Ana Sayfa Görüşler Yeni Tam Gün de Doktoru Döndürmez

Yeni Tam Gün de Doktoru Döndürmez

Yazı dizisinin diğer başlıklarında sorunları incelenen öğretmenler, polisler, kamu çalışanları gibi yaşamımızın her an içinde olan bir diğer meslek grubu da sağlık çalışanları. Yani doktorlar, hemşireler, hastane yöneticileri, hastabakıcıları kapsayan geniş bir meslek grubu sağlık sektöründe emek verenler.

Sağlık çalışanları ile ilgili dizinin ilk bölümünde öncelikle doktorlara kulak vereceğiz. Tam gün düzenlemesi ile başlayan tartışmalar, Anayasa Mahkemesi’nin bu düzenleme ile ilgili verdiği iptal kararından sonra ortaya çıkan yeni düzen, Sağlık Bakanlığı’nın atacağı yeni adımlar kamuoyunda zaten uzun bir süredir tartışılıyor.
Ancak doktorların sorunları bunlarla  sınırlı değil.

Öğrencilikten başlayıp, uzmanlaşmalarına kadar süren, uzmanlaştıktan sonra da biçim değiştirerek devam eden yapısal birçok problemi, görüştüğümüz meslek odaları ve doktorlar sıklıkla dile getiriyor.

Tıp eğitimi alan bir öğrenci, yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
“Daha eğitim-öğretimin başından birileri üstün tutulmaya başlanıyor. Sınavlarında ‘yardımcı’ olunduğu şüphesi hep içimizde. Mesleklere geçmeden önce iki büyük sınav var. Biri ÖSS biri KPSS. Bu sınavlara yönelik güven ortamı da zedelenmiş durumda. Hastanelere ticari merkez gözüyle bakılıyor. Başhekimlerin tamamı siyasi etkilerle atanıyor. Dünden bugüne bu değiştirilemedi. Açıkça söylemek gerekirse mesleğimden memnun değilim. Lisedeyken edebiyat alanında ülke çapında ödüller almıştım. Şiire büyük bir ilgim vardı. Bu ilgimi destekleyen de çok insan oldu. Ancak öyle bir sistemin içinde yaşıyordum ki belki de hayatım boyunca mutsuz olacağım bir mesleği seçmek zorunda bırakıldım. Burada da idealist davranmaya çalışıyorum ama olmuyor, sistem idealizmi kaldırmıyor.”

Türk Tabipleri Birliği’nin geçen yıl yayımladığı raporda ise sorunlar şöyle sıralanıyor:

Asistanlık: Asistanlık bir eğitim sürecidir. Nöbet sürelerinden eğitici kadrolarla ilişkilere, ücrete uzanan, asistanlığın yapıldığı alana ve ile/kuruma kadar farklılıklar gösteren sorunlar bulunmaktadır. Farklı gelişmişlik düzeylerine sahip kurumların durumuna bağlı olarak değişmekle birlikte eğitimin kalitesine dair her gün artan bir olumsuzluk söz konusudur. Asistan kadrolarının açılmaması ve/veya doğru ve yerinde bir planlamayla dağıtılmaması sorun yaratmaktadır. Hemen bütün kurumlarda performans uygulaması olumsuz bir etkiye sahiptir. Köklü tıp fakülteleri önde gelmek üzere “tam gün” süreci şu ya da bu ölçekte fiilen öğretim üyesi kaybına yol açmış, bunun olmadığı yerler/bölümlerde ise öğretim üyelerinin özlük sorunları dolaylı olarak etkilenmiştir. Benzer şekilde ancak belki de daha dramatik olarak Eğitim Araştırma hastanelerinde Kasım 2011 sonrası gündeme gelen şef/şef yardımcılıklarının “kaldırılması” yeni bir olumsuzluk olarak eklenmiştir.

Eğitici hekimler: Gerek tıp fakültesi gerekse de SB Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde yer alan eğitici hekimler aynı zamanda meslekte de belirli bir yetkinliği temsil etmektedirler. Bu yetkinliğe denk düşmeyen özlük hakları her anlamda kendilerinden yararlanma noktasında bir kan kaybı olarak yaşanmaktadır. Diğer başlıklarda dile getirilen ve yıllar içerisinde gerçekleşmiş kötü uygulama süreçlerinin etkisiyle bugün hekim yetiştiren hekimler demoralize bir haldedirler.

İşyeri hekimliği: İşçi sağlığı ve güvenliği alanında iş kazaları ve meslek hastalıklarının hali kritik bir role sahip işyeri hekimlerinin nitelikli eğitimi, bağımsız ve güvenceli özlük haklarıyla birlikte çözüm şansı artabilecekken aksine eğitimi piyasalaştıran, işyeri hekimliğini taşeronlaştıran bir uygulama ile içeriği boşaltılmaktadır. Tam gün dahil her türlü dolaylı düzenleme ile ortaya çıkan tablo, gündelik değişiklikler ve belirsizlik, alanın sermaye odaklı çözümlere hekim işgücünün sunulması dönüşümünü daha fazla zorlamaktadır.

Aile hekimliği: Aile hekimleri/TSM hekimleri aynı zemini birbirini tamamlayan uygulama alanlarıdır. Uygulanan politikanın kritik ve önemli bir taşıyıcısı olması, toplam çalışan ve vatandaş memnuniyeti açısından örnek gösterilmesine rağmen geometrik hızda artan iş yükü ve sorunlarla karşı karşıyadır.

Emeklilik: Bilinmektedir ki hekimler geçim endişesi ile emekli ol(a)mamaktadırlar. Mevcut ücret politikası, emekliliğe yansımayan performans uygulaması mevcut hekimler için emekliliği adeta bir kabusa dönüştürmektedir.

Şiddet: Her gün yaşanan olaylara rağmen yetkililer hala olayı görmezden, duymazdan gelmekte, olağan karşılamaktadırlar. Oysa mevcut durum artık sayılara bile dökülmeye gerek olmayacak bir görünürlüğe, günlük hekimlik pratiği içerisinde doğru bilinen uygulamaları yapmaktan, söylemekten çekinilecek bir aşamaya sıçramıştır. Buna eklenen SABİM şiddeti, “noel baba” soruşturması gibi yönetici tutumlarıyla hekimler meslekten soğumuşlardır.

Ücretler: Kamuda emekliliğe yansıyan temel hekim ücretleri yoksulluk sınırının altında olup performans ödemeleriyle belli bir seviyede tutulmaya çalışılmaktadır. Özelde çalışanlar için de ücret ödemelerinde aksama, düzensiz ödeme, zam yapmama giderek yaygınlaşan bir “düzene” dönüşmüştür.


Performans: Hemen bütün sağlık örgütlerinin hem çalışanlar arası iş barışı, hem emekliliğe yansımayan düzensiz gelir özelliği hem de etik sıkıntılar nedeniyle karşı çıktığı uygulama ısrarla sürdürülmektedir. Bu durum Sağlık Bakanlığı’nın etik, çalışanlar arası çatışmaya engel olma ve çalışanlara gelecek güvencesi başlıklarında bir sorumluluk taşımadığını göstermektedir.

Yabancı doktor: Türk Tabipleri Birliği yabancı hekim transferinin her açıdan bir sömürü projesi olduğunu bilmektedir. Ucuz iş gücü, güvencesiz çalıştırma ile birlikte düşünülünce, politika anlaşılmaktadır.

Mecburi hizmet: Ülkemizde başka hiçbir meslek grubu, diplomaya sahip olmak için mecburi hizmet yapmak zorunda değildir. Diğer mesleklerde mecburi hizmete tabi tutulanlar için devletin maddi bir katkısı (burs vs.) vardır. Diğer mesleklerde mecburi hizmeti yapmamanın yaptırımı devletin maddi katkısını kimi zaman fazlasıyla iade etmektir.

Yarın nerede çalışacağımız belli değil

Hekim Hakları Derneği ise sorunları şöyle sıralıyor:
– Sürpriz tayin atama genelgeleri ile karşılaşılmakta, hekim yarın nerede ve hangi şartlarda çalışacağını öngörememektedir. Herkesin en doğal hakkı olan aile birliğini korumada, eş durumunun layıkıyla gözetilmemesi nedeniyle mağduriyet oluşmaktadır.
– Emeklilik döneminde de ne ile karşılaşacağını bilememektedirler. Alacağı maaş hayatını idame ettirmeye yetmediği için ileri yaşlarda bile çalışmak zorunda kalmaktadır.
– Muayenehanesinde çalışan hekim adeta suçlu gibi takdim edilmektedir.
– Yeni Türk Ceza Kanunu hekimlere adeta ‘Riskli müdahaleleri yapmayın’ demektedir.
– Temel sağlıkta verilen hizmetin kalitesini artırmak için her hekimin günlük bakacağı hasta sayısı kabul edilebilir düzeye getirilmelidir.

Şiddet mağdurları

Hekimler, yaşadıkları sıkıntının yanında ciddi bir risk altında çalışıyor. Sağlık Bakanlığı’nın aldığı önlemlere rağmen hasta yakınlarının şiddeti, hastane güvenliklerinin yetersizliği hekimleri ciddi risk altında çalışmak zorunda bırakıyor.
Bir hekim, şiddet endişesini şöyle anlatıyor:
“İlk olarak çalışma saatleri düzenlenmeli. Sendikalar ve bu konularda akil insanların önerileri dikkate alınmalı. Bir doktor uykusuz çalışınca elbette hatalar olacaktır. İnsan fizyolojisinin sınırlarını çoktan aşmış durumda çalışma saatleri. Yalnız hekimlikte değil, her iş alanında durum böyle. ‘Hekim size bakmak zorundadır, kapısını tekmeleyip girin’ deniliyorsa, halk ne yapacak. Riskli müdahaleden endişe duyan bir genç nesil var. Yanıbaşında arkadaşının öldürüldüğünü, darp edildiğini görüyorsa nasıl çalışacak. Hepimiz korkuyoruz.”

KAMUDAN?ÖZELE?KAÇIŞ?NASIL?ÖNLENEBİLİR?

İntibak Yasa Tasarısı, hekimlerin durumlarını iyileştirecek mi?
– TBMM gündeminde bulunan İntibak Yasası çerçevesinde 506 SK ve 1479 SK’na tabi çalışanlar arasındaki emeklilik dönemleri ile ilgili olarak iyileştirme çalışması yapılmaktadır. Ancak kamuda çalışan hekimlerin; yine kamuda çalışan eczacı, mühendis özellikle de sayıları 10 bini geçen ziraat ve orman mühendislerinin, kimyager ve biyologların ek göstergelerinin 3600’ün üzerinde, albayların ek göstergesinin 4800 ve makam tazminatının 13 bin, hakim ve savcılar için 4000 ek gösterge ile makam tazminatı bununla birlikte görev tazminatı da ödenmesi kamu hekimlerinin ne kadar adaletsiz bir durum ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Bu da sadece kısmi bir iyileşme olabileceğini gösteriyor. Bugünkü tabloda kamu hekimleri  1/4 dereceden 30 yıl dahi çalışsa 1450 TL emekli maaşı almaktadır. Ziraat Mühendisi 2 bin, hakim ve savcılar 3 bin TL emekli maaşı almaktadır. Bu tablonun mutlaka dengelenmesi gerekmektedir.

Hekimlerin kamu ya da özelden emekli olmaları, emekli maaşları ve ikramiyeleri yönünden farklılık yaratır mı?
Devlet hastanelerinde görev yapan, döner sermaye ve ek ödemeden faydalanan ve brüt 6 bin 575,86 TL ücret alan bir doktor ile aynı tutarda brüt maaşı olan ve özel hastanelerde çalışan bir doktorun emekli maaşı ve emekli ikramiyesinde de büyük oranda farklılıklar oluşuyor. Buna göre 35 yıllık çalışma süresinin ardından kamudan emekli olan bir doktor 2 bin 826,99 TL emekli maaşına hak kazanıyor. Bu doktorun aynı şartlarda özel hastaneden emekli olması durumunda ise emekli maaşı 4.551,21 TL’yi buluyor. Kamu hastanelerinden emekli olması durumunda ancak 68 bin 873 TL emekli ikramiyesi alabilen bu doktor, özel hastaneden emekli olması halinde ise kıdem tazminatı tavanı olan  108 bin 692 TL emekli ikramiyesine hak kazanıyor. Böylece kamudan emekli olan doktor, özel sektördekine göre aylık tam 1.724 TL daha az emekli maaşı almış oluyor. Bu uçurum, doktorların kamudan kaçmasına yol açıyor.

Yeni düzenlemeler ne getirir, ne götürür?
– TBMM’ye sunulan yeni Tam Gün düzenlemesi son dakikada geri çekildi. Ancak bu düzenlemenin de kamu hastanelerine geri dönüşü sağlamayacağı bizzat hekimler tarafından ifade ediliyor. Kamu hekimleri, sağlık teşkilatının olmazsa olmaz niteliğe haiz olan yürütmekte oldukları görevlerin sorumluluğuna nazaran, tıp eğitimi almamış daha alt görevlerde çalışan diğer memurlarla neredeyse aynı miktarda ve hatta birçoğundan çok daha az maaş ve özlük hakları almaktadırlar. Meslek odalarının açıklamaları dikkate alındığında, bu adaletsizliğin önüne geçmek için maaş ve ek gösterge ile makam tazminatı ve bununla birlikte görev tazminatına ilişkin düzenlemenin bir an önce yapılmasını gerektirmektedir. Müstakil bir kanuna sahip olmayan kamu hekimleri açısından, statü ve özlük haklarını belirleyecek müstakil bir kanun çıkarılıncaya kadar, kamuda istihdam edilen hekimlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi, hiç olmazsa diğer kamu görevlileri ile sağlık hizmeti sınıfında bulunan hekimler aleyhine olan ücret farkının giderilmesi gerekmektedir. Yine muayene ve ameliyatlardan kaynaklı paylarının yükseltilmesi, hem özele kaçışı durduracak hem de koşulların iyileşmesini sağlayacaktır.

CEM KILIÇ YANITLIYOR: [email protected]