Türkiye’nin Vizyonel Derneği: TKD
Prof. Dr. Mahmut ŞAHİN
TKD Gelecek Başkanı
W –1963 yılında kurulan ve gelişerek gelen TKD’nin gelecek başkan olarak mevcut durumunuzu ve gelecek vizyonunuzu paylaşır mısınız?
M.Ş.- TKD’nin misyonu: “Toplumsal, mesleki eğitimi ve araştırmaları destekleyerek Türk halkının kalp-damar sağlığını korumaktır. Türk Kardiyoloji Derneği tüzüğünde belirtilen amaçlara uygun olarak hekimlere yönelik kardiyoloji alanında hazırlamış olduğu kılavuzlar, bilimsel ve eğitimsel aktiviteler, bilimsel yayınlar ve uluslararası organizasyonlar ile etkinliklerini gerçekleştirmektir”.
2014 sonu itibariyle TKD toplam üye sayısı: 2704’tür.
W- Dernek olarak TKD hekim camiası içinde diğer derneklere göre farklı bir yerde midir?
M.Ş- Biraz farklı bir yeri olduğu kanaatindeyim. TKD Kongre ve eğitim faaliyetleri içerisinde sadece Kardiyologlara değil, kalp sağlığı ve hastalıkları ile ilgilenen Aile Hekimleri, İç Hastalıkları Uzmanları, Kalp Damar Cerrahisi uzmanları ve Çocuk Kardiyolojisi uzmanlarına yönelik konulara da yer vermektedir. Son bir kaç yıla kadar, Ulusal Kardiyoloji Kongresine çok sayıda kardiyoloji dışı hekim katılımı vardı, kongrelere katılım sınırlaması sonrası belirgin azalma olmuştur.
W– 2.700 ün üzerindeki üye ile TKD’nin Avrupa da ağırlığı ve algılanması nasıldır?
M.Ş.- TKD, ESC’nin Asil Üyesi olan 56 Ulusal Kardiyoloji Derneğinden biridir. ESC’nin toplam 68.152 olan üyesi içinde % 4’ü TKD’lidir. “Fellow of the ESC (FESC)” kategorisinde oranımız %3 düzeyindedir. ESC’nin üye sayısı bakımından en büyük 10 asil üyesinden biriyiz.
W- Ülkemizde yaklaşık 30.000 kişiye bir Kardiyolog düşmekte. Bu oran Avrupa ve dünya da nerededir? Açığımız var ise bu yönde ileriye dönük olarak yapılması gerekenler-çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
M.Ş.- Türkiye’de şu sıralarda her 1 milyon nüfusa düşen kardiyolog sayımız 35 dolayındadır. UEMS (Avrupa Tıp Uzmanları Birliği) ölçütlerine göre bu sayının 50-70 aralığında olması gerek. Yaşlı nüfus oranımızdaki artış da bunu gerektiriyor. Tabii bu artışı hızla sağlamak için eğitim süresini kısaltmak, eğitimi hafifletmek asla kabul edilebilir yollar değil. Kardiyolojide bilgi ve beceri yükü son 20 yılda 2 mislinden fazla artmıştır. Uzmanlık eğitiminin süre ve içeriğinin bunu karşılayabilecek ve iyi donanımlı kardiyolg yetiştirebilecek düzeyde olması gerekir.
W- Ulusal kalp sağlığı politikamız var mı? Kalp sağlığı önleyici ve tedavi edici faaliyetler de ülke olarak neler yapmalıyız?
M.Ş.- Anımsayacağınız gibi, Türkiye’nin Bulaşıcı Olmayan Kronik Hastalıklar alanındaki ilk Ulusal Sağlık Politikası Taslak metnini TKD 2004-2006 döneminde 120 kadar uzmanın ve 9 ilgili uzmanlık derneğinin ortak çalışmasını sağlayarak tamamladı ve hem Bakanlığa hem TBMM’ye 2006 Aralık ayında sundu. Avrupa Konseyi, hazırlanmasına TKD’nin de önemli katkıda bulunduğu “Avrupa Kalp Sağlığı Sözleşmesi”ni -TKD ve Türkiye Sağlık Bakanlığının da katıldığı- törenle 12 Haziran 2007’de imzaladı. Bu Sözleşme, TKD’nin önerisi ve organizasyonuyla, 26 Aralık 2007’de Ankara’da yine 9 ilgili bilimsel uzmanlık derneği, Bakanlık ve TBMM Sağlık Komisyonu Başkanlığınca da imzalandı. Aynı gün yapılan Sempozyumda Sağlık Bakanı önerilerimiz doğrultusunda Bakanlık Örgütüne “Bulaşıcı Olmayan Kronik Hastalıkları Önleme ve Kontrol” Bölümlerinin eklendiğini, atamaların yapıldığını ve ilk “Türkiye Kalp ve Damar Hastalıklarını Önleme ve Kontrol Stratejik Planı ve Programı”nın hazırlandığını duyurdu. Şu sıralarda bu Stratejik Plan ve Program üçüncü kez revize ediliyor ve doğal olarak TKD yine bu süreçte önemli rol oynuyor.
Önümüzdeki en önemli görev, toplumumuzun daha ilkokul çağından başlayarak, sağlıklı yaşam tercihleri konusunda iyi eğitilmesini ve bu tercihleri benimsemesini sağlamak. Çünkü, bildiğiniz gibi, kalp ve damar hastalıklarının çok büyük bölümü dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam, sigara ve alkol tüketimi ve sağlık kontrollerine önem vermeme sonucunda biriken hastalıklar. İnsanlar bu hatalardan uzak yaşamayı becerdikleri takdirde 65 yaşına dek kalp ve damar hastalıklarından uzak yaşayabilirler.
Yapılan araştırmalar az tuzlu-az yağlı, sebze ağırlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkolden uzak durma ve orta yaştan başlayarak düzenli sağlık kontrolünden geçme yoluyla kalp ve damar hastalıklarının % 85’ler düzeyinde önlenebileceğini gösteriyor. Bu alanda önemli bir ulusal sorunumuz da yetkili ve donanımlı olmayan kaynaklardan yayılan “bilgi kirlenmesi”. Son yıllarda yalan yanlış kullanılan bitkisel ürünler ve lipit konusunda uzman olmayanların yanıltıcı beyanları yüzünden çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyoruz.
W- TKD nin halka yönelik programları nelerdir ve 2015 için özel projeniz var mıdır? Halk sağlığı konusunda TKD nin öncelikleri nelerdir?
M.Ş.- 12 Mayıs Avrupa Kalp Yetersizliği Farkındalık Günü, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü ve 25 Eylül Dünya Kalp Günü TKD’nin her yıl düzenli halk eğitimi programına dahildir ve her biri bir hafta süreyle kamuoyunun dikkatini çekecek etkinliklerle değerlendirilir. İki yıl önce başlatılan “Kalbin İçin Pedalla” etkinlikleri giderek tüm yıla ve tüm yurda yayılıyor. Genel okura dönük çeşitli basın yayın organlarıyla birlikte özel Kalp Sağlığı ekleri hazırlıyoruz. Akut Miyokart Enfarktüsü konusunda bilgilendirme ve hızla 112’ye başvurarak primer stentleme merkezlerine erişme –90 dakika içinde primer stentlemeyi gerçekleştirme- konusunda Sağlık Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz “Yaşam İçin Stent” projemizin örgütsel hazırlıkları ve altyapısı yurdun % 90’ında tamamlandı. Şimdi “kamu spotları” ile halkın bilgilendirilmesi ve cankurtaranlara trafikte doğru biçimde yol verilmesi çalışmaları başlıyor.
W- Malpraktis konusunda üyelerinize ne gibi destekleriniz olmaktadır? Bu konu da üyelerinizin çekinceleri nelerdir? Kamu ve özelde defansif tıp anlayışına yol açabilecek durumlar var mıdır?
M.Ş.- Üyelerimizi yasal düzenlemeler ve Malpraktis Sigortası konusunda başından beri düzenli olarak bilgilendiriyoruz. Önemli bir konu da, uzmanların çalıştıkları kurumlarda özellikle eğitimini almadıkları konularda işlem yapmaya zorlanmaları. 2005’ten beri Sağlık Bakanlığını bu konuda uyarıyor, Girişimsel Kardiyoloji ve Elektrofizyoloji-Aritmi işlemlerinin, yeterli düzeyde eğitim alamamış hekimler tarafından yapılmasının, hem hasta hakları hem de hekim hakları ve sorumlulukları açısından ciddi sorunlara yol açtığını ve açmaya devam edebileceğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu uygulamaları standart klinik kardyoloji eğitimi alanlar yapmamalıdır. Girişimsel Kardiyoloji ve Elektrofizyoloji- Aritmi Girişimleri “yan dal” olmalı, olamıyorsa en azından “sertifikasyon” programına alınmalıdır.
W- Üyelerinize yönelik mezuniyet sonrası eğitim politikanız nedir? Kardiyoloji de güncel kalmanın önemini düzeyi nedir?
M.Ş.- Türkiye’de bildiğiniz gibi “Mezuniyet Sonrası Sürekli Tıp Eğitimi” hemen tümüyle Bilimsel Uzmanlık Dernekleri eliyle yürütülmektedir. Sağlık Bakanlığı kendi içinde böyle bir organizasyona sahip olamadığı gibi, son yıllarda Bilimsel Uzmanlık Dernekleri MSE programlarına katılımı da ağır biçimde kısıtlamıştır. Oysa araştırmalar Kardiyoloji alanında bilgi yükünün 5 yılda bir önemli oranda yenilendiğini gösteriyor. Böyle bir ortamda uzmanların uzmanlık bilgilerinin ve uygulamalarının çağdaş gelişmelere göre güncellenip tazelenmesi kamu sağlığı ve hasta hakları açısından da elzemdir. Üstelik üyelerimiz yalnızca toplantı ve kurslarımıza katılarak yeni bilgi ve becerileri elde etmekle yetinmiyorlar; herhangi bir zorunlulukları olmasa da Yeterlilik Kurulumuzun yaptığı yazılı ve sözlü sınavlara katılıp başarılı oldukları takdirde Yeterlilik Belgesi almayı da gerekli görüyorlar. Bu belgelerin her 5 yılda bir yenilenmesi gerekiyor. Yenileme için ya geçen 5 yılda istenen asgari eğitim kredi puanını aldıklarını belgelemeleri ya da yeniden yazılı ve sözlü sınavlara girmeleri gerekiyor. Uzmanlık bilgilerinin güncelliğini kanıtlamada en önemli belge, işte bu Türk Kardiyoloji Yeterlilik Kurulu Uzman Yeterlilik Belgesidir. Yeterlilik Kurulumuz, Uzmanlık Eğitim Kurumları ve Programlarının Yeterliliğini de 2010’dan beri –saptayıp duyurduğu ölçütlere göre- denetleyip belgelendiriyor. Şu ana dek 15 Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı ile Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği bu değerlendirmelerden başarıyla çıktı ve belgelerini aldı. Bunlar da 5 yıl geçerli belgelerdir ve her 5 yılda bir yeniden incelenerek yenilenmeleri gerekiyor.
W- TKD olarak Aile Hekimlerine yönelik 1. basamakta kap hastalıkları eğitimi veya farklı projeler var mıdır?
M.Ş.- Ülkemizde en yaygın kronik hastalıklardan olan Kalp ve Damar Hastalıkları konusunda Aile Hekimliği ve Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri yaşamsal önem taşımaktadır. Nitekim, 2007’de Sağlık Bakanlığı ve 4 Bilimsel Uzmanlık Derneği ile başlatıp 5 yıl uyguladığımız “Kalbini Sev, İçinde Sevdiklerin Var” projesiyle, 30.000 birinci basamak hekimimizi kalp damar hastalıklarının riskleri ve riskli hastalarını uyarma konularında eğitmiş; hangi şikayetle gelmiş olurlarsa olsunlar tüm hastalarını son derece kolay biçimde obezite-sigara-egzersiz eksikliği-yaş faktörleri bakımından hızla değerlendirip kan basıncı ölçümü ve kalp damar hastalıkları açısından aile öyküsünü dinleyerek mutlaka “ilaca başlamak zorunda kalmamaları için” uyarmalarını istemiştik. Yeni “Kalp Damar Hastalıklarını Önleme ve Kontrol Stratejik Plan ve Programı”nda da bunun önemli yeri olacaktır. Eğer daha sağlıklı bir toplum oluşturmak ve sağlık harcamalarını düşürmek istiyorsak; Sağlık Bakanlığı performans uygulamalarının da “tedavi odaklı” değil, “koruma odaklı” hale dönüştürülmesi; en azından “çift odaklı” oluşturulması gerektiğini savunuyoruz. Aksi takdirde, kalp ve damar hastalıklarından hastaneye yatış-ilaç başlama-cihaz yerleştirme yaşı sürekli düşecek ve bozulan toplum sağlığına paralel olarak sağlık giderleri de hızla artmayı sürdürecektir.
W- İlaç sektörü ile işbirlikleriniz ne anlamda-nasıl olmakta ve gerçekleşen çalışmalardan aldığınız bazı sonuçları paylaşır mısınız?
M.Ş.- İlaç ve tıbbi cihaz sektörüyle işbirliklerimiz hep TKD’nin kuruluş amaçları doğrultusunda, toplumun kalp ve damar sağlığını koruyup geliştirmek ve bunun için Sürekli Tıp Eğitimi, Araştırma, Yayın, Halk Eğitimi çalışmaları odaklı olmaktadır. Sürekli Tıp Eğitiminin de, kamuoyunun eğitimi ve davranış değişikliklerine yönlendirilmesinin de anlamı ve önemini yukarıda anlatmıştım. Toplantı, kurs ve kongrelerimize katılan ve hemen her birinde bilimsel oturumları dolduran hekim sayısı bu çabaların en anlamlı kanıtıdır ve sonuçları da hastalarımızın aldığı kalp damar sağlığı hizmetlerinde kalitenin sürekli artışında görülmektedir. Olanaklarımızı genişletip bu çalışmaları yapabildiğimiz dönemlerde aldığımız sonuçlar tabii ki daha yüksek oluyor. 12/8 Hipertansiyon (HT) Farkındalık Kampanyamız sayesinde toplumumuzdaki HT farkındalık düzeyinin ve HT hastaları arasında kan basıncı kontrol altına alınanların oranlarında ne büyük gelişmeler kaydedildiği TKD dışındaki bilimsel uzmanlık derneklerinin yaptıkları araştırmalarda bile kanıtlanmıştır. Dünya Hipertansiyon Günleri çalışmaları çerçevesinde 2006’da başlatıp kesintisiz sürdürdüğümüz çabalar sonucunda işlenmiş besin ürünlerindeki ve özellikle ekmekteki tuz oranlarının azaltılması kararı çok önemli bir başarıdır.
W- Türki Cumhuriyetlere katkılarımız neler oldu? Önümüzdeki dönem projeleriniz neler? Bu ülkelere yönelik sağlık girişimcilerine önerileriniz var mı?
M.S.- Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazanan Türki Cumhuriyetlere daha ilk günden kendi alanımızda destek çabalarımız başlatıldı. 1996’da Türkçe Konuşan Ülkeler Kardiyoloji Birliği kuruldu ve ilk Uluslararası Kongeresi’ni 1998’de Bişkek’te yaptı. Örgütün ismi 2005’te “Türk Dünyası Kardiyoloji Birliği (TDKB)” olarak değiştirildi. O günden beri özellikle TKD’nin öncülüğünde iki yılda bir TDKB kongresi yapılıyor. Ayrıca her Türk Kardiyoloji Kongresi’nde TDKB Asil Üyesi Ülke Dernekleri ile Ortak Oturumlar düzenliyoruz. TDKB toplantılarında üye ülkelerin Kardiyoloji Uzmanlık Eğitimlerindeki sorunları ortaya koyup çözüm önerileri geliştiriyoruz. Kardeş ülke uzmanlık derneklerinin kurulup gelişmelerini, uluslararası bilimsel örgütlere üyeliklerini destekliyoruz. Şu anda, bizim yanımız sıra, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan Kardiyoloji Dernekleri Avrupa Kardiyoloji Derneği’ne asil üye olarak girdiler. Türkmenistan ve Kazakistan ayrıca Dünya Kalp Federasyonu’na (WHF) da üyeler. Bu ülkelerle birlikte “Çok Dilli Kardiyovasküler Tıp Sözlüğü”nü oluşturduk. Yakında Kazakçanın da bu sözlüğe eklenmesini bekliyoruz. Halen, Azerbaycan Kardiyoloji Derneği kendi ülkesindeki en etkili uzmanlık derneği konumundadır. Ülkelerindeki Kardiyloji Uzmanlık Eğitimini bizim önerilerimiz doğrultusunda Tıp Fakültesi mezuniyetinden sonra 6 yıl süreli olarak yeniden düzenlediler. Bizim gibi kendi Yeterlilik Kurullarını kurmaya, Yeterlilik Sınavlarını yapmaya hazırlanıyorlar. Türk ve Akraba Topluluklar Araştırma Görevlisi Burs Yönetmeliği’miz 2011 yılında hazırlandı; şimdiye dek 8 kişiye burs verdik. Türk Dünyası Kardiyoloji Birliği Gözlemci Konuk Uzman Burs Yönetmeliğimiz de 2010’dan beri yürürlükte ve şimdiye dek 11 uzman, ülkemizde konuk olarak hem Türkçe öğrendiler hem de uzmanlık bilgi ve becerilerini geliştirdiler.
W – TKD imaj olarak ülkemizin en organize ve disiplinli hekim derneği olarak görülmekte, bunu nasıl başardınız? Etik kılavuzunuz da var bu anlamda başka örnek çalışmalarınız olacak mı?
M.Ş.- Bu başarının sırrı, her meslektaşımızın TKD’yi alanımızın “çatı örgütü” olarak görmesi, onun verdiği görevlerin gereğine ve saygınlığına inanarak sorunluluğunu hakkıyla yerine getirmeye özen göstermesi, seçimle göreve gelen herkesin TKD’nin kurumsal ilke ve değerlerine bağlılık göstermesi ve üyeler arasında liyakat temelli görevlendirmeyi esas alması, her görevlendirilenin üstlendiği görev sonucunda değerlendirme raporu hazırlamasıdır. Dernek tüm üyelere aittir ve ancak onların bilimsel, bireysel katkıları ve sunabildikleri katkılarıyla gelişmektedir. TKD’nin geldiği bu saygın konumda, kuruluşundan bugüne kadar görev yapan tüm başkan ve yönetim kurulu üyelerinin özverili çalışmalarının büyük katkısı vardır. Vefat edenlere rahmet diliyor, hayattakilere saygılarımı sunuyorum. Yöneticilerinin aktif görevleri sona erdikten sonrada katkılarını sürdürmeleri ve TKD için özveriyle çalışmaları her türlü takdirin üstündedir.
W – Ulusal kılavuzlarımız yeterli mi? Yeni yapılması veya revizyona ihtiyaç olan kılavuzumuz var mı?
M.Ş.- TKD ilk Ulusal Kılavuz Kurulunu 1995 yılında oluşturmuş ve Koroner Kalp Hastalığından Korunma ve Tedaviye İlişkin Ulusal Kılavuz aynı yıl yayınlanmış; 2010 yılına kadar 21 adet özgün kılavuz oluşturmuş ve yayınlamıştır. Bu kılavuzların çoğu güncelliğini kaybetmiştir. 2002 yılından itibaren Avrupa Kardiyoloji Derneğinin yayınladığı kılavuzlar, ESC’nin izniyle Türkçeye çevrilerek yayınlanmaya devam edilmektedir.
W- Sevgili Hocam TKD olarak hedeflerinizden, projelerinizden bilgi alabilir miyiz ve önümüzdeki ulusal kardiyoloji kongresinden bahseder misiniz? Öne çıkan konular neler olacak ve kimler katılmalıdır?
M.Ş.- TKD Ulusal ölçekli bir çok bilimsel araştırmaya destek vermiştir ve halen desteklediği ve yürüttüğü bir çok çalışma vardır. Türk halkının kalp hastalık riski ve yükünü ortaya koymak için yeni çalışmalar planlamaktadır.
Uluslararası katılımlı Ulusal Kardiyoloji Kongresi 22-25 Ekim 2015 tarihlerinde Antalya Maxx Royal Otel’de gerçekleştirilecektir. Kongre oldukça zengin bir bilimsel içeriğe sahiptir. Akut Koroner Sendromlar, Kalp yetersizliği, Aritmi, Perkutan Kapak Girişimleri, Hipertansiyon, Lipid, görüntüleme, Kardiyoloji Hemşireliği ve Teknisyenliği konularında, hem akademik düzeyde, hem de sahada çalışan uzman ve aile hekimlerine yönelik çok sayıda sempozyum, karşıt görüş, kurs, nasıl yapalım oturumu vardır. Kongremize yurt dışından alanında ünlü çok sayıda konuşmacı davet edilmiştir. Ayrıca Balkanlar, Orta Doğu ve Türk Cumhuriyetlerinden de katılımcı beklenmektedir. Çevre ülkelerden katılımı artırmak için kongrenin 3 büyük salonundaki tüm konuşmalar simultane tercüme edilmektedir.
W- Paylaşımınız için çok teşekkür ederiz.