Ciddi komplikasyonlar gelişinceye dek sessiz bir hastalık olarak ilerleyen diyabet, hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.
Sosyal ve ekonomik yüküyle hem toplum sağlığını hem de sağlık sistemlerini pek çok güçlükle karşı karşıya bırakan diyabetin, tüm dünyada görülme sıklığı artıyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre 2017 yılında dünya üzerinde 425 milyon diyabetli olduğu ve bu sayının 2045 yılında 629 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de de diyabet sıklığı, 2010 yılında yapılan TURDEP II çalışmasına göre %13,7’ye çıkmış ve 12 yılda %90 oranında bir artış göstermiştir.
Morbiditeyi artıran önemli hastalıklardan biri olarak kabul edilen diyabet, son dönemde görülen böbrek yetmezliklerinin yarısının, 65 yaş altı körlük ve travma dışı nedenlere bağlı ampütasyonun ise en yaygın nedeni olarak da nitelendiriliyor.
Türkiye’deki diyabetli bireylerin yaklaşık yarısı hastalığından habersiz
Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sargın, hastaların önemli bir kısmına tanı konulduğunda, hastanın yaşam kalitesini büyük oranda düşüren komplikasyonların gelişmiş olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Sargın, erken tanı için diyabet açısından yüksek riskli bireylerin yılda bir kez kan şekeri ve/veya HbA1c testi yaptırmasının gerekli olduğunun altını çizerken, tanının ardından diyabetli hastalarda etkin glisemik kontrol sağlanması ve üç ayda bir HBA1c testi ile bunun kontrolünün yapılması gerektiğini vurguluyor.
Diyabet hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor
Prof. Dr. Sargın, hastanın çalışma hayatını ve günlük rutinini devam ettirmesini zorlaştıran diyabet kaynaklı kronik komplikasyonları şöyle açıklıyor: “Kronik komplikasyonların gelişmesi, yaşam kalitesinde ciddi düşüş nedenidir. Görme kaybı – körlük, kronik böbrek yetmezliği, koroner arter hastalığı – kalp yetmezliği, diyabetik ayak – amputasyonlar, kronik ağrıya sebep olan periferal nöropati, gastroparezi, mesane disfonksiyonları gibi komplikasyonlar geliştiğinde hastanın fiziki aktivitesi ciddi anlamda sınırlanabilmektedir. Diyabet tedavisinin başarılı olabilmesi için hastanın yaşam tarzı değişikliği yapması ve ilaçlarını düzenli kullanılması gerekiyor. Diyabette yaşam tarzı yönetimi, diyabetli bireylerin kendilerini yönetim eğitimi ve desteği, tıbbi beslenme tedavisi, fiziksel aktivite, sigarayı bırakma danışmanlığı ve psikososyal bakım başlıklarından oluşmaktadır. Bugün diyabet takibinde yaşanılan birçok sorun bu yönetimin yapılmaması veya göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır.”
Diyabet tedavisi uyum ve sürekliliğinin geliştirilmesi en etkili çözüm
Lilly İlaç Medikal Direktörü Levent Alev ise 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde şunları söyledi: “Diyabet yönetiminde, hastanın kendi sağlığı ve bakımını yönetmek için adımlar atma konusundaki istekliliği ve yeterliğinin teşvik edilmesi esastır. Türkiye’deki diyabetli birey sayısı hızla artarken, diyabet eğitimine erişimin sağlanması ve eğitimin bireye göre uyarlanması da dahil olmak üzere, diyabet tedavisinde uyum ve sürekliliğin iyileştirilmesi için pek çok fırsat mevcut. Diyabet tedavisi uyum ve sürekliliğinin geliştirilmesi, diyabetin sağlık sistemleri üzerindeki yükünü belirgin şekilde düşürerek, diyabetle yaşayan bireyler için yaşam kalitesini artırabilir. Biz Lilly İlaç olarak, bu doğrultuda tüm paydaşlarla iş birliği içinde çalışmaya devam edeceğiz.”