YAKINLARINIZDA “tiroit hastası” var mı?
Çok muhtemel. Bazı güney illerinde “İki kişiden biri” dahi denen bir hastalık.
Fransa’da sadece “hipotiroit” hastası ve sadece belli bir marka ilacı kullanan 3 milyon kişiden söz ediliyor mesela.
Şu ara çok söz ediliyor.
Çünkü o ilacın yeni formülünün “binlerce kişide ciddi yan etkilere yol açması” gibi bir mesele geçen yıl ortalarından beri gündemde.
“Yan etki” derken, “yorgunluk, kas ağrısı, kramplar, mide sorunları, saç dökülmesi”nden “intihar eğiliminin artması”na kadar!
Hatta ilacın yeni formülünden sonra vuku bulan 19 ölümde (şimdilik resmen bağ kurulamayan) şüpheye kadar.
HASTALAR ÖRGÜTLENİYOR
İlaç, benzerleri gibi “levothyroxin” etkin maddesini içeriyor; firmanın verdiği yeni adıyla “levothrox”.
Eski terkipteki “laktoz”un etkin maddeyi dalgalandırdığından kalkılıp onun yerine “manitol” konduktan sonra “sağlık krizi” patlıyor.
Çok sayıda hasta yan etkilerden şikâyetçi olmaya başlıyor…
İlacın yeni formülüne karşı hastalar örgütleniyor…
76 bin imzalı bir dilekçe çıkıyor…
İlacı kullanan sinema oyuncusu Anny Duperey gibi ünlüler, “Bu bir utançtır” diyerek kamuoyu önünde büyük tepki koyuyor…
Yürüyüşler düzenleniyor…
Davalar açılıyor…
Devlet bir “kırmızı telefon hattı” tesis ediyor…
Piyasanın, sağlığın ticariliğinin öte yanında “demokrasi ve hak arama”nın türlü çeşitli mekanizmaları anında ortaya çıkıyor.
Devletin “İlaç Güvenliği Ajansı”, bakan, hükümet hesap vermek, parlamento soruşturma yapmak zorunda kalıyor.
Ve önce bir mahkeme, şirketi, eski formülünden yeterli sayıda kutuyu temin edip dağıtmaya mahkûm ediyor: Gecikilen her gün için hasta başına 10 bin Euro cezayla!
Firma alelacele eski formülle 200 bin kutuyu Fransa’ya getiriyor…
Ancak davalar durmuyor. Toulouse mahkemesindeki karardan sonra, Lyon, Marsilya ve başka yerlerde mahkemelere koşuyor hastalar.
ÖLÜMLERDEN SORUMLU
Elbette herkesin aklında bu skandal var. 40 yıl devrede olan, ama daha 15’inci yılında “ölümcül” olduğu anlaşılan, kalp damar hastalıkları ve tansiyon tetikleyerek bin ila 2 bin ölümden sorumlu olduğu anlaşılan; davaları hâlâ süren diğer rezaletler.
O günlerde, hatta daha sonra, yasaklanmasına rağmen Türkiye’de satıldığı iddia edilmiş, ancak ruhsata rağmen ilacın piyasaya çıkmadığı söylenmişti.
Bilmiyorum, yakınlarınızda tiroit hastası var mı? Haşimato? Benim var mesela. “Levothyrox” maddesi başka markalarda da bulunuyor elbette. Ama bunları genellikle “rafta” bulamıyorsunuz; bir şekilde temin ederken insafsızların aşırı para talebiyle karşılaşma ihtimali hep mevcut.
“Levothyroxin”in yeni formülü herhalde Türkiye açısından da dikkat çekici olmalı. Önceki gün, “ciddi yan etkiden şikâyet oranı” nın yüzde 1’in altında olduğu, “yan etkilerin eski formüldekinden çok farklı olmadığı ama araştırmaların sürdüğü” açıklandı. Bu açıklama da hasta örgütlerinden büyük tepki aldı.
NE DEVLET NE MEDYA GÖRMEZDEN GELİYOR
Şikâyet etmeyen yüz binlerce hasta da var; mağdur olduğunu söyleyen binler de. Ve onlar şikâyetlerini, seslerini, protestolarını, taleplerini güçlü şekilde duyuruyor; ne devlet, ne firma, ne yargı, ne de medya tam görmezden gelebiliyor.
Beden ve ruh sağlığı için sistemin sağlığı da önemli!
Nitekim “bakıma muhtaç yaşlılar”ı barındıran EHPAD çalışanlarının,“kendi çalışma şartları ile yaşlıların bakım ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi” için yaptığı grev de ciddi bir toplumsal, siyasal sorun oldu.
Kamusal alanda böyle bir sorunun tartışılması ve onun için grev… Mümkün!
Volkswagen’in “egzoz gazını maymunlar ve insanlar üzerinde denemesi” gibi, sistemin büyük aktörleri hastalıklı, o kesin; demokrasi, hukuk, toplumsal örgütlülük, tepki ve gazetecilik, böyle hastalıklarla hastalıkla mücadele için hâlâ en önemli ilaçlar belki de!