Dijital bir dünyaya “merhaba” diyen Z kuşağı cep telefonsuz ya da tabletsiz bir dünya düşleyemiyor. 80 ve 90’ların televizyon çocukları olan bugünün ebeveynlerinin ise kendisinden sonra gelen neslin bu teknolojik cihazlar ile arasında oluşan organik bağı tam olarak anlamaları mümkün değil.
Artan medya araçları nedeni ile bir dönem ‘televizyon izlemenin çocuklar üzerinde oluşturduğu etkilerine’ yönelik araştırmaların kapsam alanı da genişledi. Televizyon kadar cep telefonları ve tabletlerin de çocukların gelişimlerini etkilediği artık bir gerçek. Literatüre, ekran karşısında fazla vakit geçirmenin çocukların bilişsel, duygusal ve davranışsal gelişimine yönelik etkilerini masaya yatıran yeni bir araştırma daha ekleniyor.
ABD’de Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institute of Health, NIH) tarafından başlatılan araştırma ekran karşısında vakit geçiren çocukların duygusal ve zihinsel gelişiminin nasıl değiştiğini göstermeye çalışıyor. “60 dakika” adını alan araştırmaya, yaşları 9 ila 10 arasında değişen 11 bin çocuk katılacak.
10 yıl botunca takip edilecek çocuklardan elde edilen erken sonuçlar ise oldukça ilginç. Bloomberg‘de yer alan habere göre, şu ana dek yedi saatten fazla günlük ekran kullanımı olan 4,500 çocuğun beyin taraması yapıldı. Taramada fiziksel dünyanın bilgisini işleyen en dış katman olan beyin korteksinin erken dönemde inceldiği gözlemlendi.
NIH’te araştırmanın başındaki isim Gaya Dowling ise değerlendirilen testlerden bir sonuca varmak için henüz erken olduğunu düşünüyor. “Ekran zamanından kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilmiyoruz. Bunun kötü bir şey olup olmadığını bilmiyoruz ”diyen Dowling bunun uzun vadede anlaşılabileceğini belirtiyor.
https://webrazzi.com/2018/12/10/cocuklarin-ekran-karsisinda-vakit-gecirmesi-beyin-yapilarinin-degismesine-neden-oluyor/
“Sanal Otizm”
Amerika’da 1975 yılında, 5000 çocuktan 1’ine otizm tanısı konulurken bugün sayı 45’te 1’e çıkmıştır. Neler oluyor? Otizm artışın tanısı neden arttı? Teknolojik aletlerin fazla kullanımı bazı küçük çocukların otizm riskini arttırdı mı?
İlk olarak otizm tanısının arttığı ülkelere bakıldığında ortak özellikleri, hepsinin teknolojik aletlerin yoğun olarak kullanıldığı ülkeler olmasıdır. Sanal Otizm perspektifinden bakıldığında ve araştırıldığında ise dijital devrimi yaşamayan ülkelerin, örneğin Afrika, otizm teşhisinde artışlar yaşamadıkları ortaya çıkmıştır çünkü küçük çocukların ekranların önünde zaman harcamadıkları anlaşılmıştır.
“Sanal Otizm” terimi ilk olarak, Romen klinik psikoloğu Dr. Marius Zamfir tarafından kullanılmıştır. Bu terim “elektronik ekranların tetiklediği otizm” anlamına gelmektedir.
2011-2016 yılları arasında Romanya’da, çocuklarda otizmde şaşırtıcı bir artışa tanık olan Dr. Zamfir çocukların aile hikayelerine baktığında bu çocukların ortak noktalarının günde dört saat veya daha fazlasını ekran başında geçirmeleri olduğunu tespit eder. Teknolojik aletlerle harcanan zaman kontrol altına alındığında ve çocukların başka şekillerde vaktini geçirmesine olanak sağlandığı zaman ise otizm belirtilerinin azaldığı ya da tamamen ortadan kalktığı görülür. Romanya’da, günümüzde, otizmin tedavisinde ekran kontrolü rutin olarak kullanılan bir uygulamadır.
Telefon ve tabletler ne kadar zararlı?
Çocuk gelişimi konusunda uzman iki Fransız doktor, Dr. Isabelle Terrasse ve Dr. Anne-Lise Ducanda, 2017 yılında bu konuya cevap veren bir YouTube videosu hazırladılar.
Adı, “Ekranlar: 0-4 yaş arası çocuklar için tehlike” olan bu video, Dr. Ducanda’nın kliniğindeki vaka çalışmalarına dayanarak hazırlanmış olup amacı, ebeveynleri ve sağlık uzmanlarını son zamanlarda artış gösteren “Sanal Otizm” konusunda uyarılarda bulunmak ve onlara çözümler önermek.
Araştırmaları sonucunda, otizm teşhisi konan 0-4 yaş arası bazı çocukların ekran karşısında geçirdikleri süre azaltığında ya da ortadan kaldırıldığında bunun gelişimlerine son derece olumlu katkı sağladığını bulmuşlardır.
Çocuklar, gerçek nesnelerle oynayarak ve birilerine bakıp konuşarak sosyal etkileşim yoluyla kelimelerin anlamlarını öğrenirler. Annesi, şapkanı tak çıkalım dediği zaman, çocuk kelimenin anlamını ve eylemin kendisini birbirine zihninde bağlar ve gerçekleştirir. Bir çocuk dış dünyayı önce elindeki oyuncağına dokunarak, onu ağzıyla hissederek ve yere fırlatarak keşfeder. Çocuğun beyni bağlantıları yani deneyimlerini kaydetmeye devam eder. Bir sonraki adımda onu kullanmasını ve yenisini eklemesini sağlar ve böylece çocuk sosyalleşir, iletişim kurar, merak eder, öğrenme isteği artar, keşfeder.
Ama çocuklar ekran karşısında gereğinden fazla kalırsa parlak ve akan görüntülerin cazibesine kapılır, duyduğu kelimeleri tekrar eder ama anlamlarını öğrenemez, gerçek yaşamda bunu kullanamaz. Kırmızı kelimesini duyar ve tekrarlar ama gerçek yaşamda kırmızıyı göster denildiğinde gösteremez. Küçük bir çocuğun beyni dokunma ve etkileşim duygusu olmadan gelişemez. Elektronik ekranlardan gelen ışık ve gürültü, bir çocuğun dikkatini çeker, ancak sağlıklı beyin gelişimini engeller.
Çocuğun dil ve iletişim becerileri için gerekli olan insan etkileşimlerinin önüne geçer. Ekrandan gelen gürültü, ışık ve hatta çizgi filmler çocuğun zorlukla baş edebileceği acı veren duygular doğurabilir. Bu da daha sonra saldırgan davranışlara ve şiddet eğilimine yol açabilir. Hiçbir şey karşılıklı iletişim yüz yüze olan iletişimin yerini tutmaz.
Çocuklara, bu teknolojik cihazları
hangi yaş aralığında ve ne kadar süre için vermek uygundur?
Amerikan Pediatri Akademisi’ne göre, ilk 18 ay, görüntülü konuşma hariç, kesinlikle olmamalıdır.
18-24 ay arasındaki çocukların ancak anne baba yanlarındayken sınırlı süre ile (1 saatten az) program izlemeleri gerektiğini vurgulanmıştır.
2-5 Yaş arası çocuklar için ise ekran süresi günde 1 saat olarak önerilmiş olup, izlenecek olan programın ebeveynler tarafından seçilmiş olması, çocukların izlediklerini anlıyor olması ve yaşamlarına bir katkısı olması dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardır.
6 yaş ve üzeri olan çocuklarda ise ekran süresinin uyku düzenini olumsuz etkilememesine, fiziksel aktiviteye ayrılan süreyi azaltmamasına ve sağlıklı büyümeyi engellemesine önemle dikkat ederek planlanmasını önermiştir.
———————————————-
ABD’de yapılan bir araştırma, ailesinden ilgi görmeyen çocukların beyinlerinin görenlere göre daha küçük olduğunu ve gelişimini tamamlayamadığını ortaya koydu.
Teksas’taki Çocuk Hastanesi’nde Psikiyatri Bölümü’nde görevli Profesör Bruce D. Perry, ilgiyle büyüyen bir çocuk ile ilgisiz büyüyen bir çocuğun beyin gelişimi arasındaki farkı gözler önüne serdi.
Perry, yayınladığı makalede çocukların yetişme tarzının beyin gelişimi için kilit rolde olduğunu belirtti.
Bunu kanıtlamak için de ailesinin ilgisiyle büyüyen bir çocuk ile ilgisiz büyüyen 3 yaşındaki iki çocuğun beyin hareketlerini ve gelişimini gösteren tomografi sonuçlarını kullandı.
Perry, “Fotoğraflarda da görüldüğü gibi sol taraftaki beyin taraması, ailesinin ilgisiyle yetişen ortalama bir çocuk beyni. Öte yandan sağ tarafta ailesiyle zaman geçirmeyen ve ailesinin ilgisini görmeyen bir çocuğun beyninin taraması var. Bu çocuğun şiddet görmüş olabileceğini de tahmin ediyoruz. Bu taramalar sonucunda, sağ taraftaki çocuğun beyni yaşıtına göre daha küçük” dedi.
https://tr.sputniknews.com/bilim/201811201036235509-ilgi-gormeyen-cocugun-beyni-kuculuyor/