W- Elaa Pharm Kozmetik İlaç Medikal A.Ş Genel Müdür’ü Dr.Ecz.Levent Alparslan ile Fitoterapi özelinde sohbet edeceğiz.
Levent Bey sizi ve Elaa Pharm’ı tanıyabilir miyiz?
L.A.- 1977 yılında Erzurum’da doğdum. İlk öğretimimi Atatürk İlkokulunda, Orta ve Lise Öğretimimi Erzurum Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Öğretmenlerimin ne olmak istiyorsun sorusuna ‘Bitkilerden İlaç Yapmak istiyorum’ diye cevaplardım. Babamın Ortopedist ve dayımın eczacı olması tedavi ve ilaç konusunda çok meraklı olmamı sağlamıştı. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandım ve bitirmeye yakın gönüllü olarak Ege Üniversitesi İlaç Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nde (ARGEFAR) çalışmaya başladım. Bu merkez hızla büyüdü, gelişti ve hem üniversitenin hem ülkemizin göz bebeği olarak, ilaç ve klinik çalışmalar alanında çok sayıda çalışmaya ev sahipliği yaptı. ARGEFAR’ın ilk üniversite sanayi işbirliği projesi olan ‘Bal Arılarının Hastalıklarına ve Varroa’ya Karşı Doğal Ürün Geliştirilmesi’ Tübitak Projesini yönettim ve doğal içerikli farmasötik ürünler geliştirdim. Bu arada Ege Üni. Eczacılık Fakültesi Biyofarmasötik ve Farmakokinetik Bilim Dalında Yüksek Lisansımı tamamladım. Doktoramı Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalında tamamlarken ARGEFAR’da yapılan ilk Biyoyararlanım ve Biyoeşdeğerlik çalışmalarının içerisinde eczacı olarak görev aldım. Doktora sonrasında üniversiteden ayrılarak İzmir Tire Organize Sanayi Bölgesinde, Biyosidal ve Yara ürünleri üretecek bir fabrikanın Ar-Ge’sini kurarak ürünlerini geliştirdim. Tübitak projesiyle geliştirdiğimiz inovatif ürüne patent aldım. Bu ürünlerin üretim hatlarını kurarak ve ruhsatlarını aldım. 2014 yılında ELAA PHARM A.Ş. kurdum. Bana ait Dr.Umay Markasıyla Bitkisel Kozmetik ve Doğal Ürünler konseptini oluşturdum. Krizden etkilenerek dükkanımı kapattım. Sonrasında yine İzmir’de sınırlı sayıdaki ilaç ve sağlık ürünleri fabrikalarında yöneticilikler yaptım. 2018 yazı itibariyle İstanbul’a taşınarak özel sağlık ürünleri geliştiren firmaya danışmanlık yapmaya başladım. Aynı zamanda Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği’nin Başkan Yardımcısıyım. Dernek olarak iki senedir düzenlediğimiz Uluslararası iki kongrenin de başkanlığını yaptım.
W- Ülkemizde Fitoterapi Konusunda Gelişimi Nasıl Görüyorsunuz?
L.A.- İnsanoğlu varoluşundan bu yana beslenme ve tedavilerle hayatta kalmak mücadelesinde bitkilerden her zaman yararlanmıştır. Nesilden nesile aktarılan gözlemsel bilgiler kadim tıp uygulamalarının alt yapısını oluşturmaktadır. Günümüzde bu bilgiler bilimsel ve klinik veriler eşliğinde çok daha anlam ve değer kazanmaktadır. Ülkemizde de Fitoterapi ve fitoterapötik ürünlere karşı, bilgi, yetkinlik ve kanıta dayalı çalışmaların artmasıyla hızla yükselen bir bilinç oluşmaktadır. Önceleri alternatif tıp, lokman hekimcilik gibi zaman zaman küçümsenen yada ötelenen bitkisel ürünler ve uygulamaları artık daha sağlıklı, daha güvenli ve hekimler tarafından da daha sahiplenilmektedir. Fitoterapi; Eczacılığın önemli bir meslek bilimi olan Farmakognozi dalının konusudur. Bu alanda yetişmiş çok değerli bilim insanları ve hocalarımız mevcuttur. Dünyada bu konuda sözü geçen birkaç ülkedeki gibi doktorlarımızın da tedavi kısmında eczacılarla birlikte hareket etmesi, her şeye iyi gelen aktariye vurgularının yerine bilimsel ve kanıtsal ifadelerin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Son dönemlerde tüm teknolojik ve endüstriyel gelişmelere karşı sağlık, yaşam ve güzellik kavramlarında doğal, bitkisel ürünler ve destekler ön plana çıkmaktadır. Özellikle son birkaç senede sağlık ve güzellik sektörünün durduğu birkaç önemli konu vardır; Doğallık, Organikllik ve Çevreye Duyarlılıktır.
‘Green’ Ana Teması ile çok sayıda ulusal, uluslararası çalıştaylar, kongreler, sempozyumlar düzenlenmiştir. Ürün içerikleri, yeni bitkisel materyaller, çevreyi kirletmeyen-biyobozunur ürünler ve etkinlikler konuşulmakta, tartışılmaktadır. Bazı üniversitelerimizde Fitoterapi, Aromaterapi kursları düzenlenerek konuya ilgi olan eczacı, hekimler ve sağlık çalışanlarına yoğun eğitimler verilmektedir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da Geleneksel Bitkisel İlaç ruhsatlarının alınabilmesi için firmalara ekonomik anlamda kolaylıklar sağlamakta ve karşılaşılan sorunlar noktasında dinleyerek yardımcı olmaktadır. Tüm bu gelişmeleri çok olumlu buluyorum. Bununla birlikte Türkiye, yükselen doğallık eğiliminde potansiyelinin hak ettiği yere çıkması gerektiğini düşünüyorum.
W- Bitkisel sabit yağlar ve kullanımları ile ilgili bilgi verir misiniz?
L.A.- Bitkisel yağlar, içerdikleri yağ asitleri, vitamin ve çok sayıdaki bileşenleri ile çok önemli işlevlere sahiptir. Ancak elde edilmeleri için soğukta sıkım (Cold Press) yöntemi uygulanmalıdır. Mekanik olarak sıkılan ve ısıl işlem uygulanmayan sabit yağlar besleyici değeri çok daha yüksektir ve sıcaklıkla bozunan yapıları içermez. Normal beslenme alışkanlığımız içerisinde tükettiğimiz, mutfağımızın içerisinde yer alan yağların sağlığımıza ciddi destekleri bulunmaktadır.
Birkaçına özetle değinecek olursak; Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi, tarihe düşen notlara, simgelere, deyimlere atasözlerine kadar giren zeytinyağı, ruh ve beden sağlığını koruyan Oleik asit gibi yağ asitlerine, A,D,E,K gibi vitaminlere ve fenolik bileşiklere ev sahipliği yapmaktadır. Yine tohumlarını tat vermek üzere çokça kullandığımız çörek otu kendine has timokinon, nigellon gibi maddeleri içerdiği gibi ihtiyacımız olan linoleik asit için zengin bir kaynaktır. Geleneksel uygulamalarda bağışıklığı güçlendirmesiyle hastalıklardan korumada, allerji ve allerji kökenli rahatsızlıkların bertaraf edilmesine destek olmada, bilimsel çalışmalarda antitümörel etkisi ile kullanılmaktadır. Kozmetik açıdan cildin güzelleşmesinde ve saç bakımında kullanılmaktadır.
W- Tıbbi bitkilere ait başka örnekler paylaşır mısınız?
L.A.- Sarı Kantaron, hem haricen hem de dahilen kullanılabilen çok önemli bitkisel bir üründür. Zeytinyağında masere edilerek yani bekletilerek elde edildiğinden zeytinyağının zenginliklerini de taşır. Hypericin gibi özgün bileşikleri ve yağ asitleri nedeniyle yara-yanık tedavisinde, psikolojik rahatsızlıklarda ve ülser gibi mide sorunlarında etkili olmaktadır. Dikkat çekici etkileri olan ceviz yağı Omega 3,6,9 yağ asitlerini içermektedir. Kalp sağlığını koruduğu gibi idrak, hafıza ve odaklanma gibi durumları arttırdığı çalışmalara konu olmuştur. Özellikle sınav dönemi çalışan gençler ve unutkanlık yaşayan yetişkinler için faydalı olacaktır. Yine Omegalar açısından zengin keten tohumu yağı, kalp rahatsızlıkları, romatoid artirit ve ülseratif kolit gibi sorunlarda önemli bir yardımcıdır. Son dönemlerde çekirdek yağlarının da önem kazandığı görülmektedir. Üzüm çekirdeği yağının E vitamini ve önemli Resveratrol kaynağı olması çekirdeği de önemli bir ticari ürün haline getirmiştir. Güçlü antioksidan etkiyle vücudun direnç kazanmasında kullanılabildiği gibi yaşlanma karşıtı etkisiyle çok sayıda kişisel bakım ürünün terkibinde yer almaktadır. Nar çekirdeği yağı da özgün Punisik asit içeriği ile kalp sağlığı ve sindirim sistemi destekçisi olarak kullanılmaktadır.
W- Bu ürünlerin ülkemizde ekonomik değeri ve olması gereken yeri hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
L.A- Ülkemiz, doğası, toprağı, iklimi ve biyoçeşitliliği ile büyük tarım potansiyeline sahiptir. Türkiye, dünyadaki sekiz bitkisel gen merkezinin ikisinin kesiştiği yerdedir. Tarım ürünlerinin sürekliliği yani kültürü sağlanmalı ve bu konuda daha fazla çalışma türle çalışma yapılmalı diye düşünüyorum. Böylelikle kültürü yapılan bitkiler, tohumu, ekimi, toplanması, organikliği vs ile mümkün olduğunca standartize edilebilir ve istikrarlı üretim sağlanan, devamı olan doğal materyaller haline getirilebilirler. Standart kültürü yapılan bitkisel materyallerin toplanması, kurutulması, uçucu yağ yada sabit yağının çıkartılmasında kullanılan yöntemlerin optimize edilmesi çok önemlidir. Bilimsel etkinliğin kanıtlanması ve diğer benzer çalışmalar ile karşılaştırılabilmesi için parametreler arasındaki varyasyonlar en aza indirilmelidir. Topraktan alınan ürünlerin daha katma değerli olması için mutlaka fitoterapiye uygun olarak gerekli işlemlerden geçmelidir. Farmakopelerde belirtilen standartlara uygun bitkisel materyallerin elde edilmesi ve sonrasında bitmiş ürünler haline getirilmesi rutinde yapılan tarım ürünlerinin ticari değerine göre çok daha yukarıda ekonomik katma değer sağlayacaktır.
W- Geleneksel tıbbın yeri size göre nasıldır?
L.A.- Geleneksel uygulamalarla modern tıp artık birlikte uygulanabilmektedir. Her ne kadar kimyasal etken maddeleri vücutta farmakokinetik açıdan takip edilebilmek, kan konsantrasyonlarını zamana göre izlemek ve ilacın vücutta yaptığı değişikleri görebilmek bitkisel içeriklere göre daha belirgin olsa da, çoğunlukla birçok maddenin bir arada olmasından kaynaklanan henüz etkinliğin sebebi olan bileşikler tam olarak bilinmese de faydalı oldukları çok sayıda bilimsel veriler ile kanıtlanmış uygulamaları göz ardı etmek yanlış olur. Henüz tüm içerikleri standartize edilemediği gibi, içeriklerinden sadece bir ya da iki maddenin izole edilmesiyle ilaç haline getirilecek bitkisel materyaller de totalinde olduğu gibi etki göstermeyebilir. Dolayısıyla işlevsel yapıları ile fonksiyonel gıda olarak beslenme alışkanlıklarına dâhil edilecek bitkisel kaynaklı desteklerden sağlıklı yaşam adına büyük faydalar sağlanabilir. Bu ürünlerin tüketimi konusunda danışmanlık yapabilecek eczacıların, hekimlerin ve diyetisyenlerin önerileri tüketiciler için değerli olacaktır. Geleneksel tıp denilmesi eskimiş, güncelliğini yitirmiş, bilimsel olmayan demek değildir. Aksine uzun yıllar öncesinden gelen ve nesilden nesile aktarılan çaresi, yararı görülmüş uygulamaların bilimsel ispatlarla geçerli hale getirilmesini ifade etmektedir. Sağlıklı uzun ömür ve güzellik her zaman öncelikli dilektir.
İyi Seneler Sağlıkla Kalın.
W- Değerli Dr.Ecz. Levent Bey görüş paylaşımı için teşekkür eder, başarılar dileriz.