Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıl açıkladığı, “Alzheimer ve Diğer Demans Hastalıkları Klinik Protokolü”ne göre Alzheimer, yakın gelecekte Türkiye’nin en büyük sağlık sorununa dönüşebilir. Bilim dünyasında, Alzheimer’ı herkese unutturacak yeni tedavilere dair pek çok çalışmanın olduğunu hatırlatan Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı ve Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Alzheimer hastalığı hakkında yapılan kapsamlı araştırmalara rağmen henüz hastalığın iyileştirilmesine yönelik bir tedavi yöntemi mevcut değil. Ancak hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılmasına ve var olan şikayetlerin azaltılmasına yönelik farklı tedavi yaklaşımları kullanılıyor. Alzheimer olmamak için zihinsel faaliyetler sürekli yenilenmeli. Farklı bir deyişle yeni şeyler okumak, izlemek, araştırma yapmak, yeni bir dil öğrenmek, kişinin Alzheimer olma olasılığını düşüren etkenlerdir. Tüm bunların yanı sıra sağlıklı ve dengeli beslenilmeli, düzenli egzersiz yapılmalı ve düzenli uykudan ödün verilmemeli” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü vesilesiyle Alzheimer tanı ve tedavisindeki son gelişmelerden söz etti…
Halk arasında “bunama” olarak tanımlanan demans türlerinden biri olan Alzheimer’ın zaman içinde beyin hücrelerinin ölümüne bağlı olarak gelişen ve beyinde protein birikimine bağlı olarak oluşan bir hastalık olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı ve Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Kişinin bilişsel fonksiyonlarının azalmasına neden olan bu önemli sorun, günümüzde demansa en sık neden olan hastalıktır. Çünkü hastalıkla ilgili en önemli risk faktörü ileri yaştır ve görülme sıklığı yaşla birlikte belirgin artış gösteriyor” dedi.
Sıklıkla 60 yaşından sonra görülüyor
Alzheimer’da beyindeki hücre kayıplarına bağlı olarak beynin büzüşüp küçüldüğünü belirten Nöroloji Uzmanı ve Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Başlangıç döneminde basit unutkanlıklara yol açarken, ilerlediğinde ise yavaş yavaş yakın geçmişe ait yaşananları da siliyor. Sıklıkla 60 yaşından sonra görülen Alzheimer hastalığına ait şikayetlerin yavaş yavaş ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla hastalığın başlangıç evresi kişinin kendisi ya da yakın çevresi tarafından fark edilemeyebiliyor” şeklinde konuştu.
Alzheimer hastalığının neden kaynaklandığının henüz tam olarak anlaşılamasa da yaşanan beyin hücre kaybının beklenenden çok daha önce gerçekleşmesiyle oluştuğunun tahmin edildiğini söyleyen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Farklı bir deyişle, yaşın ilerlemesiyle birlikte beyin hücrelerinde yaşanan kayıp normal kabul edilse de Alzheimer’da oluşan hücre kaybı, olması beklenenden çok daha hızlı ve fazla gerçekleşiyor. Başlangıç dönemi Alzheimer belirtileri arasında bulunan hafif şiddetli unutkanlık, zaman içinde ilerleyerek bilinç bozukluğuna yol açıyor. Alzheimer hastalığının belirtileri arasında bulunan unutkanlık, hastalığın başlangıç evresinde hafif düzeyde olsa da zaman içinde kişiyi sohbet etmek gibi basit eylemleri dahi gerçekleştiremez bir noktaya getiriyor” açıklamasında bulundu.
Nasıl tanı konuyor?
Alzheimer hastalığının tanısında öncelikle hasta yakınlarından kişi hakkında anamnez yani hastanın hikayesinin alınarak kişinin nörolojik muayenesinin yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Nörolojik testlerin ardından hekim gerekli gördüğünde nörokognitif testler, MR, BT, PET gibi radyolojik görüntüleme ve bazı hormon, vitamin ve diğer gerekli değerlerin incelemeleri için laboratuvar tetkikleri yapılabilir. Elde edilen bulgular ışığında kişi tekrar değerlendirilir ve bazı vakalarda tanının netleştirilmesi için genetik testler de yapılabilir. Tüm veriler ışığında ve özellikle de hastalığın seyrine göre Alzheimer tanısı konur. Alzheimer hakkında yapılan kapsamlı araştırmalara rağmen henüz hastalığın iyileştirilmesine yönelik bir tedavi yöntemi mevcut değil. Ancak hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılmasına ve var olan şikayetlerin azaltılmasına yönelik farklı tedavi yaklaşımları var” dedi.
Tedaviler kişiye özel düzenleniyor
Kişiye özel olarak düzenlenen tedavilere çoğunlukla düşük dozda ilaç kullanımı ile başlandığını belirten Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “İlerleyen dönemde hasta tekrar incelenerek gerekli durumlarda ilaçların dozu artırılabilir. İlaç dışı tedavilerde ise; sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, fiziksel aktivite ve egzersizi, kilo kontrolünü, stresi azaltma ve kontrol altına almayı, sosyal aktiviteler, vasküler-metabolik riskleri azaltmayı (hipertansiyon, diyabet kontrolü vs) ve bunları düzenli hale getirmeyi sayabiliriz. Kişinin günlük aktivitelerinin kendi başına yapılabilmesini hedefleyen tedavi yöntemleri sayesinde hasta ve yakınlarının yaşam kalitesinin artırılması hedeflenir. Alzheimer hastalığına bağlı olarak gerçekleşen yaşam kaybı, çoğunlukla pnömoni (zatürre) ve felce bağlı olarak gerçekleşir” açıklamasında bulundu.
Yeni bir ilaç geliştirildi
Yaklaşık 20 yıldır Alzheimer’a yönelik yeni bir ilacın geliştirilmediğini, ancak bu yıl FDA tarafından onay verilen ve hastalığı modifiye ettiği, beyinde oluşan amiloid plakları azalttığı öne sürülen bir ilacın herkesi ümitlendirdiğini söyleyen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Ancak hastalar üzerindeki etkisi ve sonuçları hakkında kesin yorum yapmak için henüz çok erken. Çalışmalar şu an için yetersiz olsa da bu oldukça büyük bir adım olarak kabul edilebilir. İlacın güvenli ve etkili olduğu yönünde yeterli kanıtlar elde edilirse hastalar için çok iyi bir tedavi yöntemi olma potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz” dedi. Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, Alzheimer evrelerini şöyle anlattı:
Başlangıç evresi Alzheimer
Hafif derecede unutkanlıklar olur ve kişi bunu tolere edebilir durumdadır. Hasta, yeni tanıştığı kişilerin isimlerini hatırlamakta zorluk çekerken, planlama konusunda da sıkıntılar yaşayabilir.
Orta evre Alzheimer
Hastalığın en uzun evresidir. Belirtiler artık daha belirgindir. Kişi, düşüncelerini ifade etmekte ve rutin işlerini yapmakta zorlanır. Zamanla kendi evinin yolunu hatırlayamaz hâle gelir. Mesane ve bağırsakların kontrol edilmesinde sorunlar görülür.
İleri evre Alzheimer
Son evredir. Kişi hemen her konuda bakıma ihtiyaç duyar. Çevresiyle ilgili farkındalığını da kaybetmiştir. Fiziksel eylemlerini tek başına yerine getiremez. Konuşma kaybı, yeme güçlüğü, kilo kaybı ve idrar kaçırma gibi durumlar yaşanır.