W- Türkiye İlaç Sanayi Derneği (TİSD) Genel Sekreteri Op. Dr. Sami Türkoğlu ile dernek faaliyetleri ve ilaç sanayi özelinde sohbet edeceğiz.
Başarılı bir bürokrat ve farklı bir kariyer sahibi olarak sizi yakından tanıyabilir miyiz?
S.T.- 1964 Düzce doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara’da tamamladım. 1989 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra SSK Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Beyin ve Sinir Cerrahisi ihtisasını tamamladım. 2001-2002 yıllarında SSK Ankara İhtisas Hastanesi Başhekimliği görevini yürüttüm. 2002-2005 yıllarında SSK Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Başhekimlik görevinde bulundum. 2005-2007 yıllarında SSK Sağlık İşleri Genel Müdürü olarak görev yaptım. 2007-2009 yıllarında SGK Genel Sağlık Sigortası kurumunda kurucu Genel Müdür olarak görev yaptım. 2009 yılından bu yana Nobel İlaç’ta Kurumsal İlişkiler Direktörü olarak görev yapıyorum. 2019 yılından itibaren aynı zamanda Türkiye İlaç Sanayi Derneği Genel Sekreterlik görevini de yürütmekteyim.
W- Ülkemizin en köklü ilaç sektör derneği olan TİSD’i tanıyabilir miyiz?
S.T.- 1951 yılında kurulmuş olan Türkiye İlaç Sanayi Derneği (TİSD), ülkemiz ilaç sanayiinin ilk çatı kuruluşudur. 2021 yılı itibarıyla 70 yıldır ülkemiz ilaç endüstrisinin gelişimine katkı sağlamaktadır. Yarım asrı aşkın tecrübesi ve TİSD paydaşlarının değerli katkılarıyla, ülkemizde sürdürülebilir bir ilaç politikası oluşturulması ve ilaca erişimde devamlılığın sağlanması için faaliyet gösterir. Stratejik alan olan ilaçta, yerli ilaç ve ilaç hammaddesi üretiminin gelişimini desteklemek, tüm paydaşlar için sürdürülebilir ve erişilebilir bir ilaç politikası oluşumuna katkı sağlamak, Türkiye ilaç endüstrisinin dünyada global bir üretici ve ihracatçı konumuna gelmesi için çalışmalar yürütmek, Türkiye ilaç endüstrisini ve üyelerini ilgili platformlarda temsil etmek, üyeleri arasında mesleki ve teknik iletişimi, gerektiğinde iş birliğini sağlamak, haksız rekabeti önlemek, sağlık otoritesi ve üyeleri arasında köprü oluşturarak bilgi paylaşımı yapmak ve iletişim sağlamak amacıyla kurulmuştur.
Ülkemiz ilaç endüstrisini geleceğe taşımak ve ülke ekonomisine değer katmak amacıyla çalışmalarına devam etmektedir.
W- Üyelere sunduğunuz hizmetlerden bahsedebilir misiniz?
S.T.- Derneğimize üye ilaç firması sayısı 29’dur; derneğimiz çalışmalarını Ankara ve İstanbul’da bulunan ofislerinde yürütmektedir. Üyelerimize sağladığımız hizmetler hakkında başlıca söyleyebileceklerimiz: Üyelere sektörel mevzuat ile ilgili güncel bilgileri ve değişiklikleri ulaştırmak, ilgili resmi ve akademik kurumlar ile endüstride Ar-Ge ve biyoteknoloji faaliyetlerinin desteklenmesi konusunda iş birliği yapmak, sağlık otoritesinin sektörden talep ettiği bilgilerin iletilmesinde üyeler arasında koordinasyon sağlamak, üyelerle düzenli toplantılar yaparak güncel bilgi paylaşımı yapmak, üyelerin ilgili bürokratlarla bilgi alışverişi yapabilecekleri platformlar oluşturmak, sorunların çözümlenmesinde destek sağlanması için gerekli girişimleri ve çalışmaları yapmak, üye firmaların temsilcilerinden oluşturduğumuz çalışma komisyonları ile karar alma süreçlerinde aktif katkı sağlamak, şeklinde özetlenebilir.
W- TİSD üyelerinin sektörel gücünü ve köklü pozisyonunu değerlendirebilir misiniz?
S.T.-Yukarıda da belirttiğim gibi, şu an 29 üye firmamızla çalışıyoruz. TİSD’in kuruluş amacı ve misyonuyla da paralel olarak, üyelerimizin tamamına yakını ilaç & ilaç hammaddesi üretimi yaparak Türkiye ilaç endüstrisinin dünyada global bir üretici ve ihracatçı konumuna gelmesi için katkı sağlamaktadırlar. Üyelerimizin pek çoğunun uluslararası akreditasyonlara sahip üretim tesisleri mevcuttur. Bu tesislerde ülkemiz ve dünya insanlarının daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri adına kaliteli, güvenilir ve en uygun maliyetli ürünlerin imalatı gerçekleşmektedir.
İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi, bir ülkenin ilaç üretiminde kendine yetmesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Üyelerimiz, köklü üretim deneyimleri ve ileri teknolojili tesisleriyle, bu dönemde de COVID-19 tedavi protokolünde yer alan ilaçlar dahil pek çok tedavi alanında ilaç ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynamışlardır.
W- Biyoteknolojik İlaçların önemi dünyada olduğu kadar ülkemizde de artmakta. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu alanda TİSD üyelerinin paylaşmak istediğiniz stratejileri var mıdır? Bilgi verebilir misiniz?
S.T.- Dünyadaki gelişmelere paralel şekilde, ülkemizde de biyoteknolojik ilaç pazarının hızla büyüdüğünü görüyoruz. Bu ilaçların dünya ilaç pazarındaki payı 2012 yılında yüzde 20 iken bugün yüzde 30’lara ulaşmış durumda. Oranın 2025 yılında yüzde 35 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Ülkemizde de benzer bir durum söz konusu. Ülkemizde biyolojik ilaçların 2012’de reçeteli ilaç pazarı içerisinde değer bazında %15 olan payları, 2020 yılında %25’e ulaşmıştır.
Biyoteknolojik ürünlerin hammaddesi kimyasal kaynaklı değil canlı organizma olduğu için bu ürünlerin hem geliştirilmesi hem de üretilmesi önemli bir inovasyon, teknoloji birikimi ve yatırım gerektirmektedir. Ülkemizde biyoteknolojik ilaç üretimi yatırımları sadece yerli firmalar tarafından yapılmaktadır.
Biyoteknolojik ilaç üretiminin ülkemizde gerçekleştirilmesi, geleceğimizin en önemli stratejik planlarından birisidir. TİSD olarak, ilgili resmi ve akademik kurumlar ile endüstride Ar-Ge ve biyoteknoloji faaliyetlerinin desteklenmesi konusunda işbirliği yapmak en önemli faaliyet alanlarımızdandır. Bu alandaki çalışmalarımıza 2000’li yıllarda başladık. Önceliğimiz, biyoteknolojik ürünlerin Türkiye’de geliştirilmesi ve rekabetçi maliyetlerle üretilmesi. Bu alandaki yerel üretimin artırılması halinde, hastaların biyoteknolojik ürünlere erişimi kolaylaşacak, kamu sağlık bütçelerinin daha verimli kullanılması ve ilaç ithalatına bağlı dış ticaret açığının azaltılması gibi olumlu gelişmeler hayata geçecektir.
W- İlaçta 2023 Vizyon Hedeflerine ne kadar yakınız?
S.T.- Türkiye ilaç sektörü 2023 hedefini, küreselleşmek ve önemli Ar-Ge, üretim merkezlerinin arasında yer almak olarak koymuştur. Bu konuda da pek çok adımlar atmıştır. Ancak ilerlediğimiz yolun getirilerinden tam olarak faydalanabilmemiz için iç ve dış paydaşlarımızla ortak düşünebilme ve hareket edebilme kabiliyetimizi geliştirmemiz gerekiyor. Pandemi, süreçlerle ilgili bazı aksamalara neden olsa da ilaçta kendi kendine yetmenin ve küresel oyuncu olma hedefinin ne kadar önemli olduğunu görmek konusunda herkeste ciddi farkındalık yaratmıştır. Pandemi sonrası tüm kurumların ortak dili kullanmaları konusunda çok daha verimli ve istekli olacağını düşünmekteyim.
W- İlaç ihracatı neden önemli. Görüşlerinizi alabilir miyiz?
ST- Türkiye’nin ilaç ve eczacılık ürünlerinde her yıl yaklaşık dört milyar Amerikan Doları seviyesinde dış ticaret açığı var. İlaç ihracatının artması, ilaç ithalatına bağlı dış ticaret açığının azaltılmasına katkı sağlayacak önemli bir etkendir. Üreteceğimiz yüksek katma değerli ilaçların yerel ve uluslararası pazarlarda sunulması, Türkiye’de ilaç sektöründeki dış ticaret açığının kapanmasına destek olacaktır.
Pandemi süreci, ilaç alanında güçlü olmanın, ülkelerin dünya siyasetinde söz sahibi olabilmelerinin en önemli araçlarından biri haline geldiğini gösterdi. Hem ekonomik yapımızın güçlenmesine destek olmak hem de güçlü Türkiye için ihracat ve dolayısıyla bölgesel-küresel oyuncu olmak şarttır.
W- İlaç sektörünün yaşadığı Kur problemi hakkında okuyucularımızı bilgilendirebilir misiniz?
S.T.-Bildiğiniz gibi ülkemizde ilaçların fiyatlandırılmasında, 2004 yılından bu yana referans fiyat sistemi uygulaması bulunmaktadır. Bu uygulama kapsamında kaynak fiyat, belirlenen ülkeler içinde ruhsatlı ve piyasada satışı olan kaynak ürünün depocuya iskonto hariç en düşük satış fiyatıdır. Bu fiyatın, Dönemsel Avro Değeri (DAD) olarak ifade edilen ve Sağlık Bakanlığı tarafından ilan edilen Avro değeri ile çarpılması sonucu ülkemizdeki ilacın depocuya satış fiyatı tespit edilmektedir. Fiyat kararnamesine göre, beşeri tıbbi ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılacak Türk Lirası cinsinden 1 Avro değeri; bir önceki yılın Resmi Gazetede ilan edilen TC Merkez Bankasının günlük Avro döviz satış kuru gerçekleşmeleri esas alınarak hesaplanacak olan yıllık ortalama Avro değerinin %60 olarak belirlenen uyarlama katsayısı ile çarpılması suretiyle belirlenmektedir. Dolayısıyla reel kur ortalamasının %60’ı kadar bir değer kullanılmaktadır.
İçinde bulunduğumuz yıl dahil daha önceki yıllarda da, ekonomik gerekçeler nedeniyle ilaç sektörünün fiyatlandırmada kullandığı Avro kuru, kararnamede belirtilen %60 oranının da altında kalmıştır.
2021 yılı için, mevzuat kapsamında %26,47 olması gereken Avro kuru artışı, ekonomik nedenlerden dolayı %20 olarak gerçekleşmiştir. Bu durum, hammadde, ambalaj, yardımcı madde gibi pek çok girdisi ithal olarak sağlanan ilaçta maliyeti artıran bir unsur oluşturmakta ve gerek ilaç üretiminde gerekse ithalatında mali sorunlar yaşanmasına, dolayısıyla bazı ilaçların pazara verilememesine yol açmaktadır.
W- TİSD olarak önümüzdeki dönem faaliyetlerinizi alabilir miyiz? Genel sekreteri olduğunuz kuruluşu hangi alanlardaki faaliyetleriyle görebileceğiz.
S.T.- TİSD olarak önümüzdeki dönem faaliyetlerimiz öncelikle, sektörümüzün sürdürülebilir, öngörülebilir bir çalışma ortamına ve daha fazla yüksek teknoloji ürünleri üretebilme kapasitesine ulaştığı, ürettiği hammadde çeşitliliğini artırdığı bir yapıya kavuşmasına destek olmayı kapsamaktadır. Türkiye olarak herkes bu düşünce aşamasına gelmiştir. Şimdi bunların gidiş yollarını düzenlemeliyiz. Ayrıca bu dönemde üyelerimizi ilgilendiren günlük çalışma hayatı ile ilgili süreçlerdeki destek ve temsiliyetimiz de hız kesmeden devam edecektir.
W- Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.
S.T.- Bu röportaj fırsatı için çok teşekkür ediyorum, herkese sağlıklı günler diliyorum.