcıların çalışmayan ve çalışan olarak ayrımına bakıldı. Ayrıca meslek grupları özelinde sonuçları incelemeye alan çalışmaya katılanların çoğu bir işyerinde ücretli çalışan (% 50,7) olmakla birlikte, her kesimin temsili sağlandı ve psikolojik danışman ve rehberlik eğitmeni, polis, din görevlisi gibi meslekler bazında analiz yapıldı.
Damgalamanın önlenmesi için toplum desteği şart
Tüm ruh sağlığı hastalıklarında olduğu gibi, şizofreni hastalığında da en büyük sorunun toplumumuzdaki önyargılardan kaynaklandığını belirten Abdi İbrahim Otsuka Şirket Yöneticisi Elif Elkin, “Bu araştırma damgalamanın boyutunu çok çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Maalesef hala şizofreninin bulaşıcı olduğunu, tedavisinin olmadığını düşünen bir toplumuz. Bu hastalıkla mücadele eden birinin sosyal meslekler olarak tanımlayabileceğimiz öğretmenlik, bakıcılık, doktorluk gibi işler yapmaları istenmiyor. Hatta komşumuz, iş arkadaşımız, çalışanımız veya yolculukta yanımızda oturan kişi olmasını bile istemiyoruz. Toplumun yüzde 46,7 gibi bir kesimi bu konuda yapabileceği bir şey olmadığına inanıyor, yüzde 36,8’inin ise hiçbir fikri yok. Yani % 84’e yakın bir kesim bu konuda çözümün parçası olmaya hala çok uzak. Bu gerçekten çok büyük bir oran. Abdi İbrahim Otsuka olarak, kurulduğumuz günden bu yana damgalama konusunu esas mücadele alanımız olarak belirledik. “Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması” ile de gördük ki aslında bugüne kadar çok doğru bir yolda ilerlemişiz. Bu araştırmanın, şizofreni konusunda farkındalık yaratmanın ötesinde, bundan sonra hep birlikte yeni çözümler ortaya koyabilmemize, güçlü ve somut adımlar atabilmemize imkan sağlayacağına inanıyorum” dedi.
Abdi İbrahim Otsuka’nın “toplumsal damgalama” konusunu sahiplenerek, bu soruna yönelik etkili sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirdiğine dikkat çeken Elkin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ürünlerimizle hastaların hayatını iyileştirecek çözümler üretmeye devam ederken, bir yandan da toplum sağlığına katkı sağlayacak etkili farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Şizofreni konusunda toplumu bilinçlendirmek amacıyla 2014 yılında Görmezden Gelmeyelim projemizi hayata geçirdik. ‘Görmezden Gelmeyelim – Tarih Öncesinden Günümüze Şizofreni Serüveni’ sergimizi bugüne kadar İstanbul, Ankara, İzmir ve Kocaeli’ye taşıdık ve 2 milyondan fazla insana ulaşmayı başardık. İlk günden itibaren büyük ilgi gören bu sergi, pek çok önemli ödülün de sahibi oldu. Hazırladığımız web sitesinde herkesin yararlanabileceği bilgiler paylaşarak doğru bilinen yanlışları düzeltmeye, bilgi kirliliğini önlemeye çalışıyoruz. Ayrıca bugüne kadar Türkiye çapında 175 Ruh Sağlığı Merkezine destek verdik. Çeşitli gönüllük projelerimiz ile hem merkezlerin ihtiyaçlarını karşılamaya hem de hekimlerin ve personelin eğitim ihtiyacını karşılamaya çalışıyoruz.”
Elkin, bundan sonra hayata geçirilecek projeleri, bu araştırmadaki sorunlara odaklanarak şekillendireceklerini belirterek, “Sorunun daha fazla olduğu bölgelerden ve kesimlerden başlayarak bir dizi eğitimler planlayacağız; KSS projeleri, işbirlikleri gerçekleştireceğiz. Bunları şekillendirdikçe sizlerle paylaşacağız. 2 yılda bir bu çalışmalarda ulaşacağımız noktaları analiz edip, sürecin takipçisi olmayı hedefliyoruz” dedi.
Toplantıya katılan Doç. Dr. Haldun Soygür, Prof. Dr. Köksal Alptekin ve Prof. Dr. Mustafa Yıldız araştırma hakkında önemli değerlendirmelerde bulundular. Ruhsal hastalıkların sıklığının ve yaygınlığının tüm dünyada ve ülkemizde giderek arttığına dikkat çekerek, ruhsal hastalıkların önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldiğine dikkat çektiler. Tüm sağlık sorunlarında olduğu gibi ruhsal hastalıklar açısından da erken tanı tedavinin kritik önem taşıdığını belirterek şu bilgileri paylaştılar: Ruhsal hastalıklarda tedavinin önündeki en büyük engel, toplumda bu hastalıklara karşı bir damgalama ve ayrımcılık eğiliminin olması. Bu nedenle ruhsal hastalıkların erken tanı ve tedavisinde başarı sağlamak için öncelikle damgalama ve ayrımcılığın azaltılmasını sağlamak gerekiyor.
Damgalama ve ayrımcılığa en fazla maruz kalanlar şizofreni hastaları
Şizofreni, ciddi ruhsal hastalıklar arasında yer alan ve yaşam boyu yaygınlığı yaklaşık yüzde 1 civarında olan, yeti yitimine de yol açabilen önemli bir ruhsal hastalık. Ruhsal hastalıklar arasında damgalama ve ayrımcılığa en fazla maruz kalanlar şizofreni hastaları.
Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık Araştırması”nda dikkat çeken sonuçlar şunlar:
- Şizofreni toplum tarafından çok yüksek oranda, neredeyse toplumun tümü tarafından biliniyor. Bu yüksek oranda bilinirliğe karşın, şizofreni hakkında bilgim var diyenlerin oranı yüzde 61. Şizofreni toplum tarafından bilinmekle birlikte, halk arasında negatif bir algıya sahip.
- Toplumun şizofreniyi öğrendiği kaynaklar arasında, hekimlerin ve sağlık görevlilerinin oranı sadece yüzde 12 ile sınırlı.
- Şizofreni hastalarının tehlikeli ve saldırgan insanlar olmadığını net bir dil ile ifade edenlerin oranı yüzde 40.
- Toplumun dörtte biri şizofreni hastalarının hiçbir zaman iyileşmeyeceğini, dörtte biri hiçbir zaman çalışamayacağını, beşte biri hastane dışı ortamda yaşayamayacaklarını düşünüyor.
- Toplumun beşte biri şizofreniye cinler veya büyünün neden olduğunu düşünüyor. Yarısı ise bu konuda bir bilgisi olmadığını ifade ediyor. Toplumun sadece üçte biri şizofreniye cinler veya büyünün neden olmadığını net olarak ifade ediyor.
- Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri hakkında bilgi sahibi olanların oranı sadece katılımcıların üçte biri.
- Şizofreniyle ilgili tutum ve sosyal mesafeye bakıldığında, toplumu oluşturan bireylerin şizofreni hastasına yakın olmak istemedikleri anlaşılıyor.
- Toplumun yarısı şizofreni hastaları ile ilgili bir sosyal sorumluluk işlevi üstlenmek istemediğini belirtiyor. Şizofreni hastasının yalnızlığı ve ızdırabı toplumun duyarsızlığı ya da kayıtsızlığı ile daha da derinleşiyor.
Ruhsal hastalıklar arasında en bilineni depresyon
Araştırma sonucuna göre, ilk akla gelen ruhsal hastalıklar arasında depresyon ve şizofreni geliyor. Depresyon, yüzde 98 ile en çok bilinen ruhsal hastalık olarak öne çıkarken, en az bilinen ruhsal hastalık ise yüzde 29 ile Obsesif-Kompulsif bozukluk. Erkekler, kadınlara oranla ruhsal hastalıklar konusunda daha az bilgi sahibi. Özellikle çalışan kadınlar diğer kişilere nazaran bipolar bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi, panik bozukluk ve obsesif-kompulsif bozukluk hastalıklarını daha çok biliyor.
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri hakkında bilgi sahibi değiliz
Ruhsal hastalıklar ile ilgili yapılması gerekenlerden önce, bu konuda bilgi sahibi olmak daha büyük önem taşıyor. Araştırma, toplumumuzun Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Çalışmaya katılanların sadece yüzde 37.8’i ruh sağlığı merkezleri hakkında bilgi sahibi iken yüzde 62.2’sinin herhangi bir bilgisi bulunmuyor.
Her 5 kişiden 2’si şizofreniden habersiz
Araştırma, toplumun şizofreni konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını ortaya koyuyor. Sonuçlara göre, toplumumuzdaki bireylerin yüzde 61.7’si şizofreni hakkında bilgi sahibi olduğunu, yüzde 38.4’ü ise bilgisinin olmadığını belirtiyor. Hastalık hakkında bilgi edinilen kaynaklarının başında yüzde 44.4’le akraba ve arkadaş çevresi geliyor. İkinci sırada yüzde 40.6 ile sosyal medya, üçüncü sırada yüzde 37.6 ile aile ve yakın çevre yer alıyor. Rapora göre, her 5 kişiden 2’si şizofreni konusunda bilgi sahibi değil.
Şizofrenide doğru ve etkili tedavi büyük önem taşıyor
Bilinenin aksine, şizofrenide tedavi son derece olumlu sonuçlar yaratıyor. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 69’u şizofreni tedavisinde doğru ve etkili ilaç kullanımının önemine belirtiyor. Yüzde 34.8’lik bir kesim ise şizofreniyi hiçbir zaman iyileşmeyecek bir hastalık olarak görürken, yüzde 23.9’luk kesim şizofreninin tedavisinin olmadığını sanıyor. Şizofreni hakkında bilgi kirliliği de oldukça yaygın. Araştırmaya katılanların yüzde 18.6’sı hastalığa cinlerin ve büyünün neden olduğunu, yüzde 10,1’i ise şizofreniyi bulaşıcı bir hastalık sanıyor.
Önyargı ve damgalama çok yaygın
Toplumdaki tutum ve davranışlar, şizofreni hastalığının tedavisinde son derece belirleyici bir unsur. Araştırmada çok büyük bir kesimin, “Şizofreni hastası olan bir kişinin doktorluk, öğretmenlik yapmasını istemem”, “Bir şizofreni hastasının çocuklarıma bakıcılık yapmasına izin vermem” ve “Şizofreni hastası bir kapı komşum olsa, bundan rahatsız olurum” cümlelerine katıldığı görülüyor. Bu sonuç, bulunduğumuz noktayı çok açık biçimde gösteriyor. Hastalığın kendisinden bile daha zor olan, tedaviyi dahi engelleyen bir sorun olan toplumsal damgalama ve ayrımcılık toplumumuzda oldukça yaygın.
Toplumun yarıya yakını bir şey yapılamayacağı görüşünde
Araştırmaya katılanların yüzde 46.7’si şizofreni hastalarına daha iyi hizmet sunulması ve haklarının iyileştirilmesi için yapabileceği bir şey olmadığını belirtiyor. Sadece yüzde 16.5’lik bir kesim bu konuda yapabileceği bir şey olduğunu söylüyor, yüzde 36.8’lik bir kesim ise bu konuda herhangi bir fikir beyan etmiyor. Bireylerin şizofreni hastalarına daha iyi hizmet sunulması aşamasında yapabilecekleri konular incelendiğinde; görüşülen kişilerin yüzde 17.7’si “Bilinçlenmenin artmasına yardımcı olabilirim”, yüzde 16.5’i “Toplumsal hayata katılmalarını sağlayabilirim” ve yüzde 12.4’ü “Yapılacak kampanyalara destek olabilirim” yanıtını veriyor.