Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 8 Eylül 2020 tarihinde Girişimcilik ve İş Demografisi istatistikleri yayınlanmıştır. İş Demografisi, temel yöntem ve yaklaşımları Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (EUROSTAT) ve OECD tarafından belirlenmiş ve bu yönüyle de uluslararası karşılaştırılabilirliği olan bir çalışmadır. İş Demografisi göstergeleri, “Girişimcilik” konseptinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Temel veri kaynağı, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) sicil tabloları ile yıllık ve dönemlik beyannameleridir. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri de sistemin diğer önemli kaynağını oluşturmaktadır. Girişimcilik ve İş Demografisi çalışması temel olarak aktif girişimlere ilişkin doğum, ölüm, hayatta kalma ve büyüme dinamiklerini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışma kapsamında ise Girişimcilik ve İş Demografisi istatistiklerinden yıllara göre doğan firmaların teknoloji düzeyi ele alınmıştır.
Adı geçen istatistiklerden ortaya konulan bulgulardan ilki imalat sanayinde doğan girişimlerin sayıları olup, teknoloji düzeyine göre Şekil 1’de verilmiştir. Şekil 1’e göre öne çıkan bulgular şöyledir:
- Yıllar itibariyle bakıldığında düşük teknoloji sınıfında doğan girişimlerin sayısı 2012 yılında en yüksek düzeye ulaşırken 2015 yılında en düşük seviyesinde seyretmiştir. Düşük teknoloji seviyesinde dalgalı bir seyir ortaya çıkması gelişmiş ülke ekonomilerinde ürkütücü bir tablo görülmemektedir. Aksine eğer düşük teknoloji düzeyindeki firmaların sayısının giderek azalırken diğer teknoloji seviyelerinde ve özellik yüksek teknoloji seviyelerinde artış görülmesi ülke ekonomileri açısından olumlu yorumlanması gereken bir göstergedir.
- Benzer şekilde yıllar itibariyle orta düşük teknoloji sınıfında doğan girişimlerin sayısı da dalgalı bir seyir izlemiştir. 2019 yılında ise bu teknoloji sınıfında doğan girişimlerin sayısı en düşük seviyede gerçekleşmiştir.
- Bahsedildiği üzere ülke ekonomileri açısından önem arz eden teknoloji sınıfları orta yüksek ve yüksek teknoloji sınıflarıdır. Bunun altında yatan temel sebepler arasında bu teknoloji sınıfında üretilen ürünlerin yüksek ekonomik katma değer oluşturma potansiyelleri bulunmaktadır. Orta yüksek teknoloji sınıfında doğan girişimlerin sayısına bakıldığında genel olarak istikrarlı bir artış seyri izlediği görülmektedir. Benzer şekilde 2014 ve 2015 yılları dışarda bırakılırsa yüksek teknoloji sınıfında da benzer bir resim ortaya çıkmaktadır. Orta yüksek ve özellikle yüksek teknoloji seviyesinde doğan girişimlerin sayısının artması ülkenin ekonomik kalkınmasına, büyümesine ve ülke ekonomilerinin rekabetçi olabilmesine büyük katkı sunmaktadır. Ancak açık ara mutlak bir katkıdan bahsedilebilmesi için düşük ve orta düşük teknoloji sınıfındaki firmalardan orta yüksek ve yüksek teknoloji sınıfına geçişkenliklerinin olması ve firmaların belirli ölçeğe ulaşması gerektiğini burada ifade etmek gerekir. Yani aslında burada ters orantılı bir varsayımdan bahsediyoruz; orta yüksek ve yüksek teknoloji seviyesindeki firma sayıları artış beklerken düşük ve orta düşük teknoloji sınıfındaki firmaların sayısı doğrusal olarak azalması gerekir. Diğer taraftan girişimlerin ya da firmaların teknoloji düzeyi yükseldikçe istihdam katma değeri, diğer bir deyişle istihdam edilen çalışan sayısı azaldığı bilinen bir gerçektir. Burada istihdam sayılarının yüksek teknoloji düzeylerinden dolayı azalması işsizliği artırarak sosyal bir sorun ortaya çıkaracağı aşikardır. Ancak bu sorunun da imalat sektörü özelinde bir çözümü bulunmaktadır. Devletin süper teşviklerle yüksek teknoloji sınıfında büyük ölçekli firmalar oluşturması ve belirli seviyeye kadar onları teşvik etmesi gerekir tıpkı Güney Kore’de olduğu gibi. İlk etapta bu durum oluşacak yüksek sabit maliyetlerden ve firmanın stabil hale gelebilmesinden dolayı bir zorunluluktur. Bu noktada Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2023 yılında en az 10 Turcorn oluşturma çabası yerinde bir karardır, ancak bunun gerçekleştirilmesi görüldüğü kadar kolay değildir. Bunun için ekonominin ve diğer yatırımı etkileyen pek çok faktörün stabil hale getirilmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Zira ekonomiyi sadece ekonomik faktörlerle açıklayamayız. Uygun yatırım ortamı her açıdan tesis edilmesi gerekir göçmen politikaları da dahil olmak üzere.
Şekil 1: İmalat Sanayinde Doğan Girişimlerin Sayısının Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı, 2011-2019
Kaynak: TÜİK verilerinden tarafımca analiz edilmiştir.
Girişimcilik ve İş Demografisi istatistiklerinden imalat sanayinde doğan girişimlerin oranı ise yıllar itibarıyla Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 2’ye göre öne çıkan bulgular şöyledir:
- Orta yüksek teknoloji sınıfında doğan firmaların oranına bakıldığında aslında en olumsuz tablonun 2012 yılında olduğu görülmektedir. Bu yılda doğan firmaların oranı 7,9 seviyesinde kalmıştır. Bu sınıfta doğan girişimlerin oranının en yüksek olduğu yıl ise %9,71 ile 2019 yılı olmuştur.
- Yüksek teknoloji sınıfında doğan firmaların oranına bakıldığında ise keskin azalma trendleri görülmediği, gözlenmiştir. Diğer taraftan bu sınıfta doğan firmaların oranının en düşük olduğu yıl 2011(%0,38) yılı iken en yüksek olduğu yıl 2019 (%0,77)’dur. Buradan bakıldığında hem orta yüksek hem de yüksek teknoloji sınıfındaki firmaların oranının en yüksek olduğu yılın 2019 yılı olması uygulamaya konulan sanayi ve teknoloji politikalarının olumlu bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Ancak 2019 yılında kaydedilen bu olumlu gelişmeye rağmen yüksek teknoloji sınıfında doğan firmaların oranının %1 bandında bile olmaması özellikle düşünülmesi, kafa yorulması ve çok daha fazla çalışılması gereken konuların başında gelmektedir. Bilindiği üzere Dünya bir pandemi sürecinden geçmektedir. Bu süreç beraberinde riskler getirdiği gibi avantajlar da getirmektedir özellikle dijitalleşme açısından. Bu avantajlar sonuna kadar kullanılmalı ve pandemi sürecinde test edilmeye devam edilmelidir. Pandemi bitse bile dijitalleşmenin getirdiği fırsatlardan başta kamu olmak üzere yararlanmaya devam edilmelidir. Yani dijitalleşmenin olanak tanıdığı uzaktan çalışmaya devam edilmelidir kamu harcamalarını azalttığı için. Diğer taraftan pandemi süreci kamu harcamaları üzerinde büyük bir baskı oluşturduğu için daha az verimli (düşük ve orta düşük teknoloji yatırımları) yatırım alanlarından daha çok verimli (orta yüksek ve özellikle yüksek teknoloji yatırımları) yatırım alanlarına kamu bütçeleri transfer edilmelidir.
Şekil 2: İmalat Sanayinde Doğan Girişimlerin Oranının Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı (%), 2011-2019
Kaynak: TÜİK verilerinden tarafımca analiz edilmiştir.
Değerlendirilen bulgular ışığında özetleyecek olursak ülke ekonomilerinin rekabet edebilirliklerinin ve gelişmişliklerinin temelinde aslında ürettikleri ürünlerin taklit edilemeyecek yüksek teknoloji ürünlerden oluşması ve bu ürünleri üreten firmaların oranının yüksek, ölçeğinin ise büyük olması yatmaktadır.
Faydalı olması ve farkındalık oluşturması dileğiyle.
Bilimle ve teknolojiyle kalınız.
Tevfik Bulut
https://tevfikbulut.net/
Sosyal Araştırma Yöntemleri Bilim Uzmanı
& Sanayi ve Teknoloji Uzmanı
Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz veya kopyalanamaz.
Yararlanılan Kaynaklar
- TÜİK, Haber Bülteni: Girişimcilik ve İş Demografisi İstatistikleri, 08 Eylül 2020. Sayı: 33939 https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33939
- The R Project for Statistical Computing. https://www.r-project.org/